YKP Yürütme Kurulu Sekreteri Murat Kanatlı TC Elçiliği ve Yardım Heyetinin hazırladığı raporlara ve imzalanan protokollere dayanarak, dayatılan ekonomik yaptırımları eleştirdi… Konu ile ilgili açıklama şöyle:
Kıbrıs kuzeyindeki sosyo-ekonomik sorunlar ve TC tarafından dayatılan yaptırımlar tüm hızı ile devam ediyor. Ama bu paketler başka paket!
TC’li yönetimler yıllardır Kıbrıs’taki sosyo-ekonomik konuları şekillendirmekte ve kendi yandaşlarının yönetimde kalması için farklı dönemde farklı uygulamalar içinde olmuşlardır. Hayatımızdaki ekonomik paketler yeni bir olgu değildir ama son gelenlerin farklı olduğu da aşikardır! Son dönemde muhalefet olsun diye ekonomik paketleri geniş olarak genelleme eğilimi herkes gibi CTP’lilerde de mevcut ama TC Elçiliği bu konuda ayni fikirde değil!
TC Elçiliği Yardım Heyeti Başkanlığı tarafından hazırlanan 2010-2012 Kamunun Etkinliğinin ve Özel Sektörün Rekabet Gücünün Artırılması Programı’nın giriş kısmında “KKTC tarafından uygulanan protokoller içerisinde en kapsamlısı, 20.07.2006 tarihinde imzalanan ve 2007 – 2009 döneminde uygulanan “Sürdürülebilir Kalkınma İçin Yapılandırma ve Destek Programı”na esas teşkil eden protokoldür” denmektedir yani bahsedilen CTP’nin döneminde hazırlanan ve imzalanan protokoldür… CTP açtığı bu yolda diğer “kapsamlı” protokoller de ardı ardına imzalanmakta ve uygulanmaktadır.
“Kamunun etkinliğinin ve özel sektörün rekabet gücünün artırılması programı program izleme raporu Kasım 2010” TC Yardım Heyeti Başkanlığı web sayfasında yayınlandı…
Burada yazılanlar bizim nereye doğru gittiğimizi göstermektedir…
Adı geçen raporda yeterli ilerleme sağlanamadığı tespit edilen hususlar denerek şu noktalara dikkat çekilmiştir:
– Sosyal Güvenlik Kurumlarının mali dengeleri daha da bozulmuştur.
– Elektrik enerjisi üretim ve dağıtım sektörünün verimsizliği artış trendini sürdürmektedir.
– Kamu iç borçları ve kamu bankaları finansal sistem üzerinde yük oluşturmaya devam etmektedir.
– Sendikal hakların kullanım şekli kamu hizmet sunumunu olumsuz yönde etkilemeye devam etmektedir.
– Deniz ulaşımının önünde engel oluşturan liman hizmetlerinin iyileştirilmesi konusunda herhangi bir gelişme sağlanamamıştır.
– Finans sektörünün hukuki alt yapısını güçlendirecek yasaların çıkarılması konusunda gelişme olmamıştır.
– Kamu harcamalarının azaltılması konusunda yeterli tedbir alınmamıştır.
TC Yardım Heyeti yetkililerin yaptığı “sendikal hakların kullanım şekli kamu hizmet sunumunu olumsuz yönde etkilemeye devam etmektedir” “tespit”in(!) karşılığı hedefler kısımda açıklık kazanmaktadır:
“1.2.5 Sendikalar Yasası ile Toplu İş Sözleşmesi ve Grev Yasaları yeniden düzenlenecektir”
“Elektrik enerjisi üretim ve dağıtım sektörünün verimsizliği artış trendini sürdürmektedir” cümlesinin de karşılığı hedefler kısmında var: “3.2.2 Kamu eliyle yeni elektrik üretim santrali yapılmayacak, ortaya çıkan ihtiyaç KÖİ modeliyle karşılanacaktır”… Kamu-Özel İşbirliği yani özelleştirme…
Kamu borçları, kamu harcamalarının da hedefi bellidir:
3.5 Mal ve hizmet üreten KİT’ler ile piyasa düzenlemesi yapan KİT’lerin özelleştirilmesi veya yeniden yapılandırılarak özerkleştirilmesi sağlanacaktır.
