Yeniçağ: Talat’ın başkanlığındaki hükümet ülkenin başına dert olan ve nereden nasıl geldiği açıklanamayan felaketin ilk partisi olan iki pistonlu dizel elektrik üretecinin ihaleyle alınmasına karar verilmiş. Türkiye’den incelemelere katılması için uzmanlaşmış firmalardan da görüş alınmış. Ancak Sayıştay bunun yasalara aykırı ve sorumluluk yükleyen ve hazineyi zarara uğrattığı gibi zamanında işin bitirilmesini de engelleyen bir olay olduğunu rapor etti.
8 Haziran 2010 tarihli raporunda Sayıştay belgeleri ve savunmaları da ekleyerek işi sürüncemede bırakmaya çalışan Kalecik elektrik üretim özel şirketinin baskılarıyla ve aynı kişiye ait birden çok teklifle süren ihale sürecini ve sonrasında iptalini rapor etti. Sayıştay’ın bulgularına göre kesin ihale bakanlar kurulunun kararı olmadan ilan edildi ve teklif istendi daha sonra da karar aldı. İhale usulüne göre en düşük teklife veya başkasına ihale etmenin nedenleri izah edilmedi. Firma seçildikten sonra da üç aya yakın teklifi imzalamayı kabul etmeyen ama 1 500 000 EURO’lık geçici teminat mektubu bulunan AKSA firması ise teminat iade edilerek serbest bırakıldı.
Yasaya göre geçici teminat mektupları firmanın şartlara uymaması ve anlaşmayı onaylamaması halinde el konularak hazineye verilmeli idi. Ancak izah edilemeyen nedenlerle firma serbest bırakılmış ve ilgili banka Altınbaş’tan 1 500 000 EURO tahsil edilmemiş. İzahat şeklinde verilen bilgilerden görüldüğü üzere Rum tarafından eletrik satın alınmasından vazgeçmek gerekirmiş, AKSA ile kavga edilirse Kalecik’te elektrik üretmekten vazgeçip bela çıkarabilirmiş ve benzeri sakıncalar varmış. Mamafih Altınbaş bankasının teminatının hakki olup olmadığı ve teminatı verip vermeyeceği şeklinde bir kaygı duyulmamış. Sayıştay da bunun bankadan araştırma gereği duymamış.
Mazeretlerde anlaşılmaz olan ihalenin iptalinden sonra nasıl zaman kazanılıp da yine ayni teknolojili astarı yüzünden pahalı üretim yapan dizel üreteçler satın alınabilmiştir. Zaman nasıl kazanılmıştır.
Süreçte yetkilendirilenlerin yerine başkalarının süreci götürdüğü de sorgulanmıştır.
Şimdi top başsavcıdadır. Bugüne kadar bir yığın Sayıştay raporu oraya havale edildiği halde hiçbir adım atmamıştır. Bu kez de yetkili değilim deyip susacak mıdır yoksa polis’e tahkikat açması merini verecek midir? Anayasaya göre bakanlar hükümetin ortak sorumluluğu dışında da icralarından sorumlu tutulmaktadır. Bunun için ne yapılacaktır. Savcılık hükümete ne tavsiye edecektir. Beş yıl cumhurbaşkanlığı yapan o zamanın başbakanı Talat ne tavsiye edecektir.
Polisin amiri olan komutan ne diyecektir? İşin içinde olan Türkiye dışişleri ne diyecektir?
İmalatçı firma diye bir Türkiye şirketi (Wartsila) ortadadır. Finlandiya’dan gelenlerle bunların ilgisi nedir? Ondan teklif alınabileceği belli iken (çünkü teklif mektubunu alanlar arasında idi) ondan neden alınmamıştı? Bu sorular yanıtsız kalmıştır.