habergüncel haberKaradeniz Kültür Derneği eski Başkanı Mahmut Kuş neden istifa etti?
yazarın tüm yazıları:

Karadeniz Kültür Derneği eski Başkanı Mahmut Kuş neden istifa etti?

Yeniçağ podcastını dinleyin

Ortam Gazetesi websayfasında da yayınlanan 30 Haziran 2010 istifa mektubu arşivlik olarak önemli çünkü Mahut Kuş törenle TDP’ye katıldı! Bu açıklamalardan sonra TDP katılması önemli olduğundan bu açıklamayı yayınlıyoruz:

K.K.T.C KARADENİZ KÜLTÜR DERNEĞİ BAŞKAN VE YÖNETİM KURULUNA

30 Haziran 2010 tarihi itibari ile görevimden istifa etmiş bulunmaktayım.30 Haziran 2010 tarihinde Yönetim Kurulumuzun karar defterinde de yazıldığı gibi, 18 Temmuz 2010 Pazar günü, Olağanüstü Kurultaya gitmek için karar aldık.

Ayrılma gerekçem; 3(üç) yıla yakındır arkadaşlarımla beraber K.K.T.C Karadeniz Kültür Derneği başkanlığını yürütmekteydik. Geçmiş yönetimlerin 15 (on beş) yılda yaptıklarını, bizler 3(üç) yıl da daha da fazlasını başardık. Fakat üyelerimizin derneğimize gerekli olan ilgi ve alakalarının % 95’i horon oynamaktan öte bizlere ne maddi ne de manevi hiçbir katkı sağlamadılar, % 5 bizlere katkı sağlayan dostlarımızı bundan ayrı tutup, onlara ayrıca teşekkür ediyorum.

Derneğimizin gerçek misyonu hastasını, öğrencisini, ihtiyarını, yolda kalmışını, haksızlığa uğrayanını, Vatanımıza, Milletimize, Bayrağımıza, Anavatanımıza, Kurum ve Kuruluşlarımıza, Dinimize ülkemizin birlik ve beraberliğini, kültürümüzü yozlaştırmak isteyen zihniyetlere karşı topyekûn hareket etmemiz gerekirken, hiçbir şekilde üyelerimizden bu duyarlılığı göremedik.

Köy gezilerimizde, bütün adayı dolaşırken girdiğimiz mekânlarda bizlere, kâğıt oyunlarını bırakıp selam vermekten aciz hemşerilerimizin olmasından utanç duyduk. Gerçek Karadenizlilerde böyle bir davranış asla olamaz ve olması da mümkün değildir. Dinimiz vecibelerini öğrenmek için, Dini Eğitim Kurslarına ve okulların basılmasına ön ayak olan sendikalar olurken, bizim hemşerilerimiz ve vatandaşlarımız bet salonlarında, kahvehanelerde ve gece kulüplerinde eğlenmek daha önemliymiş gibi bu işlerle meşgul oluyorlar.

Meclise seçip yolladığımız Vekillerimiz, seçilene kadar hemşeri, seçildikten sonra kime ve neye hizmet ettiğini bilmeyen davranışlar sergiliyorlar. Geçmişte derneğimizin başkanlığını yapan günümüz Vekilleri için yardım istediğimizde, adeta derneği tanımıyorlarmış gibi isteklerimizi geri çeviriyorlar. Çıktıkları noktayı unutup, geçmişleriyle hiç alakaları olmayan tutarsız davranışlar sergiliyorlar. Bu geçmiş başkanlarımıza yakışan davranış şekli olmamalıdır.

