Temuz ayı ile birlikte Kıbrısta ısınan havaların etkisiyle adeta hantalık ve tatil dönemi başlar. Parlemento tatile girer, siyaset sadece rutin işlerle uğraşır. insanlar sıcaktan korunma veya olanakları varsa tatil yapmayı düşünür. Bu nedenle düşünsel ve siyasal olarak işler donar. Dahası okularda tatile girer. Ama bu yıl adeta normal deyil başka telden esintiler çalınıyor. Havalar ısınıyor doğru: Ama tatil deyil siayset önemli kararlarla adeta etrafı ısıtıp yangına çeviriyor. Tatil olan okular dersanenin ve siyasal örgütsel idolojik kuran kurslarıyla adeta yeni haber atılımı yapılıyor. Bir anlamda her yıl olan durum bu yıl tersi oldu. iklimle siayset özdeşleşiyor. Bir ironiyle resmi siayset hamle yaparken etkilenenlerin bir kısmı tatile hazırlandığı için dışta kaldı. Sanırım özelikle sendikal hareketde okuların tatil olması en basitiyle katılımda ve eylemin etkili olmasında önemli dez avantajı direk hisedildi.
Bu yıl adamız havalarla deyil siyasetlerle de kaynıyor. Ama güneyde hala olayın farkında olan pek yok: Yunanistandaki sendikal hareketler ve alınmaya başlanan bazı emek eksenli yeni daraltma önlemleri hala güneyi sıcak otramdan uyandıramadı: Onun için geldim siyaseti hala güneyde tam olarak konuşulmuyor. Bizde ise adeta sıcak olaylar tek noktada gelişmiyor. Hem yeni uygulama kararlarla yeniden el deyiştirme ve sermaye egemenliyi niteliyi oluşurken, kültürel ve örgütsel yeni tip insan hedefli din kuran kursu ve tarikat eylimleri de kitlesel bir döngüye giriyor. Burda hem yönetme iş birlikte kimisi koltukta kalma kimisi de “ben ötekinden daha iyi yaparım” mesajıyla pay alma gelişmesi vardır. Ne yazık ki emek ekseni artan kaos karşısında hala konuya doğru yaklaşanlar az durumdadır.
Yerel seçimlerde bol bol işe almalar veya göstermelik yatırımlar hoş sözlerle insanlar bahara gömülüp adeta uyutulurken: Gelen yazla bu uyuşukluk devam imkanı varken, siayset buna imkan vermedi. Paket açıldı ve kalınan yerden devam ediliyor. Okullar tatil derken kuran kursuyla siyasal kültürel adımla ve yeniden örgütlenme kitlesel kültür oluşturulma adımları atıldı. Gündelik olan ve ilgisizlikle dokunulmayacaklarını zanedenlerin bir kısmı dokunulma nedeniyle sarsıldı. Ne acıdır ki avantacılar hak eksenlilerden dahaçok konuşulur ve gündem oluyor. Bu gelinen aşamadaki örgütsel eksiklik ve sosyal bakışın normal sonucudur. Nitekim sağı bir yana brakın sol geçinen aydınlar dahi konuyu elit kesimle eleştiride tutup adeta saptırmaya yardımcı olunuyor. Sanki normal hükümet davranışı gibi tartışmalar oluyor. Oysa ikide bir tekrarlanan Türkiye gerçeyi dahi böylesi canlı gelişmedeki gerçeyine karşın konuşan ve daha doğrusu deyerlendirmelere katan pek yoktur. Bazı katanlar ise saptırmanın avantacılara sahip çıkma gibi dieyr yanlışa saplanmaktadır.
