Yazın sıcakalrı adeta bozulan iklim şartlarını da yansıtarak devam ediyor. insanları adeta sarmala takıp şok tedavisi yapıyor. Diyer yandan ise ülkemiz adeta alt üst olmanın siyasal iklimini de yaşıyor. Deyişen sosyolojik gerçeklerden yeni siyasal yola dek artık Kıral Çıplak oynanıyor. Grevler, açılamalar ve daha niceleri. Ama bize akıl veren Türkiyede ise gerilen merkezi referandumdan askeri terfi örizine veya gerilen etnik çelişkilerle kitlesel çatışmaların provakasyonların artışı ise başka pencerenin manzarası oluyor. Kapitalis sistem se malli krizin bedelini adeta yoksulardan alma kemer sıkmaları artırarak hızla devam ediyor. O zaman hangisinden başlamak gerekir.,
Yukarda sıraladığım sorunlar hepsi bir noktada buluşuyor. Kapitalis sistemin siaysal sonuçları olmaktadır. Oysa bizde brakın kapitalis sistemin ne olduğunu, bizdeki yönetimin adının dahi onuturulduğu bir döngüde bulunuyoruz. O zamanda genel doğrularla yansımaları veya bizdeki siyasal amaçları analiz etme şansı dahi yok olmaktadır. Sıcaklardan herkes kavrulurken ve bunun anormal derece olduğunu yaşarken, nedense sermayenin evrensel kar için iklimleri dahi darmadağın yaptığını bilmiyor. Yine son paketle adeta her kes sarsılırken, kimisi dar çıkarları, kimisi biraz daha yerel genişlikte karşı çıkarkeni, kimisi de görmeme ve bu yıkımdan pay alma umuduyla alkış tutup savunuyor. Hele de koltuk hesabıyla her şeye evet diyeneler oldukça merakla heycanla ayakta olmaktadır. Oysa yeniden hatırlatalım Bu siyasal genel pilanların ana hedefi tüm kamusal alanların alıınıp piyasalaştırıp uluslararası sermayeye vermektir. Burda önemli ana temayla bizde yansıyışı da kendi koşullarımıza göre gelişiyor. Dİyer ülkelerde de olan buydu. Suyundan gıdasına her şeyini sermayeye pazar alanı olarak sunmaktdır. Her halde bizdeki kamu ekseni de yok edilirken tutup yerel iş birlikcilerine verilecek deyildir. Buraya gelecek yeni sermayedarların olacaktır. Burda bir fazla eksen bizim ilhak sürecinde olmamız nedeniyle tasviyelerin kendine has özelikleri de olmasıdır.
Her nedense genel dünya tam yorumlanmadığı için sanki bizim ayrılıkcı özeliklerimiz var gibi sunuluyor. Oysa tüm düyada uygulana ve Türkiyeye de kabulenip uyguladığı siyaset budur. Her halde kendi kaynaklarını dış sermayeye peşkeş çekerken ve kamusal deyerlerini de piyasalaştırırken bizdekileri aman koruyalım diyecek hali yoktur. Bir farkı ordaki sermaye kesimi olyor. Yeni islamcı sermaye konuya sınıfsalda baktığı için uluslararası sermaye ile daha iyi ilişkilerle pazar sorununda iş birliyi yapıyor. Oysa bizdeki iş birlikciler hiç bir konuda bir bildikleri olmadıkları için, kendi sonlarını hazırlayan kararları dahi alkışlamaktan geri durmuyorlar. Sanki çalışan parası azalınca kendielrine verilecekten başka mantıkları da yoktur. Oysa bizde daha net olan şudur: Gelen sermaye burdakileri alma yerine kendi yatırım yaparak bunları bitiriyor. Hele de boşuna deyil, Türkiyede nizami sermaye ekseninden çıkarılan kumarhane yatırımı burda tetiklenmesi teşvik edilmesi anlayuışı mutlaka kavranmalıdır.
Pazartesi sendikalar grev yaptı. Tatilerde olanların katılmaması, izinli ve sıcakların da etkisi oldu. Hele en çarpık olanı ise konuyla ilgili olan emekli kesimi sırf konu daha doğruya çekıildi diye eleştirilmesidir. Oysa AKP direk olarak kendinin işstedikelrini söylerken, burda tüm aşağlamalara karşın da koltukta iş birlikci kalma adına hepsini yalan yanlaş söylemeleridir. Hele de kendielri en vahşi yalan siaysetini yaparken, aslında siyasal duruşu sergilemiyen sendikaların siyasetle suçlanma paradoksu da yaşanıyor. Özelikle partilerin bu tip muhalif tepkilerde dahi duruşu olmaması gerçeyi ise gelinen siyasal boşluk eksenini de göstermesi bakımından acıdır.
insanlar ise bir garipleşiyor. Durmadan dedi kodularla korku senaryosu çizen bazı kesimler grev günü hem katılmaz hemde şok ipnotizma olmuşcasına başka dünyalrda oluyorlardı. Ertesi gün brakılan yerden yine uydurmaya korkulaştırmaya ve olanların dışında başka konularla gündeme gelmeye başladılar. Böyleikle garip moral biçimleri oluştu. Konuşulan korkular olmaması ve başka yasaların çıkması daha kabulendirilen kesimelr kitlesel kesimler oluşturuluyor. Biz de uğraşıyoruz ki bu siyasetin genelin yansıması ve Kuzey Kıbrısın yeniden oluşturulma anlayışı olduğunu anlatmaya. Kim anlar?
Kısaca istemesek de başka nedenler bulsakta veya bundan medet umsakta deyişmeyen gerçek sistemin özünde yansıyor. Türkiyenin dayatığı siyasetin aynisi kendine dayatılıyor. Burda hisedilen acı bizim eksra özeliklerimizden olmaktadır. Çünkü bizde nufus yapısı deyişmiş ve gayrı nizami ekonomik yapılanış daha ağırlıkta olmaktadır. Çokca tekrarlanan Kıbrıs Türkiye eksenininde Avrupasal ayarındaki denklemi de buırda gizlidir. Hep demiyormuyuz görüşmeler Kıbrıs Türkiye eksenine oturdu: O zaman yeni adımların burda çökertilen her kurumsal gelişmenin daha uygulatıcı olan dış yerleşimin etkisi olacaktır. Onutmayalım genel kapitalis sermaye ulusal kurumsalaşmayı parçalayarak piyasaya devrederek tasviye siaysetini uygulatıyor. Burda da olan budur. Hele örgütssüz olan ve nufusal dengesi deyişen üretim gücü kalmayan gayrı nizami sermayenin ekonomideki gücü sonucu olacak olan bulnardır. En güçlü görülen nice ekonomiyi ulusal yapıları yıkan neoliberal anlayışın zaten iş birlikcileşen koltukların dahi olduğu yerde daha acentalı deyl de piyasal hakimlikle oluşma adımları olması gayet doğaldır. Hele de resmi idolojiyle de bunu örten simgelerle korkular olduktan sora. CCami ve kuran kursları idolojik tipleme ile kumarcı kirli ilişkili eekonomi ne güzel kardeşleşti. Buna bayraklarla gelen gece kulüp kadın ticareti veya son sık sık sorulan ve fısıltıyla g-ünlerdir konuşulan yakalanan kamyonlu iş adamındaki sistemin tınmazlıkları hepsi bize bir şey anlatmıyormu?