Geçmişte derneğimizin sekreterliğini yapan Çetin ATALAY arkadaşımız, hiç kimseye sorup danışmadan TV’de canlı yayında derneğimiz yönetiminin seçilerek değil geçici atamayla görevine devam ettiğini söylemişti. Bu olay başta beni ve Yönetim Kurulu üyelerimi üzmekle beraber kendine yakışır dengesiz açıklama yaparak ne değerde olduğunu göstermiştir. Etkinliklerimizde hiçbir maddi ve manevi katkısı olmayan üyelerimize, sanatçıları beğendiremiyoruz. İş protesto yürüyüşü, öğretmenler sendikasının okulları basması, Trabzon’a olan seferlerin iptal edilmesi vb. gibi bir sürü reaksiyon ve protesto göstermemiz gereken konularda duyarsız, vurdumduymaz, ahlaki değerden uzak ve kedi gibi yaşamayı kendilerine misyon edinen menfaatleri için dostlarını, arkadaşlarını partilere satanların, Orman Dairesinde mühendis olarak çalışan hemşerimiz Cemil KARZAOĞLU’NUN darp edilmesine sessiz kalan devlet makamları, acaba 1974 den evvel Güneyden gelseydi sonuçları böylemi olurdu? Darp eden şahıslar ellerini kollarını sallayarak dolaşırken adli makamlar bu güne kadar herhangi bir işlem yapmamıştır. Halkımın buna hiçbir reaksiyon göstermeden içine sinmesine vicdanım el vermiyor. Böyle bir dernek başkanı olmaktansa, Aslan gibi bırakıp gitmesini bilen dürüst, namuslu, şerefli, ülkesini ve insanını her zaman ve her yerde savunan onurunu ve şerefini yerlere düşürmeden, arkadaşlarını, dostlarını, Anavatanını ve Kurumlarını satmayan bir hemşeriniz olarak bugüne kadar yaşadım. Bundan sonra da çok değerli ailemi, özel işlerimi ve bana inanan, güvenen, saygı duyan dostlarıma, sevenlerime önemli ve değerli zamanımı ayırarak, herkese hak ettiği saygıyı, sevgiyi ve hoşgörüyü göstermek için istifa ediyorum.

Bu Başkanlığı hayal eden ve olamayan yüzlerce insan vardır. Fakat bu görev adam gibi zamanı geldiğinde bırakıp gitmesini bilenlerin yapacağı onurlu bir davranıştır. Bunun için ben yapmam gerekeni yaptım. Bundan sonra umarım yeni seçilecek olan başkana ve Yönetim Kuruluna, gerçek Karadenizlilere yakışan, bana vermedikleri destek ve saygıyı gösterirler. Bana düşen vazife benden sonraki bütün Yönetim Kurulu ve başkanların önünü açmak, derneğimizi hak ettiği yere getirmelerine yardımcı olmaktır.

3 yıl dernek başkanlığım süresince en çok üzüldüğüm konuların başında, tek aşamadığımız sorun adamızdaki hükümetlerin devlet dairelerindeki insanlarımıza karşı temsiliyetleri olmuştur. İnsanlar arasında ayrımcılık olmuş olabilir. Fakat bizleri üzen, devlet makamları içerisinde halkına ayrımcılık yapan zihniyetleri anlayamıyoruz.

1960 yılında kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti Temsiliyet oranları 7 Rum’a karşılık, 3 Türk görev alıyordu. K.K.T.C Cumhuriyetinde böyle bir literatüre rastlamak mümkün değildir. Buradaki karşılaştırmayı insanlarımıza bırakıyorum. Demek ki 60 Cumhuriyeti, K.K.T.C Hükümetlerinden daha adaletliymiş.

Hiçbir atama Komisyonlarında, üst düzey görevlerde, Üçlü Kararnameler Komisyonlarında, Devlet Kamu Hizmeti Komisyonlarında vb. kuruluşlarda 1974den sonra gelen hiçbir vatandaşımız, bu komisyonlarda yer alamamaktadırlar.

Mevcut Hükümette bile, bunu bariz bir şekilde görebiliyoruz.25 Milletvekili olmasına rağmen 1 TC’li Vekil bulunduruyor, bir Bakanlık bile koskoca bir topluma laik görülmüyor. Konuşmaya sıra gelince mangalda kül bırakmıyorlar. Seçim listelerine koydukları TC’lileri ilk iki sıraları vermelerine rağmen, Meclislere sokmak mümkün olmuyor. Doğrusunu isterseniz, suç sadece bu zihniyetlerde değil, biraz da kendini bunlara pazarlayan arkadaşlarımızın pısırık olması, masaya yumruğunu vuramaması, haklarını almakta aciz duruma düşmesi, kitlesi çıkarlarını düşünmektense, kendi menfaatlerini düşünen dar görüşlü düşüncelerin oralarda bulunmasının da sebepleri olmuştur.

Bu gün itibari ile Cumhurbaşkanlığında benim bildiğim toplam danışman sayısı 10 kadardır. Bunların kaç tanesi TC’li danışman olarak alınmıştır? (HİÇ!)

Geçmiş Cumhurbaşkanımız Sn. Mehmet Ali TALAT için, “Cumhuriyet ilan edilirken ağlamıştı” sözlerini sarf eden zihniyetler onun bile baş danışmanını aldı.Fakat 1974 den sonra adaya gelip yerleşip, vatandaş olan insanlardan bunların kriterlerine uygun bir okumuş bulamadıklarını farz ediyoruz.Madem bulamadılar, 70 Milyonluk Anavatandan da bunlara uygun vasıflarda da birini bulamadılar mı ?

Gerçek amaçlarını herkes gibi ben de biliyorum. Fakat bunu dillendirecek, Kamuoyu ile paylaşacak söylemlerinden dolayı sindirilemeyecek, tehditlere aldırmayacak kaç tane benim gibi bu adada vicdan sahibi insan olduğunu merak ediyorum?

Kurucu Cumhurbaşkanımız, Sn. Rauf Raif DENKTAŞ bile en önemli danışmanı olan Prof. Dr. Mümtaz SOYSAL’I almıştır.

Bu ikili görüşmelerde, masalarda, 1974 den sonra, Anavatandan gelenler onlara verilen araziler, ne kadar insanın kalıp ne kadar gideceği, açıkçası masa da bizler hep pazarlık payı yapılacağız. Demek ki bu masalarda benim duygularımı, düşüncelerimi anlayan ve anlatabilen bir danışmanın, beni temsilen bulunması zaruri bir ihtiyaçtır. Ama kime anlatırsın derdini?

25 yıl bir fiil İktidarda bulunanlar, Düne kadar bu ülkede Rumcu, Anavatancı bir kavram olduğunu bizlere sürekli anlatıyorlardı. Gerçek olansa dürüstçe söylemem gerekirse, Güneyden ve Kuzeyden gelen Türklerdir. Bu kavramı da bu hale getirenler, buna zemin hazırlayanlar, Kanunları düzenleyenler, seçim sistemini buna göre ayarlayanlar, yollardan hırsız, üçkâğıtçı, Dini bilgisi olmayan insanları oy için alıp, Camilere yerleştirip imam yapan ve bu gün onlardan Pedagojik eğitim diploması isteyen sahte Vatanperverler, sahte Milliyetçiler, sahte Anavatancılardır.

Artık onların maskesinin düşeceği günlerin yakın olduğunu bilmelerini isterim.1974 den bu yana Milli Dava diye yola çıkanlar Ülkede kanunları ve seçim sistemlerini kendilerine göre ayarlayanlar, 30 yaşında ful emekli olanlar, 1,200.000 bin TL ( Bir Milyon İki Yüz Bin TL) tazminatı alarak emekli olan Vatanperver, Milliyetçi şahsiyetler şimdi gelsin K.T.H.Y’nı kurtarsın. Ama onların böyle bir gereksinimleri olamaz, nasıl olsa arkalarında bir Anavatanları (Keriz) sürekli olduğunu söylüyorlar. Acaba ne kadar haklıdırlar? Çünkü geçmişte hep böyle olmuştu. Umarım bunlara A.K.P Hükümeti ve Sn.T. C Başbakanımız Recep Tayip ERDOĞAN geçmişteki gibi davranmayacaktır.

Dünyanın hiçbir yerinde çalışmadan para kazanmak, 45 gün hastalık iznini kullanan, 13 ve 14. maaşı olan, yaz aylarında saat 14.00’de paydos eden memurlar, işe gitmeden maaş alan müdürler, yurt dışı gezileri olacaksa törenlere katılıp, Atatürk Büstüne çelenk koyan sahte vatan evlatları, Eşekten düşerek Gazi Maaşı alanlar, savaşmamak için korkudan dağa kaçanlar, eşlerinin yatakları altlarına saklananlar, Savaş bitince gelip mücahit maaşı alanlar, 30 yaşında 30 yıl üzerinden emekli olanlar, memleketimizi bu hale getirdikleri için kına yakabilirler.

Kurduğu K.K.T.C Pasaportu yerine, Rum Pasaportlarını taşıyan saygıdeğer Bakanlarımız ve Vekillerimiz, yıllarca bizleri Rumların ne kadar zalim olduğuna karşı uyarıyorlardı. Ne oldu bu Vatanperverlere ki, kapılar açılınca ilk Rum Kimliğini ve Pasaportunu almak için önde gidenlerden oldular. Demek ki bunların Vatanperverliği kapılar açılıncaya kadardı.

Hayatımın 16 yılını İngiltere de geçirdikten sonra, son 3 yılını da K.K.T.C de Dernek Başkanı olarak sürdürmekteydim.

