yaklaşımlarÖzkan Yıkıcı2 GÜN VE KIBRIS GERÇEYİNDEN SİSTEME - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

2 GÜN VE KIBRIS GERÇEYİNDEN SİSTEME – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Bakacak olursanız eyer dendiyi gibi olsaydı, bu hafta içi önemli olan 2 uluslararası günle bizim çok konuyu tartışır olacaktık: Ama doğrusu yaşanıp yalanla konuştuğumuz için birisi şöylesine geçti, ötekisi ise hiç duyulmadı. Barış günü için en azından mitink yapıldı doğru dürüst olmasa da demeçler verildi. Hatta barışa karşı çıkanlar dahi bunun güzel deyer olduğunu ve istedikleri yalanı da konuşuldu. Ancak yine bizde de olan kayıplar gerçeyine karşın uluslarası kayıplar günü hiç deyinilir bulunmadı. Hemde B.M. destekli işlerin bu alanda yapıldığı hamlelerinin olduğu süreçte. Bu nedenle bu hafta 2 gün olma gerçeyinden başlayıp bir takım karalamalar yapacam.

Sağda solda şöylesine bir Barış veya kayıplar üzerine sorsanız bir takım laflar alırsınız. Her kes şöyle veya böyle barıştan istekten söz edecektir. Eyer resmi eksenle konuşmak çabasındaysa da “bizim barış istetiyimizi ama rumların istemediyi için olmadığı” ezber tekerlemeyi de söyleyecektir. Buna karşın kimisi de artık bu kelimenin giderek boşalıp anlamsızlaştığını vurgulayıp geldiyi anlamsızlaşmayı ifade edecektir. Azınlık olsada yine barışın olması gerektiyini de söyleyen olacaktır. Ama önemli eksik söylenen çoğu şeyin burda yaşanmayıp sunulan ezberlerle olduğu da ortaya çıkacaktır.

Kayıplar konusu daha vahim: Binlere varan kayıba rağmen oluşan resmi idolojik kuşatılmışlık ortamında bunda oldukça eksiklikler ve duyarsızlıklar olmaktadır. Çünkü karşı tarafın insani görüşüne saygı duymayıp düşman gözle bakma ve yeri geldikçe insani kayıbı kahramanlaştırma duruşu nedeniyle konu hala istenilen konumda deyildir. Kayıplar konusunda onca sayısal duruma ve zaman akışına karşın resmi merkezin ayni noktada olması, uluslararası baskının olmaması gibi faktörler yanında konuyula ilgili örgütsel güç oluşamaması da bu alanda hala konunun dim dik durmasına neden oluyor. Oysa çok basit bir genel geliş vardır: İster barış olmaması isterse kayıplar konusu bir genel noktanın birer parçasıdır. Kıbrıs konusundaki uygulanan siyasetin kendisi oluyor. Askeri ve krizle savaş ilkeleriyle oluşturulan yapılanışlar ve dış eksenli etkilerle şekillenme sonucu adeta bu gün barış olmayan ve kayıpların çok olmasına karşın hala bu alanda güçlü kamu oyu olmaması gerçekleriyle yüzleşiyoruz.

2 gün yeniden bize şunu hatırlatıyor: Kurumsalaşan ve Kıbrısta aktörlerle oynanan oyunun yarattığı 2 durumla yüzleşiyoruz. Ancak hala bunu sorgulamıyoruz. Daha kötüsü bu zemini yaratan siyaset ve kültürün yaşam biçimi olmasıdır. O zaman da barışın artık duyduğumuzda nerde ise sıkıldığımız, kayıplar konusunu ise onutuğumuz noktaya geldik. Üstelik kayıpları hatırlatan eyilimleri de neden olur diye suçlar, öte tarafta da hep karşıt yaptı diye de bizi savunur oluruz. Ama bir gerçek vardır, olguları yaratanla bu gün egemen olan siaysetler ayni olup hala ayarlar ve yeniden devam etmenin üretimini arıyorlar.

Halbuki özelikle toplumsal hareketlerin yoğun oldukları ülkelerde bu durumlar aşılıyor. Latin Amerika ülkeleri sokaklarda dayatarak tüm koruma ve onutturma hamlelerini yıkarak en azından kayıpların akibetini de ortaya çıkardılar. Atılan hep adımda adeta her kirli sayfa ilgili ülkede kalmayıp Amerikaya dek uzayan ilişkiler de kıral çıplak gibi yayıldı. Onun için özelikle sistemin rol aldığı siyasal kirli işlerde araştırma olması veya nedenelrinin ortaya çıkması pek istenmez. Bu hep çarpıcı örnek oluyor.

Çok uzağa gitmeyelim Yunanistanda da cunta sorası başlayan tartışmalarda Kıbrısdaki darbe ve sorası içinde sistemin siyasal etkisi ortaya serildi. Bu nedenle Yunan halkı Amrikayı pek sevmez. Bazı konularda salt içsel deyil sistemsel sorgulama anlayışını da geliştirdi. Onun için Kıbrısta çoğu konu silik kalınması veya havızalardan silinip sadece öteki yaptıyla aradaki uçurumu koruma çabası oluyor. Ne gariptir ki ne zaman kayıplar dense hemen siyasallaştırmayın denilmektedir. Oysa bu kayıpların oluşumunda siyasetin çok önemli rolu olduğu artık inkar edilmez olgudur.

Dünyanın 2 günü bu hafta konuşuldu: ikiside bizde aslında net olarak olumsuz yaşıyor. Barış gününde barış olmadığı ve barışın kirletilip dar milliyetcilikte uluslararası ağın tutsağı haline getirildi. Daha acısı uluslararası para kapma faliyeti ve resmi görüşüm makyaj boyasına getirildi. Kayıplar ise sadece porabaganda için gerektiyi zaman bizi karşıta suçlamak için kulanılan noktadadır. Barışın güzel yaşam şekli veya kayıpların insani gerçeyi hiç konuşulmak istenmez. Hele emperyalist siyasetlerin kurbanları kayıplarla barışın kirletilip krizlerle savaşlarla kazanıp güç olma ilkeleri hiç öne çıkarılmak istenmez. Geriye şu kalır. Resmi görüş gibi içi boş ve sizden başkası istenmiyen barış ve kayıpların başkasına yapınca kahramanlık size gelince insan utancı deyip anlamsız ve havızalara gerekenin kalması anlayışı olgunlaştı.

Kısaca bu hafta da barıştan kayıptan alıp biraz Kıbrıs biraz emperyalis anlayışla kimliksizleşip içi boşaltılan anlayışla kendi kendimizin resmiyle uğraştım. Bunlar eyer duyarlılık ve bilinççli örgütlenme olsaydı bu ortamda konuşulmazdı. Ne yapalım biraz da kopmama adına bizim eksenimize uygun yazıp ne kadar basit bilgisizliye geldiyimizin de resmini yapalım.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
325AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin