Bizde iyice kısırlaşan siyasal ortam ve her gün durmadan yeni sgandalarla yüzleşip gayet normal kabul ederken, Avrupa adeta neoliberaleşme çizgisine hızla adım atma amacındadır. işin diyer yüzü de son ekonomik krizle adeta artık neolibneraleşmenin tıkandığının resmen ilanı olmasına karşın da yeni siyaset üretemiyen sermaye ekseni, yine var olan koşulları sermayeye kar yapma pazarına dönüştürme ve payı alma amacıyla ayni reçeteleri içirmeye devam ediyor. Bu nedenle resmen kapitalis çevrelerce övülmeye başlanan büyüyen ekonomilere karşın, dayatılan emek eksenli kemer sıkma poletikaları adeta sistemin çıkmazı ve sermaye kurtarma ikilemini yeniden yansıtıyor. Buna karşılık en azından var olanı koruma veya birazını brakma adına sendikalar direnmeye çalışıyor. Bu nedenle bir çok Avrupa ülkelerinde grevler ve gösteriler yapıldı. ingiltere ve Almanya her an eyleme hazırlanıyor, italya, Portekiz, ispanya, yunanistan, Çek cumhuriyeti iralanda gibi ülkeler grev deenyimlerini yaptılar. Güney Kıbrısta dahi eylemler olma ihtimali oluşurken, merkezi karar için sendikaların buluştuğu da söyleniyor. Ama iki ülke oldukça öne çıkıyor: Fransa ve Almanya:
isveçte muhavazakarların kazanıp neoliberaleşmeye devam dendikten sora şimdi son baharla tetiklenen Fransadaki haklar kısma yasalarıyla gözler bu ülkede oluyor. Belli olan şudur: Sarkozi çok büyük direniş olmadıkça geri adım atma niyetinde deyildir. Çalışanlar ise basit gibi görülen adımlarla kaybetme sonucu artık nerde durulacağının belli olmadığını anladılar. Ama geç kaldıkları, daha önce yapılan seçimlerde Sarkozi bağıra bağıra bunları yapacam derken, ona oldukça destek vermelerin hatalarını şimdi kendilerini sokakta bulmakla ödüyorlar.
Sarkozi son bahara deyişik siyasal taktikle hazılandı: Önce basit peçe ile yüz örtme olayını yasaklaylıp adeta kamu oyu desteğini yanına çekiyordu. Hele romanlar olayı ile insani konuyu siyasalaştırıp yabancı göşmen düşmanlıkla örtüştürüp destek buldu. Hem kamu oyu desteyi alırken, öte yanda adeta yabancı düşmanlıkla konuyu istediyi noktada gündem yapıyordu. Oysa son baharda emeklilik yasasıyla işlerin tetikleneceyi biliniyordu. Sarkozi en azından başka gündemlerle lehine kamu oyunu tutu.
Şimdi Fransada emeklilik yasasıyla adeta emekli yaşı 2 yıl uzatılıyor. Bu şu demekti; Daha fazla ödeme ve uzun çalışma demekti: Bu her kesimi ilgilendiriyordu. İşin daha fantazisi yasayı savunan çalışma bakanının yolsuzluklarla gündem olmasıdır. Ama adı harcama bütçe açığı konulup tetiklendi. Oysa basit olayı dahi sermaye medyaları konuşmuyor. Çünkü Sarkozi 2 yıl önce vergileri düşürdü. üstelik belirli oran üstünde vergi almayıp kalkan sınırlı vergi sitemisi oluşturdu. Böylelikle zenginlerden vergi alma azalınca gelirler azaldı. Buda bütçe açığı oluşturdu. Bunu kimse konuşmuyor.
Olan ise çalışana oluyordu: Sermayeden kesilmeyen vergiler ve çalışılmadan kazanılan ama vergisi alınmayan gelirler kalkan siyaseti ile korunurken, diyer yandan da çalışan daha fazla çalışarak, daha fazla kesintiyle bu ikramları sermaye korumacılıkların faturasını karşılama durumdaydılar. Buna emeklilik yaşının uzatılması olarak da ilk adım ortaya atıldı.
Sarkozi grevler ve direnişler için ise başka bir gündemli açıklama yapılıyor. Eylül ayında Fransada 2 grev deendi. Sarkozi katılımı deyil de 2 grev arasında eyer artış olup olmadığına bakıyordu. Gözlemciler eyer daha büyük direnişler olursa, bazı ayarlarla konuyu yumaşatma şansı olacağı söyleniyor. Aksi taktirde Sarkozi direnişin ayni kalmasını veya daha az katılım probagandasıyla adeta kamu oyu saptırma imimajına olyynayacak tesbiti yapılıyor. Bu nedenle sokaklardaki dreincin bir anlamda bazı ayarları yaptırma şansı olacağı ama yasanın geri çekilmeyeceyi belli.
Peki Fransa neden böyle önemli: EN güçlü sosyal muhalefetin olduğu ülke, Eyer Fransada emek ekseni kaybederse Avrupada neoliberaleşme önemli yol almış olacaktır. Dahası AB içi piyasası daha güçlü sermaye pazarına dönüşüp sosyal haklarda önemli darbe alıncaktır. AB içi en güçlü sendikal yapı ve sosyal direnç vardır. Yunanistan başarısı sorası Fransaya dek yayılması bildik acı neoliberaleşmenin hakim olmasıyla konular iyice kötüleşecektir. Zaten dikat edin hiç bir kapitalis ülkede işsizlik veya örgütsüzlük nedeniyle derinleşen yoksuluklar vurgulanmnaz. Yabancı düşmanlıklar vekültürel çatışmalar çok güzel örtü olarak kulanılmaktadır. Onun için Fransadaki gelişmeler salt burda deyil, önce Avrupa daha genelde sistem için sermaye lehine önemli kazanç hanesine yazılacaktır. Ab içi sosyal poletika veya refah toplum olaylı böylelikle yok olma aşamasına dek gelme noktasına ulaşacaktır.
Kısaca Fransa son baharla yeniden hareketlendi. Daha önceleri başarılamıyan yasalar bu kez daha tehlikeli şekilde yol alıyor. Artık sokaklar dahi gösterilerle engeleme şansını kaybetnme durumnundadır. Bu ise özelikle sokakların eylemsel niteliyi yeniden tartışılmasını getirecektir. Tabi moral bozukluğu ve kaybetme sancısı emek ekseninde etkili olurken, sermaye bir yerde daha istediyi kazancı sağlamış olacaktır. Onun için Fransa mutlaka izlenmelidir. Ama partilerin geldiyi sermaye yörünge gerçeyi bize acı bir ders de vermektedir.