Son 3 yılda K.K.T.C de, gördüklerim ve yaşadığım olayların toplamı İngiltere de 16 yıl boyunca yaşadıklarımın yanında sıfır kalır.35 yıl bu ülkede bir fiil yaşayan sahipsiz insanlarımızın psikolojik durumunu siz düşünün. Bu ayıp, parlamentoda Vekillik yapanlarındır.

Adam gibi bu memleket için savaşan, Mücahitlik yapan, Vatanını savunan, Anavatanına, Kurum ve Kuruluşlarını saygılı, bizleri kardeş gören her zaman ve her durumda aynı düşünceleri paylaşan, Kıbrıs Türkü kardeşlerimizle aramızı hiç kimse ne bozabilir ne de buna bizler müsaade ederiz. Bizlerin sadece mücadele edeceğimiz, aramızı bozmak isteyen sahtekâr ve kendi menfaatleri için arkadaşını, dostunu, ülkesini Milli ve Maneviyatını hiçe sayan sahtekârlarla uğraşmaktır.

Bizim buradaki statümüzü, lütfen bana Devlet makamlarından biri izah etsin. Türkiye ye gidince Kıbrıslı, K.K.T.C de iken de 3. sınıf insanı olarak “Karasakal” diye nitelendirilmemdir.

Benimde devlet makamlarından ricam, 1974 den sonra gelenlerin statülerinin ne olduğunu bilimsel olarak açıklasınlar, biz de evlatlarımıza izah etmekte zorluk çekmeyelim. Bizler açıklarsak yanlış anlaşılır, sözüm ona o milliyetçiler gücenebilir.3 yılda K.K.T.C de ( Vatanımda ) gördüğüm Irkçılığı, ayrımcılığı, psikolojik baskıyı, devlet dairelerindeki baskıcı ve keyfi varı işleri benim gibi bir dernek başkanına yapmaya cüret edenler, kimsesi olmayan insanlara neler yaptıklarını varın siz düşünün.

1980 yıllarında Türk Birliği Partisini kuranlar ve davamı olan Yeni Doğuş Partisini Meclise sokanlar, bu günlerin olacağını o günlerden tahmin ettikleri için böyle bir partileşmeye gitmişlerdir. Fakat ne acıdır ki, yine bir karanlık el bu partinin içindeki satılabilecek adamları bulup, onları satın alıp, partiyi fes edip yeni bir parti kurdurup kendi menfaatleri doğrultusunda çalışabilecek zihniyetteki insanlarla yeni bir oluşum yaparak, insanlarımızın sindirilmesine, itilip kakılmasına, horlanmasına, aşağılanmasına sebep olan o şahsiyetleri bugün lanetliyor, bu topluma yapmış oldukları ihanetten dolayı onları kınıyorum.

Yeni Doğuşu kapatıp, o zamanın Büyükelçisi olan Ünal BATU’YU TC’ye şikâyet edip buradan aldırtan, Yeni Doğuş partisini kapattıranlar, ( satanlar ve satılıklar ) 20 yıl sonra ne değişti de ayrıldıkları partiye tam destek vererek seçimlere girdiler? Demek ki burada kandırılan ve bu partinin alt yapısını oluşturan yeni doğuş tabanını oyuna getirmişlerdir.

Bunlar o kadar bir Milliyetçi ki, Anavatanımız para verdiği sürece ondan iyisi yok, hesap sormaya gelince hemen feryat ediyorlar. Oda yetmez hakarete varan cümleleri söylemekten geri durmayacak kadar küstahlaşabiliyorlar.

Umarım bu yazdıklarımdan halkımız bir şeyler çıkarır ve önümüzdeki süreçlerle ilgili akli selim düşünür, 35 yıllık geçmişlerini sorgularlar, kimlerin bu ülkeye ne kadar faydalı işler yaptığını ve kimlerin gerçek Milliyetçi, Vatanperver, Anavatana ve Kurumlarına saygı duyan partilerin hangileri olduklarını anlarlar.

Bu güne kadar gerçek anlamda içten ve samimi olarak, dürüst ve ahlaklı bir şekilde bana destek olan tüm dostlarıma teşekkür eder, onları almış olduğum bu görev esnasında bilerek veya bilmeyerek kırmış ve üzmüş olduysam, özür dileyerek haklarını helal etmelerini rica ediyorum.

Derneğimizin ve üyelerimizin bundan sonra ne zaman ihtiyaçları olursa, elimden geldiğince yardımcı olacağımı bilmelerini ister, saygılar sunarım.

http://www.ortamgazetesi.com/index.php/lang/tr/cat/249/news/9112

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
352AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin