Nihayet baklayı ağzından çıkaran TC Kıbrıs işleri bakanı Cemil Çiçek atamasına da gerek olmadan yeni nüfus yapısına havale edilen acenta hükümetine hakaret etti. Hükümete doğruyu yaptırmak çölde su aramaktan zor dedi. İddiasına göre buraya yolladığı memurlar Türkiye’nin en iyisi ama dedikleri tam olarak yapılmıyor. Gene de arada kendi hükümetinin de reform dediği özelleştirmelerde eski Sovyet ülkelerinin bile gerisinde kaldı.
Cemil Çiçek 1981’den başlayarak Türkiye’den verilen emirlerin uygulanmadığını ve son dönemde yani AKP iktidarı zamanında imzalanan protokollerle de ters düşüldüğünü anlattı. Bu yıl 920 milyon Lira vereceğiz fazlası yok dedikten sonra acentanın yatırımlardan kes cari bütçeye ver dediğini ama yapmayacaklarını ve ille de özelleştirme, satma ve devretme yoluyla kamu harcamalarının azaltılmasını istedi. Bir yumurtayı 100 kişi taşıyor diyerek üniversiteleri de Türkiye’de 3 000 $ öğrenci başına mal olurken sizde 15 000$’a mal olmakla eleştirdi.
Ancak Cemil Çiçek gene Kıbrıslıya bir ülke gözü ile bakmadığını da kanıtladı. Denktaş başkanlık rejimini getirmeliydi, sendikaların sessizleştirilmesi için aidat ödemelerini diline doladı ve asgari ücretin belirlenmesi konusuna kadar girdi.
Bir toplum ona değil bana ver, benim kızımı işe alırsan batman diye baskı yapar ama borçlan da rezil ol demez. Muhalefetin, Türkiye’nin buraya her konuda balta olmasına, Kıbrıs sorununu çıkmaza sokmasına ve nüfus yapısını değiştirmesine karşı olmak zorunda olmasına dayanarak acentalar borçlanmaktan korkmadan nasılsa sıkışınca gene verir diyerek her şeyi Türkiye’ye havale ettiler, lakin muhalefet seçim kazanır diye korkan TC derin devleti ve siyasi iktidarları da ona imzaladıkları protokolleri çiğneyerek partizanlığa ve yolsuzluklara devam etmesine yardım ve ortaklık ettiler. Kıbrıslının adını da kirlettiler. 1981 seçim zamanında 75 000 000 en eski TL aylık yardımın 250 000 000’a çıkmasına, 3 000 yeni istihdam yapılmasına Türkiye izin verdi. Ondan sonra da her seçim muhalefet kazanmasın diye Denktaş ve partilerine idareye yeni yükler yüklemekte yardım etti. Yatırımların Kıbrıs’ta kararlaştırılmasına izin vermedi ve bütçeye kaldıramayacağı kadar yük yükleyeceğine aldırmadan ihalelerle TC iktidarlarının adamlarına menfaat sağladılar. “Siz sonuçta Kıbrıs’ta kalacak eserlerle meşgul olun ihaleyi kim alacak sizi ilgilendirmesin” dediklerini unutmak olanağı yoktur.
Sonuçta muhalefetin de biz zamanlar temeli olan partiler parayı verenin düdüğü çalacağına inanarak teslim oldu. Muhalefet meclis dışına çıktı.
Sıra budamaya geldi. Su gelecek Ada cennet olacak masalını da hatırlatan Cemil Çiçek, Elçisinin gerçeği açıklayarak ilk kez ciddi olarak su getirmenin yapılabilirliğini incelemek ve rapor hazırlamak için bütçeye para koyduklarını hatırlamayacağımızı zannederek bu yıl bütçeye 100 000 000 koyduk Türkiye’ye hiç yaramayacak sadece Kıbrıs’a su getirmek için yapılacak olan barajı inşa ediyoruz diye araya müjde kattı. Acenta bakanı ise müjdeyi olmuş bitmiş gibi duyurmuştu.
Yönetiminiz bize yana söylüyor demek ayıp olacak ama hükümetiniz yanlış ödemeler yapıyor onun için her kuruşu denetliyoruz dedi.
Açıkça yatırım adına ne oluyorsa kendilerinin kararlaştırdığını, yapımların ve alımların bir kısmını ise acentanın yaptığını söyleyen Cemil Çiçek bu kadar yatırıma rağmen kumarhane, kerhane ve üniversiteden başka niye hiçbir yaşayabilir ekonomik sektör bulunamadığını izah etmedi. Ona soran da olmadı çünkü düşük döviz ile yapılan ticaretten geçinen KTTO ve devlet desteği yutmakta KİT’lerle yarışmakta olan KTSO ile konuşuyordu.
KİT’ler kala kala stratejik alanlarda kaldı. Kuraklık ve aşırı kullanım nedeniyle verimsiz olan tarımı desteklemek ve elektrik gibi özelleştirilmesi Batı’da bile hayırlı görülmeyen alanlarda KİT var. Devlet bankaları da var. Merkez bankası başlarında olduğuna gör gene Türkiye’nin sorumluluğunda özelleşseler mevduatların Türkiye’ye kaçışına çare mi bulunacak!
Gene de Cemil Çiçek’in sözlerinde doğrular var. İdarede reform ve reorganizasyon şart. Acenta bunu yapmıyorsa “Türk Yunan ikilisinin Enosis hayali sönmedi” laflarıyla seçim kazanabilenlerin ülkesi haline getirdikleri için yapmıyor. Yeni nüfus yapısıyla Lefkoşa’da nasıl olsa Elçilik verir diyerek borçlanan belediye başkanı kimlerin oyu için sokakları denetleyecek militanlar tutabildi? Oy başına paralar dağıtılırken Sayıştay raporlarına neden göz yumuldu? Bu devlet yapısı sakat kuruldu da Türkiye’nin hiç kabahatı yok mu idi? Kabahat başkanlık rejiminin olmaması mı? Çarşaf çarşaf yolsuzluk haberleri yayımlanırken Polis’te mali şube olmaması, anayasada bakacak bir merci belirtilmemesi kimin sorumluluğundadır?
Cemil Çiçek rejime de söz söylerken Kıbrıslıların o rejimi de iyi bildiklerini unuttu. Kanıtladığı her işinizi biz yapacağız siz boyun eğeceksiniz tutumunda olduklarıydı.
Şimdi de eski acenta zamanında da protokoller imzalanıp dairelerde birleştirmeler yapılacak, yeni daire kurulmayacak diye söz verildikten sonra yeni daireler için tasarılar hazırlandı ve bir kısmı da geçirildi. Şimdi mecliste serbest bölge gibi daire kuruluş yasaları beklerken bu hafta da yenisini kahkahalarla gördük.
Acenta gene Kıbrıs’ta milliyetçi lafazanlıklarla ahaliyi uyutur Anavatan’a karşı gelecek değildik ya der susturur koltuğu koruruz havasında devam ediyor. Kamudan beslenmeye son diyerek hazırlanan pakete inan mı var? Uygulansın diyenler elçiden destek diye KTTO’sı salonunda ağladıklarını unutmuş görünüyorlar. Kalkınma bankasının kredilerinin geri ödemesini yapmaya ve reel sektöre destek paralarının fisibıl projelere münhasır hale geldiğinde ne yapacaklar merak konusudur. İhaleler Lefkoşa’da açılsın diye bağıran sektöre ihanet içinde olduklarını düşünsünler.
Sözün özü: Yatırıma karar veren gerçek iktidardır.