3.5.2 ETİ şirketi özelleştirilecektir.
3.5.4 KIB-TEK üretim, iletim ve dağıtım fonksiyonlarına göre ayrıştırılacak, hazırlanacak strateji belgesi kapsamında gerekli adımlar atılacaktır.
3.5.5 Cypfruvex’in kamu ile ilişkisi kesilecektir.
3.5.6 SÜTEK yeniden yapılandırılarak yönetim özerk hale getirilecektir
3.5.7 TÜK’ün müdahale kurumu olarak görevini sürdürmesine veya tasfiye edilmesine, hazırlanacak tarım stratejisi kapsamında karar verilecektir.
3.5.8 Kıbrıs Türk Denizcilik İşletmeleri özelleştirilecektir.
Bir yandan tasarruf adı altında neo liberal politikalar dayatılmakta diğer yandan TC yönetimlerinin belirlediği alt yapı çalışmaları devam etmektedir. Bu nedenle bu alt yapı projeleri yakından bakmak önemlidir. Alt yapı diye projelendirilenlere bakınca niyetin çok da tasarruf olmadığı rahatlıkla anlaşılabilmektedir.
“2010 Mali Yılı Türkiye Cumhuriyeti Kaynaklarından Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne Sağlanan Finansmanın Kullanımına İlişkin Protokol”de 2010 yılı için toplan öngörülen bütçe ödeneği 910.000.000 iken 125.000.000 TL olan kısmı alt yapı, 180.000.000 olan kısmı ise savunma geri kalan ise kredi yani borç! Alt yapıda ise Ankara Kaynaklı Projeler kısmında 79.333.958 TL yani burada da aslan payı TCli firmaların… Bunun da içinde 25 milyon TL’lik kısmı ODTÜ ve İTÜ’ye verilecek!
Yani Kıbrıs’ın kuzeyindeki üniversiteler kemer sıkma öngörülürken, TCli üniversiteler yardımlar akmakta!
Lefkoşa Kaynaklı projeler toplamda 2010 bütçe ödeneği 45 milyon kusur gösterilirken bunun ikinci büyük kalemi ise 7.750.000 TL ile Kültür Sektörü… Peki, neyi kapsıyor? İlk 4 aslan payını alan projeye bakılırsa ne olduğu anlaşılır; – Din Hizmetlerinin Geliştirilmesi Projesi; Tanıtma, Enformasyon ve Tören Giderlerine Katkı Projesi; Dernek, Birlik, Kulüp, Sendika ve Vakıflara Katkı Projesi, Anıtlar, Şehitlikler ve Müzeler Yapım ve Onarımı ile Katkı Projesi…
Devir ödenekleri ile birlikte Din Hizmetlerinin Geliştirilmesi Projesi için bütçeye konan toplam ödenek miktarı 8 milyon TL! Ve dahası bunun detayı daha ilginç; “Belediyelerce Yaptırılacak Camilerin Yapımına Katkı Projesi” kapsamında 3 milyon TL de Ankara Kaynaklı Projelerde öngörülmekte… Altındaki notta ise “bu ödenek, T.C. Lefkoşa Büyükelçiliğince belirlenecek usül ve esaslar dahilinde, Belediyelerce yaptırılacak camilerin yapımına katkı amacıyla hak edişlere bağlı olarak ilgili Belediyelere nakit aktarılmak suretiyle kullandırılacaktır” denmektedir… Yani TC bunca ekonomik kriz içinde toplamda 11 milyon TL’yi cami yapımına ayırabilmektedir… Aslında bütçedeki camii kalemleri bununla da sınırlı değil; Hz. Ömer Türbesi, Lapta Aşağı Hacı Ömer Camii, Mehmetçik Camii, Laleli Camii, Akkavut Mescidi Restorasyonları içinde yaklaşık 1 milyon TL ayrılmış, yani tümü toplam 12 milyon TL. Alt Yapı Projelerinin devredenlerle birlikte toplamı 226 milyon olduğu düşünüldüğünde yüzde 5’i cami yapım, onarı işlerine ayrılmış…
Böyle bir ortamda Lefkoşa kaynaklı projeler altında eğitime 5 milyon TL ayrılmış olması durumu yeterince açıklamaktadır… Yani alt yapı projeleri içinden yüzde 2,2si eğitime ayrılmış… Sağlık konusunu ise “Sağlık Hizmetlerinin Geliştirilmesi ve Bülent Ecevit Reh. Mer. II. Etap Tamamlama Projesi” adı altında ele alınmakta ve öngörülen miktar 2.4 milyon TL… Sağlık Ve Sosyal Yardım Sektörü toplam öngörülen miktar ise 4.7 milyon… Yani daha net anlatımı ile sağlık ve eğitim için toplam altyapı için bütçede öngörülen miktarı camii yapımına yetişememektedir!
