13 Eylül, Salı günü saat 18:00 sıralarında Lefkoşa, Sabri Orient Otel Kavşağında, adamız daha önce benzeri görülmemiş bir eyleme şahit oldu. Eylem’in amacı coğrafyamızda, gece kulüpleri ve benzeri yerlerde zorla çalıştırılan, köleleştirilen; devlet, ‘patronlar’ ve ‘müşterileri tarafından’ sistematik olarak insan hakları ihlal edilen, ‘seks kölesi’ diye tanımladıkları kadınların durumu hakkında farkındalık yaratmak, halkın bu durumdan ‘rahatsız’ olmaya başlamasını sağlamak olduğu söylendi.
“Burnumun dibindeki kölelikten ben rahatsızım, ya sen?” diyen göstericiler, dağıttıkları broşürde gece kulüplerinde zorla çalıştırılan kadınların yaşadıkları zorlukları sıralayarak toplumu duyarlı olmaya çağırdılar.
Tüm YKP-fem üyelerinin de, bireysel olarak, hazırlanma ve eylem günü aktif katılımı ile gerçekleştirilen eylem herhangi bir örgüt altında yapılmadı. Eylemden birkaç gün önce internet üzerinden duyurulan eyleme kadın ve erkek bireylerin katılımı yüksekti.
Eylemciler, yüzlerini mora boyayarak ve ellerinde femina işaretli mor bayraklar taşıyarak bunun feminist bir insiyatif olduğuna dikkat çektiler. Yol boyunca her beden ve yaştan kadınların eylem öncesi destek için verdikleri iç çamaşırlarını tutan eylemciler, vatandaşlardan da büyük ilgi gördü. Ayrıca toplumun değişik etnik, sınıfsal vb kesiminden kadınları temsil etmek için de giydikleri değişik kostümler de dikkatleri üzerlerine çektiler.
Gösteri sırasında basına okunan ve daha sonra da dağıtılan bildiri şöyle:
Kaçamıyor, yardım isteyemiyor çünkü …
Kıbrıs’a daha ayak basmadan zorla borçlandırılıyor,
ayak basar basmaz pasaportuna polis ya da ‘patron’u tarafından el konuluyor
sağlık kontrolüne götürüldüğünde devlet hastanesi’nde bile kilit altında tutuluyor,
sistematik olarak tecavüze uğruyor,
disiplin amacıyla ‘patron’undan şiddet görüyor, dayak ve tecavüz itaatı getiriyor,
kendisini ‘satın alanlar/kiralayanlar’ çoğunlukla alkol ve/veya uyuşturucunun etkisinde olduklarından bir kez daha fiziksel şiddete uğruyor.
gece klüplerini çevreleyen dört duvarın arkasına çıkabildiği tek zaman sadece sağlık kontrolleri ve ‘tecavüzcüleri’ ile birlikte oldukları zamanlar.
cinsel yollarla bulaşan hastalıklardan müşteri rolündeki erkeklerin prezervatif kullanmaya rızası olmadıkça korunamıyor, ilaç alamıyor.
kimi zaman uyuşturucu, aşırı alkol kullanımı ya da kendisine zarar verme yoluna başvurarak içerisinde bulunduğu insanlık dışı durumla baş etmeye çalışıyor,
‘kamuyu tehdit eden bir hastalık’ bulaştığı takdirde, otoriteler tarafından güvenli bir yere mi yoksa başka yerlerde pazarlanmaya mı yollandıklarına bakılmaksızın sınır dışı ediliyor.
İçişleri ve Yerel Yönetimler Bakanlığı’nın resmi verilerine göre yaklaşık 42 gece kulübünde 350 – 400 kadın ‘çalıştırılıyor’. Bu sayı kayıt dışı işletmelerde çalıştırılan kadınlar da göz önünde bulundurulduğunda iki katına çıkıyor.
Bireyin özgürlüğünün ciddi biçimde kısıtlandığı, baskı altında hizmet verme zorunda bırakıldığı ve kendi iradesini bastıran fiziksel ya da zihinsel engellerin bulunduğu koşullar günümüzde KÖLELİK olarak tanımlanmaktadır, bu yüzden belirtilen koşullara SEKS KÖLELİĞİ; bu durumda hayatını sürdürmeye çalışan kadınlara SEKS KÖLELERİ denmektedir.
burnumun dibindeki kölelikten ben rahatsızım, ya sen?