Yeniçağ: Seçimlerde görüşmeleri herkesin gözü önünde sürdüreceğini söyleyen Eroğlu yerine iddiaya göre Kıbrıs Yeşiller Partisi belgeleri basına kaçırıp bilgi verdi. Eroğlu kendi halkına bilgi vereceğine mecliste temsil edilen partilere saklı kalmak koşulu ile bilgi verdi. Bu arada o kahramanlar da bir önceki görüşmede yaptıkları açıklamaları hatırlayarak hesap sormaya bile kalkmadılar. Faşistler zaten gizlilik meraklısı olduğu için gizliliğin ihlalini konu yaptılar ve Rum tarafını gizliliği ihlal etmek ve bundan çıkar sağlamaya çalışmakla suçladılar.
Rum ve Türk önerileri diye adlandırılan ama ne Rumların ne de Türklerin okuyup anlamalarına ve görüşmelerine fırsat vermeden sunulan önerilere göre kişinin mülkiyet hakkı esas değildir. Hrisyofias ve Eroğlu (Türkiye arkasında) halkın mülklerini istediği gibi kategorize edecek ve Türk önerilerine göre, kurulacak bir komite gibi olan mahkeme nihai sözü söyleyecek.
Hristofias ile Eroğlu (Türkiye) anlaşırlarsa, antlaşmaya göre AB,BM ve ilgili uluslararası mahkemelerin komitelerinin kararlarını beklemelerini ve antlaşmanın peşinen AB’nin birincil hukukunu teşkil etmesini de istiyorlar. Yani AB de görüşmeleri takip edecek ve madem bu Büyük Adamlar kabul ettiler AB’nin birincil hukuku olsun diyecek, mahkemeler de yürürlükteki insan hakları belgelerinin çiğnenip çiğnenmediğini denetlemeden bunları olduğu gibi kabul edecek.
Atmaya gelince ölçü de tanımayan Türk tarafı eyaletlerde sınırları düzenlerken mülkte de bizonalite deyip mülk alanı ve hane sayısında da çoğunluğu sağlamayı hedefliyor ve geriye dönük Türk mülklerinin Güney’de değerlenmediği esasından hareketle onların da değer kazanmasını sağlamayı öngörüyor.
Türk tarafı Rum tarafından suçluluğunu tescil etmesini ve bir tür tazminat ödemesini de istiyor ancak kendi Rumlardan özür dilemeye razı olmuyor.
Karşılıklı öneriler teferruatta o kadar ileri gitti ki doldurulacak formların hangi dilde olacağı ve ifadelerin açıklığı bile konu edildi.
İnsanın aklına gelebilecek her sınıf hak sahibi ve mülk cinsi sıralandı. Mümkün olan her şey sınıflandırılarak zamanın azamisi kullanıldı ve bundan sonra müzakere olacaksa onların sadece değinmek için aylar tüketeceği kadar malzeme hazırlandı.
Rum tarfından haklı olarak “Türkler, mallarımızı iade etmek için sıkıntıya girmemek için herşeyi yaptıkları gibi üstüne, bize mallarımızı kullandıkları için tazminat vermemizi de öneriyorlar” dedi. Yerleşikler Türk tarafının yurttaş kavramının içine sokulduğu için mal tutma hakları bakımından Kıbrıslılardan farklı tutulmuyorlar. Şu kadarı kalacak diye bir sıkıntı da kalmamış gibi görünüyor. Her halde artık yerleşik diye bir ayrı kategoriden bahsetmek Türk meclis partilerinin cesaret gösterebileceği bir iş olmaktan çıktı. Rum tarafında ise elli bini kalsın lafı unutuldu. Ancak geri gönderilecek olanlara tazminat verilmesi fikri korundu.
Bazı insanlar gelip nüfus yapısını değiştirmeye çalışanlara maşalık ettiler, mallarına ulaşmak isteyenlere silahla engel olunmuştu, onların mallarına kondular ve para kazanmak yetmedi alıp sattılar sonra da tazminat hak ediyorlar hem de tazminat artık yerlilere kaldığı için mal sahiplerinden istiyorlar. Tabii onlar adına birileri istiyor. Kimse de satandan aldığı para düşülür veya ganimetten gelen karlar geçim standartının üstüne çıkmışsa gibi hesaplar dikkate alınmıyor.
Gene yağma dönemi açılacak ve yer değiştirmeye mecbur olacak olan el değiştirecek bölgelerdeki malların geliştirilmesi sırasında mağdur olanların sırtından geçinilecek. Eş değer değmez demeden Rum mallarını ganimetleyenlere Güney’de ne bıraktı idin diye sormak da untuldu. Eroğlu hükümetleri gibi hükümetlerin sağladığı refahtan kazanılanların tazminatlara katılmaya yettiğini düşünmemizi istiyorlar.
El değiştirecek yerlerdeki Türkler yerlerinde kalabilecek ama kalmayacak olanlara Kuzey’de yer açmak için yapılacak masraflara, ganimet zamanında sadece sıkıntısını çekenler de katılacak. Arkalılar bir verecek on alacak, sıfır çekenler bu kez de tazminat ve masraf kapısından kaçamayacak.
Yani uzun lafın kısası görüşmelerin mülkiyet başlığı da rezil edildi…