Elbette eğitimdeki 5 milyon kimseyi yanıltmamalı, alt yapı dendiyse bunun tümü alt yapı değil… Örneğin bunun içinden “Milli Bayramların Kutlanması Projesi” kapsamında 251 bin TL ve Öğrenci Değişim Gezileri ve Kültürel Etkinlikler (Kardeş Okul) 100 bin TL, Sosyal Etkinlik Projesi 550 bin, Sportif Faaliyet ve Etkinliklerin Desteklenmesi 200 bin ayrılmış… Yani 1 milyon TLlik kısmının yatırım olduğu kesin ama bu yatırım milliyetçi-İslamcı düşünceyi geliştirme yatırımı!
25 milyon ODTÜ ve İTÜ’ye ayrılırken Lefkoşa Kaynaklı projeler kapsamında 100 bin TL da DAÜ Stratejik Araştırmalar Merkezine Katkı adı altında öngörülmekte!
DAÜ’ye verilecek para kadar da “Diğer Dernek, Birlik, Kulüp, Sendika ve Vakıflara Katkı (T.C. Lefkoşa Büyükelçiliğince tespit edilen sivil toplum kuruluşlarına katkı) kaleminde mevcut… ‘T.C. Lefkoşa Büyükelçiliğince tespit edilen sivil toplum kuruluşlarına katkı’ denen not aslında hemen, ‘hangileri?’ sorusunu akla getiriyor… Acaba hangileri?
Buna benzer daha bir sürü detayı bu rapor ve protokollerde bulmak mümkündür…
AKP’nin paketlerle neyi dayattığı açıktır… Bir yandan neo-liberal sosyo-ekonomik yaptırımları dayatmakta, diğer yandan Türkçü-İslamcı siyasetini… Bir yandan verdiği kredilerle adanın kuzeyindeki tüm ekonomik sektörlerini Türkiyeleştirirken, diğer yandan uyguladığı alt yapı projeleri ve bunların yarattığı sonuçlarla toplumlararası görüşmeleri dolaylı olarak dinamitlemektedir, TC yardımları ile masada görüşülen toprak düzenlemesine tabii alanlar, örneğin Karpaz ve Omorfo-Lefke bölgesi iskâna ve turizme açılmaya devam etmektedir…
Bu süreç 1974’te başladı. Kıbrıs’ın kuzeyinden önce Kıbrıslı Rumları temizlediler, şimdi ise Kıbrıslı Türkleri temizlemektedirler… TC devletinin derin ve sivil yönetimlerinin izlediği politikalar Kıbrıs’ın kuzeyini Kıbrıslılardan arındırma süreci olarak devam etmektedir.
Direnen mücadele eden tüm kesimleri hedefe koymayı, bunu da raporlarına yazmayı çekinmeden yapabilmektedirler. TC’nin politikaları Cemil Çiçek nezdinde ete kemiğe bürünmekte, dile getirilmektedir.
Böylesi bir ortamda tüm kesimleri, geleceğini bu topraklar üzerinde gören herkesi bir kez daha ortak mücadeleyi yükseltmeye çağırıyoruz…
Mücadele, koltuk yarışı ile değil, sokakta kazanılacaktır…
YKP, sokaktan iktidar için herkesi bir kez daha bu mücadeleye katılmaya çağırır…