yaklaşımlarYılmaz ParlanMARAŞ-MAĞUSA! (2) - Yılmaz PARLAN
yazarın tüm yazıları:

MARAŞ-MAĞUSA! (2) – Yılmaz PARLAN

Yeniçağ podcastını dinleyin

Yeri gelmişken soralım: Mağusa’nın sevilen Belediye Başkanı Oktay Kayalp, Maraş’ın BM gözetiminde yasal sahiplerine geri verilmesine Limanın AB kontrolünde açılmasına ve Mağusa ile Maraş’ın yeniden bütünleştirilmesine ne der acaba? İşte size samimiyet testi için bir sınav sorusu!

Şu anki haliyle Freddy’nin yüzü, korkunun logosu, rejimin de ta kendisidir Maraş.

İki toplumun arasında duran bir iceberg gibidir. Ürkütücü olmakla birlikte aynı zamanda barışın penceresi de olmaya adaydır ama. Zaten barış sever olduğunuz iddiasındaysanız, komşunuzun değerlerine saygı göstereceksiniz ve de ispat edeceksiniz. Kimse kusura bakmasın ama öyle “barış isterim” demekle olmuyor bu işler. İsterseniz, bugünlerde hayalet kent olarak anılan ve içerisinde yılanlarla çıyanların ve çeşitli hastalıkların kol gezdiği bu kara parçasında zaman tünelinde bir yolculuğa çıkalım. Oralarda yaşanan mutluluklara, sosyal etkinliklere, kültürel aktivitelere, turizmin merkezine, bir zamanlar tartışmasız herkesin havasını solumak istediği Maraş’a!

***

Maraş dendi mi akla ilk gelen Deve Limanı ve develerle yapılan turistik mini geziler gelirdi. Turistler için unutulmaz anlardır bunlar; düşünsenize, deniz- kumsal- güneş ve develer üzerinde tur. Denize sıfır noktasında olmasına rağmen, portakal bahçelerinin yoğun olduğu bir yer olarak da bilinir. Sadece yasemin kokuları değil narenciye kokusuyla da ünlü olup, her yıl hendekte düzenlenen portakal festivalleriyle Maraş, Mağusa’nın kültürel vazgeçilmeziydi. Bir de bu narenciye bahçelerini sulayan yel değirmenleri vardı ki buraya çok çok yakışırdı.

Yine bütün dünya markalarının en şık mağazaları buradaydı. Yani Mağusalı, dünya markalarıyla çoğu dünya insanından daha evvel tanışmıştı.

Bir deniz kenti olması dolayısıyla su sporlarıyla da ünlüydü. Bugün Deniz Komutanlığı’nın olduğu yerdeki adacıkta bulunan su sporları kulübü ve yat limanı kentin sosyal yaşamına ayrı bir renk katmaktaydı. Bu arada Kataklizmos etkinliğini de unutmayalım. Ki geçiş kapıları açıldıktan sonra kentin her iki Belediye Başkanı’nın Palm Beach Hotel’in olduğu yerde 30 yıl sonra canlandırdıkları bir etkinlik. Yeri gelmişken soralım: Mağusa’nın sevilen Belediye Başkanı Oktay Kayalp, Maraş’ın BM gözetiminde yasal sahiplerine geri verilmesine Limanın AB kontrolünde açılmasına ve Mağusa ile Maraş’ın yeniden bütünleştirilmesine ne der acaba? İşte size samimiyet testi için bir sınav sorusu!

***

Maraş dünya çapında tanınmış kişilerin, diplomatların bir sayfiye yeri olmakla ünlüydü. Örneğin Sophia Loren’in orada evi olduğu bilinir, İngiliz Kraliyet ailesinin ise dünyaca tanınmış Maraş’ın gözdesi olan henüz yeni bitmiş bir oteli vardı  ve adı Golden Sands idi. Bu ihtişamlı hoteller, 1974 sonrası talan edildiğinden şimdilerde birer utanç abidesi olarak durmaktadır. Sosyal ilişkilerin üst boyutta yaşandığı, yüksek sosyetenin gözdesi eğlencelerin düzenlendiği, şovlarıyla ünlü gece kulüplerinin yer aldığı bir gözde yerdi Maraş. 36 yıl sonrasında bile konuşulan Venus Bar gibi mekanlarıyla her türlü zevkin yaşandığı bir kentti. Bu arada Mağusalı ya da diğer bölgelerden Türk çapkınlarının uğrak yeri olduğunu da söylemeden geçmeyelim. O günlerde buluğ çağında olanların ise “bekle beni Maraş” diyerek ergenlik çağına geçişi iple çekenlerin az sayıda olmadığını da hatırlatmalıyım.

***

Yolcu gemilerinin dünyanın dört bir yanından Mağusa Limanı’na o dönemler on binlerce yolcu taşıdığını da unutmamak lazım tabii ki. Bugünlerde Elm Sokağını aratmasa da, Freddy’nin esiri olsa da, barışın anahtarı olmaya aday, iki toplumun arasında oluşan icebergi kolaylıkla ekonomik ve sosyal, kültürel canlılığa dönüştürebilecek bir potansiyeldir Maraş. Yeter ki isteyelim! Boş verin, bu bütünlüklü çözüm masallarıyla bizi uyutup da Maraş’ı ilelebet rehin tutmayı. Bizim bir başka 36 yılımız daha yok. Tohuma gaçtıktan sonra n’apayım ben artık Maraş’ı?

Geçmişte zenginler dünyasının sayılı kentleri arasında yer alan capcanlı sosyal bir varlıktı Maraş. Ya şimdi, ganimet kültürünü ve Elm Sokağında Kabus’u çağrıştırmaktan başka ne bıraktınız geriye? Bu ayıba son vermek ve kentimizi yeniden birleştirmek tüm Mağusalıların boynunun borcudur!

Hamiş: Önumüzdeki hafta Maraş’ın açılmasıyla elde edeceğimiz ekonomik kazanımları ve ekonomik örgütlerimizin neden bu konuda sessiz kaldıklarını sorgulayacağız.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
351AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin