Deneyimlerimize göre bir ülkede siyaset kötüye gitmeye başlayınca ekonomide de, eğitimde de, hatta kültürde de her şey kötüye gitmeye başlar. Çatışmalar başlar ve mahkeme kapıları muhaliflerin uğrak yeri olur. 30 yıldır bir çözüm olmalı diye konuşmaktayız. Kıbrıs sorununun Kuzey Kıbrıs’ta her şeyi etkisi altına aldığı da maalesef bir gerçek. Ama ne yazıktır ki bu motivasyon tüm Kıbrıs’ta görülmemektedir. Çok dikkat edilirse ekonomiden kaynaklanan kötüye gidişe karşı tepki hep Kuzey’den yükselmekte o da çaresiz kalarak kanatları kırılmış bir kuşa dönüştürülmektedir. Kuzey’in nüfus taşınması, ekonomik güçlükler, kültürel ve sosyal sorunları yanında siyasal iradesizlik olarak büyük sorunları olduğu açıktır. Güney’in motivasyonsuzluğu ve rövanşist duygusal politikaları Kuzey Kıbrıs’taki Kıbrıslıtürklerin tükenişini daha da hızlandırmaktadır. Bırakın onu taksim de daha kalıcı bir duruma gelerek iki halk arasındaki farklılıkları körüklemektedir. Kuzey için yazalım: Bir kere artık sol örgütlerin gelecek konusundaki bu kadar belirsizlik içerisinde toparlanıp bir araya gelerek ekonomiden tutun politikaya kadar bir çizgi veya bir belirli noktada birleşmeleri lazım. Kuzey Kıbrıs’ta bugünkü şartlarda nasıl bir politika uygulanmalı? Sol’un siyaseti ne olmalı? Şimdi serbest Piyasa denmekte ama herşey altüst olmuş bir durumda. Serbest piyasacılıkla sol ne kadar uyuşmaktadır? Dünyada hatta ABD’de bile ki kapitalizmin merkezi olarak bilinmektedir, şu anda artık serbest piyasa uygulamalarına karşı büyük bir tepki varken ve bu konuda ortaya çıkan sol partiler bile oldukça güç yitirmişken, Kuzey Kıbrıs gibi kapitalizmin bile tüm genel yapılarının uygulanmadığı, kapitalin birikme sebeplerinin bile pek bilimsel olmadığı bu daracık bölgede, serbest piyasa şampiyonluğuna soyunmanın hiçbir değeri ve anlamı yok. Şu anda sağcısından tutun solcusuna kadar medyada bile buradaki yatırım alanlarının sadece Türkiye yatırım şirketlerinin eline geçtiği iddia edilmektedir. Bir çözüm vukuunda Kıbrıslıtürklerin bu yüzden gücünün şimdiden kırıldığı da söylenmekte. Peki ne yapılmalı? Bu arada Güneydekilerin de toparlanıp Kıbrıslıtürklere ne gibi güvenceler verebiliriz, üzerimizdeki bu ölü toprağını nasıl atarız, kendi bölgemizde politik devrimi yapıp halkımızı bu değişim içerisine nasıl kapsayabiliriz fikir eksersizlerine çoktan girmeleri gerekiyordu ama görüldüğü kadarıyla Güney’de de burjuva milliyetçi ideolojiler hala daha kafa tabularını ortadan kaldırmamakta, siyasette tutukluluklar yaratmaktadır. Bugünkü durumda ne Güney’in ne de Kuzey’in (öncelikle Güney’in pozisyonu daha da önemli) birbirlerine güvence vermekten uzaktırlar.
