Hızlı değişimlerin yaşandığı ama herkesin ortak olarak hiçbir şey yaşanmadığına inandığı bir süreçten geçiyoruz…
Turizm Bakanlığı Demokrat Parti’nin kontrolündeydi. Bafra, Boğaztepe, Kervansaray ve Lefkoşa’da süren otel inşaatları ve elbette bunların kumarhanelerinin ilgisini pek biri kurmadı.
Bafra İskele Kaymakamlığına bağlıydı, inşaat sürecinde aniden bakanlar kurulu kararıyla DP’li Galatya (Mehmetçik) Belediyesine devredildi. DP hükümetten düşerkenden, Bafra yine Kaymakamlığa geçti, DP bağırmaya başladı, “bu Galatya insanına yapılan ihanettir”… İhanet, Galatya insanına mı, DP’ye mi bilmem ama Lefkoşa’da Severis’in Un fabrikasının yerinde yükselen binanın tabelasında Paramaribo Turizm LTD’e ait olduğu yazmakta. Bu da Acapulco Otelini ve kumarhanesini çalıştıran paravan mı, gerçek mi pek belli olmayan Kıbrıs’ın kuzeyindeki hukuki süreci bypass etmek için olması muhtemel bir ‘LTD’… Yani Acapulco’nun sahipleri, yeni Hollandalı (ve başkaları da olabilir) Lefkoşa’ya ‘yakışan’(!) bir kumarhane için kollarını sıvadılar. Lefkoşa’da biri de evkafa ait otel olmak üzere zaten iki kumarhane vardı, şimdi iki tane daha yolda…
Yolda olan diğer kumarhaneli otel ise halen ilişkileri sır olan Besim Tibük-Asil Nadir’in hade ticari ismi ile belirtelim ‘Voyager Kıbrıs LTD’’in Merit Oteli… Merit Lefkoşa Eylül’de patronlarının yatırım açıklamasından 2 ay sonra, rakibinin gerisinde biraz kalmasına rağmen, ancak başlayabildi, ilginç olan yine hükümet değişikliğinin ardından…
İki kumarhanenin ya da şimdiki halleri ile otellerin bir ortak yönü de, Lefkoşa Belediye Başkanları ile olan ilişkileri… “Paramaribo Turizm LTD”, belediyenin kullanımında olan Severis’in Un Fabrika’nın, Fuar alanı ile takası ile, yani CTP’li Kutlay Erk’in girişimiyle kendine yer edinmişti, Voyager Kıbrıs LTD’inki ise şimdiki DP’li Belediye Başkanı Cemal Bulutoğluları’nın şirketi SERCEM tarafından inşa edilmekte… İşin başka bir ortak noktası ise yasal prosüdürleri tam olarak tamamlamamış olmaları, iki inşaatın da yasalarla arası iyi değil ama kumarhane baronlarına kim hesap sorabilir ki?
Ya Kervansaraydaki? Herşeyi ile yasadışılık kalesi haline gelen otelin bağlantısı çok derinlerde… Yakında TC Yardım Heyeti bu bölgenin rehabilitasyonu için oluk gibi para akıtmaya başlayıp, bölgenin özellikle ana girişlerini düzenlediğinde bağlantıları bazıları anlayacak ama geç kalınmış olunacak…
Ayni şekilde KTHY’daki önceki yolsuzluklar da yavaş yavaş su yüzüne çıkarılıp, DP’ye hatırlatma yapılıyor… KTHY DP’nin elinden alınan ilk oyuncaklarından biriydi. Şimdi CTP’nin kontrolünde, parça parça özelleştiriliyor. Son yer hizmetleri adeta el altında denebilecek bir uygulama ile özel sektöre devredildi, bu durumda ilk akla gelen soru bu iş usulüne uygun mu yapıldı, yoksa usulüne uyduruldu mu?
DP en çok KIB-TEK’in Maliyeye bağlanmasına içerlendi herhalde… Acaba bunun elektriğin özelleştirilmesi ile bağlantısı var mı?
Yıllarca Tarım, Doğal Kaynaklar Bakanlığı ile anılan KIB-TEK aniden CTP’li bir bakanlığa bağlandı. Diğer özelleştirme sürecinde olan sektör ise Sağlık Bakanlığı, o da CTP’nin kontrolünde… Bu sektörde de ilginç gelişmeler yaşanıyor. Mağusa’da yapılmaya başlanan yeni hastanenin yatak kapasitesi net olarak basına çok yansımıyor, özel hastanelerin baskısı ile değişen planlar da… Büyük gürültü ile yapılan ve şov üstüne şov ile bitirilecek olan Mağusa Hastanesinin yatak kapasitesine özel sektör hastaneleri müdahale etti mi? Ve en önemlisi günün sonunda bu hastane Mağusa için yeterli mi?
Yollar yapılıyor, kimse tam olarak planını bilmiyor, zorunlu olan ÇED raporları bypass ediliyor, ağaçlar kesiliyor, vadiler dolduruluyor, Kıbrıs’ın kuzeyi bir uçtan bir uca asfalt yollarla birbirine bağlanıyor ama bunca yola ihtiyaç var mı? Kimse bunu tartışmadı, zaten firmalar da Türkiye’den geliyor, kendi adamları, ekipleri ile. Bizim yalnızca malzemeyi, hem de dağı taşı dağ tahrip edip, kumu, çakılı beleş kullanıp yol yapıyorlar, kimseye hesap verme ihtiyacı duymadan, sahi Ulaştırma Bakanı hangi partidendi?
Ayni şekilde telekomünikasyon alanında da özelleştirme, yeni özel girişimler var…
Bu listeyi uzatmak mümkün…
Tüm bu sorularla ve ilişki biçimlerliyle beraber aramamız gerek başka bir soru kendini dayatıyor, ‘hükümet değişikliği acaba yalnızca siyasi bir kavgamıydı, yoksa paylaşım kavgası mı?’