Bu hafta 15 Temuz darbesinin yıl dönümü: Haftaya ise 20 Temuz hareketinin ayni dönüm günü oluyor. Her iki tarihin de özünde Kıbrısın yakın sayfası olan 1974 alt üst olma siyasetinin yaşanmasıdır. Bunlar tek bir net ifadeyi de içeriyor. Kıbrıs cumhuriyetini garanti edip korumakla yükümlü ülkelerin nasıl katledip yıktıklarınında yaşanmasıdır. Tabi bunu Amerikansız düşünmek mümkün deyildi. Nitekim o dönemde yapılan tartışmalarla bu konular özde emperyalist siaysetlerin resmen katgısı ısbatlanırken, şimdilerde gelinen aşamada solun geldiyi olumsuz nokta nedeniyle bu tarihi ne yazık ki yapanların deyerlendirmeleri hakim kılındı. Hatta etkisi olmayan katgı az yapan iki toplum hep karşıtını suçlayıp kalıyor. rol alan Kliridisi dahi biril kişi diye de kaynak gösterme aşamasına getirildik. Burda biriken sol aydın birikiminin kulanılmayıp resmi idolojinin yeniden güçlenmesinin etkisi olmaktadır.
Bu günlerde yakın tarih yıl dönümleri oluyor: Mutlaka sözler edilecek resmi anlamda karşıt suçlanıp konu yine bilinen noktada sıkışacaktır. Oysa son önemli gelişmelerle yıllar sora artık Kuzey ile Türkiye ekseninde dahi olanların verilecek başarı ve özgürlük sözlerinden çok daha anlamlı oluyor. Artık yumuşak sözlerin alt yapısı yerine resmen işkal ifadesi yargılara dek konuluyor ve bizde de Türkiyede de başarı diye de kabulleniyor. Böylesi bir siyasal travmada yaşıyoruz.
Darbe sorasıyla incelemek isteyenler mutlaka şu yakın tarihi bu özlerle deyerlendirmek şarttır. Emperyalist sistemi bilmek göz önünde tutmak gerekir. Ayrıca yeni sömürgeciliyi bilmerek önemli bir yeni sömürge ülkeyi başkasına işkal etirme taktiyini onutmamak gerekir. Hele darbe ile başlayan süreçteki emperyalist sol paranoyayı mutlaka bellekte tutmak şartır. Nitekim sadece Kıbısta darbe veya başkasınca işkal edilmedi. Suriye ayni tarihlerde Lübnanı işkal edip Telzaatar katliyamını, Fas Batı Sahrayı, Endonezya da doğu Timoru işkal etti. Bunlar daha sora yine sistemce bazısı tamamlanırken Kıbrıs ve Batı sahra hala sürüncemede dururken Doğu Timor ve Lübnandan işkalci güçler çıktı. Demekki bu örneklerle adeta bize salt kuzey veya iki toplumlu noktada kalmamayı gösteren o dönemin önemli olayları vardır. Bunlar sistemin siyasetinden oluşan koşulların önemli etkileri vardır.
Kıbrıs yakın tarihinin yıl dönümünü yaşarken ve bir tarafta ağıtlar, öteki tarafta ise bayram yapılırken, hayat ise böyle deyildir. Güney gelişen ekonomisi kuzey ise daha Türkiyeleşen ve yeni paketlerle adeta zorlanıyor. Tek gerçek ise hala Kıbrıs sorununun varlığı oluyor. Yaşanan çoğu sorunların da 15 Temuz darbesi ve sorasıyla oluşan alt üstlerle taşlanmalarıdır. Ancak adamızda aydın hareketlerinin artık proje kapmacılar veya Amerikan uzmanlı tekrarlılarla Dünya bankalı sözcüleri olma solun siyasal olarak sağlaşıp o yapamaz ben yaparımla ayrışması sonucu ne yazık ki en basit doğrular dahi konuşulmaz. Darbeyi yapan dahi garantörken tutup garantörsüz olmazla paradoksal söylemler gelişiyor. İşte garip Kıbrısın küçük ve büyük siyasal oyunlu ikilemi.
15 Temuz darbesi konuşulurken adeta ilginç şekilde Ankara Kuzey Lefkoşa görüşmesi de yapılıyor. Haftaya da özgürlük söylemleri başarısı ile daha dün “işkalcisin” diyen insan hakları mahkemesi kararının başarı olduğunu söyleyen deyerleri birlikte yaşayacağız. Sora yine paketler ve el deyiştirtererk ekonomik iş birlikci kesimden direk kesime geçişi yaşacağız. Ama bir konuyu hiç konuşmaycağız: Darbe ve sorasındaki amerikan etkisini ve yeni rolü dillerde pek vurgulanmıyacak. Oysa o dönemin paranoyası adada en yumuşak ilişkiyi yaşayan iki toplumun başına gelenlerin gizi burda saklıdır. Hele de darbeyi yapan Yunanistanın sadece tek dostu Amerikanın olduğu da hatırlanırsa:
Konuyla ilgili yazacak çok olgu vardır. Fakat yüzleşilmesi gereken acı şudur. Çoğu zaman bizim birikimlerimiz deyil aklanma adına kitap yazan eski rol alanların görüşlerine önem verilmesidir. Yine Amrikan uzmanlarının sözlerini itibarın çok olmasıdır. Böylelikle Kıbrıs darbe olayında da olduğu gibi hep resmi eksenle öğrenme durumunda kalınıyor. Kliridis aklanıyor, eski teşkilatcının bilgisi mutlak görüş kabulleniyor. Böylelikle farkında olmadan resmi ezberle Kıbrısı bazen sol adına da konuşuyoruz.
Kısaca darbelerle hareket’le Kıbrısı bir kez daha hatırlamaktayız. Tek eksik sorgulayacak kesimler daha bir sesi kısılarak ama özelikle kuzeyde yaşamla daha acı hissederek geçilmektedir. Özgürlükle paketini istemem çelişkisi en çok sırıtacaktır. Bakalım tarihi daha doğru ve yarını daha umutla doğru üzerine geliştireceyimiz günler ne kadar uzaktır?