Bu gün olanalar Türkiyeleşme olayının yeni halkasıdır. Bir yandan dini eksenli etkinlik ve tarikatsal güçlenme adına kuran kursundan camiye eylemini artırıyor. Hatta camiler ilan siyasetine sunuluyor. Dİyer yandan kamusal çöküşü sağlarken son Atlas Jet olayında olduğu gibi ilginç sermaye devredişler de oluyor. Buraya teşvikli ve kamusal yer yağmalı yatırımlarla ekonomik yeni el deyiştirmeyi sağlıyorlar. Genel siyasal atılım vardır. Bu arada AKP karşıtı olanlar da burda adeta rövanjı alma adına koltuk deyiştirerek kendi yandaşına yol açıp yansıtmasını Türkiyeye taşımak istiyor. Görmek gerekir. AKP karşıtı diyer Türkiye egemen kesimlerinin burdaki uzantıları da tepkilere katılarak ama emek eksenli deyil de bayraklı gösteriler Şehip edebiyatları yapılmaktadır. DOğrudur bizim kiler yağma ba talanlar sonucu kurumları batırma suçundadırlar. Ama bunun da el deyiştirme şekliyle olayın arka perdesi oluyor. KTHY süreci ve Atlas jet olayı bugün başlamadı. Demek şu gerçek vardır. Batır ve ucuza el koy veya pazarına dadanıp ona sahiplen ilkesi çok güzel oynandı.
Havalar ısındı: insanlar düşümekten korkuyor. Ama sorunlar artıyor. Olayın nedeni ve sonucuyla araştırırsak karşımıza adamızın gerçeyinin geldiyini görürüz. Bu sistemde kim yer alıp uyguladıysa hepsinin rolu ortadadır. Ama nedeni ve genel sistem eksenli deyerlendirme yapmaz isek o zamanda sadece bize yuturulanla konuşup en temel noktayı onuturuz. Batmayı sadece bilip bayrak kurtarmaya yöneliriz. Oysa hepsini yaratan ve yeniden el deyiştirip ayar yapan bizdeki yapılanışla Ankara merkezli olmaktadır. Bunu hep onuturula çabasındadır.
Sendikalar ve diyer kesimler olayın geleceyini hep bilirlerdi. Ama emek ekseni yerine bazısı şu partide bazısı da bu partiye yakınlıkla elitsel yapılarını koruma çabasına girdiler. Tıpkı hükümetciler gibi hafta sonucu grev ilanı yaptılar. Doğru dürüs ne bildiri kendi üyelerine dağıtı nede net bilgi verildi. Hatta benim gibilerine telefon mesajı dahi göndrmediler. Katılanların çoğu sendikal örgütsel çabadan deyil korku veya duyarlı oldukları için katıldı. Ama hep bilgi eksiklik sırıtıyordu. Böylesi bir ortamda da provakasyondan yanlış yöndlendirmelere dek her olgu mümkün oluyor. Bir de tatile giren kesimin adeta tatil öncesi katılma olanağıyken şimdi tatilin revahı ile katılmama gerçeyi de yaşandı. Böylesi kaosla geçti.
Havalar ısındı: Din eksenli kültürlenme siayseti ve ekonomik paketler hareket halinde. Dİyer yandan sıcaklar bastırıyor. Ada kaynıyor. Ama ne tuaf ki en başta Türkiye medyaları dahi haber kısırlığına karşın bundan ses vermiyor. Hatta güney dahi bu konuda ölü uykusunda. Nasıl ki bizim kiler Tekel olayında ayni umursuzlukta oldukları gibi. Oyusa resmi siyaset ekseni kendi demeçlerini ve siaysetlerini çok kolay yansıtıyor. Adeta Türkiye Kıbrıs gerçeyi iş sorunlara ve sistemsel gerçeklere gelince hep bilinmemeye oynuyor. Ne diyelim: Bu sıcakta ancak bu kadar yazarım: Ama herkes sıcak olayda dahi onca sorunu kavramada hala sınıfsal ve Türkiye Kuzey Kıbrıs ağından hala uzaktadır. Oysa Türkiyede egemen eksen dahi kaynarken ve gerilim artarken burda hesaplaşması olmamsı da mümkün deyildir. Gene yeni konuya dalmadan makalemi bitireyim: Çünkü çok terlemeye başladım.