Kuzey Kıbrıs’taki tüm örgütler bu sorunu çözmezlerse bundan iki sene önce olduğu gibi gene bir açmaza düşebilirler. Düştükleri anda da gene donanımlı olmayan güçler seçim adı altında hükümete gelip şu anda sahip oldukları sağ politikaları devam ettirebilirler. Daha önce de ikiyüzlü olmanın kaybettirdiği görülmüştür. Sağ’a da artık güvenilemeyeceği açıkça isbat edilmiştir. Sendikaların ortak bir çağrı altında tüm siyasi partileri davet ederek , gelecek konusunda ne yapmak istedikleri sorulmalı ve bu konuda hiç olmazsa artık ülkenin nereye gittiği konusunda bir açıklık getirmeleri şart olmuştur. Kıbrıslıtürk toplumunun meydanlardan kaybolduğu, bundan önceki hükümet sırasında halktaki motivasyon, dayanma gücü, ve umutların kırıldığı, büyük bir karamsarlığın toplumu sardığı ve bu durumdan çıkmak için öne çıkarılacak gerçek politikaların bu konuda dayanma gücü ve moral yüksekliğini sağlayıp tekrar bir değişim rüzgarının estirilebileceği de bir gerçektir. Ama ondan da önce ortaya çıkacak liderliğin, halktaki güveni sağlaması gerekmektedir. Halka muştular dağıtıp daha sonra da arkadan veya belden vurmak veya daha önce hiç söylenmeyen ekonomik tedbirler diyerek halka yüklemeler yapmak, aynen şimdiki gibi halktaki güveni tekrar sarsacaktır. Demek ki her şeyden önce liderlik diye ortaya çıkacak olanların sağlayacağı güven oldukça önemlidir.
Yeni Kıbrıs Partisi yaklaşık yirmi yıldır bu konuda sesini yükselten tek bir parti. Parti beyin kadrosu şu anda mecliste olan partilerden de daha dinamik ve daha gerçekçi politikalar ortaya koyabilmektedir. Bu partinin şu anda meclisle bir alışverişi de yoktur. Yeni Kıbrıs Partisi’nin yirmi yıl içinde geliştirdiği gelecek vizyonu hakkında görüşler onun da refakatinde örgütlerle tartışılmalı, diğer partiler de isterlerse bu toplantılara katılarak sentez geliştirmek için bu görüşlerden faydalanmalıdırlar. Belli ki eğer gerçek tahliller yapılmaz ve gene yedi sene önceki gibi yanlış kılavuzlarla hareket edilip, seçim adı altında sadece meclise girip oturma yöntemi takip eden görüşler sol adına da hareket edip veya söz söyleyip bu icraatlarını yaparlarsa, bu defaki yıkımın ve de oluşacak olan kötümserliğin daha da fazla olacağı aşikardır. Elbette çözüm önemli ama her iki toplumda da tabuların ortadan kaldırılarak öncelikle beyinlerin temizlenmesi ve daha uyumlu bir yaşama ayak uyduracak vatandaşlar kazandırmak her şeyden de daha da önemlidir. Güney Kıbrıs’ta da farklılıklara yer vermeyen modernist milliyetçi ve etno -sentrik etnik milliyetçi ve ırkçı bir yapı vardır. Kuzey Kıbrıs’taki yapı ise Kıbrıstürk toplumunun özgür iradesini yansıtma sorunudur. Despotluk ve farklılıklara özgürlük tanımayan yönleri ve karakteri pek çoktur. Burada da tepkisel milliyetçilik veya üsten empozeyle gelen devlet milliyetçiliği etkindir. O da özgürlüklere değer vermemekte, sırasında da oldukça anti-demokratik olabilmektedir.Gerçekler masaya yatırılarak, Kıbrıstürk halkına da özgür ve demokratik bir egemenlik tanınarak, Kıbrıs’ta bir çözüme gidilebilir. Fakat yeter ki istensin, yeter ki manipülasyonlar içte de karşı unsur kabul edilen Güney’de de sona ersin. Bir de belli ki artık buradaki ekonomik durumun da halledilmesi için Kıbrıslıtürklerin kendi siyasi iradelerini ellerine almaları gerekmektedir çünkü artık Türkiye hükümetleri eskisi gibi buradaki bütçeye yardımcı olamayacaklarını belirtmektedirler.
Kuzey Kıbrıs’taki tüm örgütlerin Yeni Kıbrıs Partisi’nin de katılımıyla, bir halk platformu oluşturarak Kuzey Kıbrıs’taki şartları gerçekçi ve bilimsel olarak masaya yatırarak, gerçekçi bir şekilde siyasi, ekonomik, kültürel ve sosyal tezler üretmeleri, sentezlere gitmeleri şarttır. Bu yapılmazsa sudan çıkan balık misali çırpınmaya devam edilecektir.
Bu konuda yokoluşa gidilirken toplanmak ve örgütlenmek zarurettir. Başka çıkar yolu da kalmamıştır…