Herkes bir umutsuzlakla beklemekte. Hiçbirşey yapmadan beklenmekte ve neyi ve kim için beklendiği bilinmeden beklemekteyiz. Samuel Beckett’in iki karakterinden bile daha kötü bir ruh halinde Godot’u beklemekteyiz. Godot gelmeyeceğine o kadar kendimizi alıştırdık ama beklemeye o kadar da yabancılaştık ki, gelmeme düşüncesi üstüne ama bekleme umuduyla zamanı öldürmekteyiz.
Annan planlar sunmuş yada sunmamış. Kahve sohbetlerinde üstüne soğuk sular içerek kaçak konuşmalarla tartışmaktayız. İki hafta önce kapımızın önünden geçen tankların paletlerinin çıkarttığı gürültü boğmuştu sesimizi, 2 hafta sonra gene bayramlık olarak sokaklarında tanklar yürüyecek o yüzden alçak sesle beklemekteyiz Godot’tu.
‘ne ulan demokrasi olmadığını mı idda ediyorsuz’ edalı kibarca uyarılarla küçük harflerle konuşmaya alıştırıldık, aralık ortasından sonra başka bir yaşamda olma ihtimali bile en azından cümle başlarında büyük harf konuşma ihtimalini doğuramıyorsa ne zaman konuşmak gerek?
Erotik çıplak kral öyküsündeki çocuk kadar cesareti olmayanların ortalıkla çırımçıplak dolaşanları defile varsaydığı günlerden geçerken, suskunlukların bedeli karşılığı gelecek ne kadar hak ediliyor?
Susmak kabullenmekse bizim yaptığımıza ne demeli yada hangi kelime ile ödüllendirmeli?
Bizim adımıza konuşan yatak döşek hastanede yatarken onun yerine başka bir ülkenin hatta yitik ülke bile denebilir adına, baş şehrinin temsilcisinin bizim adımıza konuşmasına on onbeş anlamını çoktan yitirmiş kelimeleri yan yana getirme başarısı göstermekten başka ne yapmışlığımız vardı ki Godot gelse ondan fazlasını yapmasını bekleyelim.
Sokaklarında her ay en az iki kez tankların dolaştığı başka barış dolu ülke var mıdır acaba?
Yada sırf tanklar geçecek diye üretimin durabildiği başka gerçek ülke var mıdır acaba?
Ama asıl soru bunca yaşanmışlığa ve acıya rağmen susabilen başka insan topluluğu var mıdır acaba?
Adamın biri bunca yıldan sonra kapsamlı öneri sunmuş şimdi kim rahatı bozup hak hukuk diye bağırabilir ki, nasıl olsa Godot gelecek ve herşey çok daha güzel olacak.
Samuel Beckett’in okuduysanız Godot gelmeyeceğini düşünebilirsiniz ama bu ne kadar doğrudur ki?
Siz kendinizi onun gelmeyeceğine o kadar inandırdınız ki, bir gün gelebilme ihtimali üzerine ama gelmeyeceği bilinci ile yaşamı kuruyorsunuz her ay sokaklarından geçen tankların paletlerinden çıkan gıcırtılardan oluşan müthiş melodiler eşliğinde.
Ey insanlar, size kötü haberim var, Godot kırmızlı başlıklı kızla kaçtı artık hiç gelmeyecek, krala çıplak iftirası atan haylaz da saraya danışman atandı kendize başka kahramanlar bulun, onları beklemeyin hiç gelmeyecekler…