Son günlerde Kuzey Afrikanın Tunusu adeta Akdenizin ısınan sularına gelen Okyanus fırtınasının vurması çalkantısını yaşıyor. Biz eğer sisteme kalsaydık düne kadar Tunusu banbaşka görüp aldanacaktık: Oluşan sosyal patlama ise nerde duracağı hala belli değil: Oysa sistem düne kadar bize banbaşka bir Tunus çiziyordu. Brakalım gördüğümüz Tunusu, sistemin anlatısıyla anlasaydık, şaşırıp kalırdık: Ama kaynayan kazanın suyu dışarı atarcasına sonunda toplumsal patlama oldu. Neoliberal anlayıştan tutun devam eden sömürge devlet tipinin aynası bu ülkede yeniden ortaya serildi. Şimdi dünya dün istikrar ve örnek olarak konuştuğu Tunusu, gelecek beklentileriyle toplumsal patlamaların kısgacında izliyor. Sistem devam için makyajlarla yapıyı koruma çabasındayken, değişik kesimlerden oluşan toplumsal hareketler sokakta nasıl Tunusa noktasında sınav veriyor. Belli olan istikrarlı Tunus tam aksini yansıtarak sokaklarla dünyaya mesajını veriyor.
Tunus bize emperyalist ile normal yaklaşımların nasıl keskin ayrıştığının yeni belgesi oldu. Düne kadar eğer uluslar arası sermaye veya diğer sistem belgelerine bakacak olursanız; Tunus Kuzey Afrikada en istikrarlı ülke olmaktaydı: Turizm sayesinde iyi büyüyen ve yabancı sermaye akışıyla refahın arttığı canlı bir görünüm ortaya koymaktaydı. Sistemin Arap ülkeleri arasında örnek gösterilecek piyasalaşma modeli ve dışa açılma yeri oluyordu. Arada bir İslami tehdit olsada diğer ülkelrden daha iyi konumdaydı. Bunları Uluslar arası belgelerde sık sık bulmak kolaydı. Tunus diğer Kuzey Afrika ülkelerine göre daha az rahatsızlık verirken, yabancı sermaye akışına da kolaycılık yapıyordu. Kimse oradaki artan yoksulluk ve işsizlikleri ele almıyordu.Böyle bir Tunus resmi vardı.
Nitekim bu anlayışla 1 ay önce başlayan ve üniversite mezunu işborta yapan birinin kendini yakmasıyla tetiklenen olaylar, en başta medyalar haber dahi yapmadı: “Nasıl olsa bastırılır” anlayışı, konuyu hafifletip duyurtmama duruşunu sergiliyordu. Oysa baskısıyla ünlü Tunusun devleti bu kez toplumsal sokağı durduramadı. Bir ayı aşan olaylar sonuçta yönetimi tehdit edip artık durduramayacak noktaya gelince, haber olmaya başladı. Hemen bildik siyasal oyunlar da başladı. Önce bakanların keleleri gitti: Olmadı; Sonra reforum falan sözleri duyuldu. Yine olmadı; Seçimler ve yeni parlemento hükümet dendi: Sokaklar daha da sertleşti: Oysa başlangıçta sıkılan kurşunlarla onlarca kişi öldürüldü. Derken sokakın tepkisi devletin baskısını geriye çektirdikçe kaçınılmaz önemli hamle yapıltırıldı: Dokunulmaz başkan ülkeden kaçtı: Eski elit dosları adını “geçici hükümet” koyarak devletin devamı ve makyajlı oyuna giriştiler. Buda sarsıntılarla tehlikede. Şimdi merak edilen Tunus sokakları nereye dek ortak paydada zorlama yapacaktır?
Yazıyı birkaç gün önce yazma nedeniyle elbet heran değişme yaşanma olacak Tunusta okunma sürecinde başka gelişmelerde olacaktır. Sorunun temeli ise değişmeyecek kadar net oluyor: Tunusta diktatörün gitmesi ama aynı devletin kalıp makyajla devam mı? Yoksa toplumsal hareket giderek ülkede siyasal devrim yaparak üst anlayışta değişim yaratacak mı? Bu 2 aşama Tunusun gelecek rotasını beliryecektir. Sokaktaki tepkinin siyasal anlayışı ve ortak paydası şimdilik daha belirleyici olsada, siyasal manevra ve ortak duruş ikilemi oldukça kartlarını oynayacak koşullara sahiptir. Şunu unutmayalım; Tunusta şu anda devrim olmadı: Ancak devrim için siyasal koşullar derinleşiyor. Bunu belirleycek güçler dengesi ve onu yönlendirecek poletik idolojik eksenler olacaktır. Bunu sakın ola karıştırmayalım.
Tunustaki toplumsal patlamalar elbet bazı başarılar yakalaması en azından çevre arap ülkelerini şimdiden etkiledi. Ordaki toplumsal muhalefet ve insan tepkisi aynen olacağını göstermiyor. Bunu da ikili ele almak gerekir. Aynı yakmalar Mısırdan Cezaire denenmeye başlandı. Bakalım Tunus sonucu neleri tırmandıracaktır. Belli olan şimdiden arap ülkesinde halk hareketiyle bir diktatör kaçma noktasına geldi. Bunun yanında Tunusla baze genel olgularda konuşulmalıdır.
Birincisi; Tunus gibi ülkeler yeni sömürge kuralalrla ve piyasa modeli açılımla yönetildikleri için hep batının imajına ve onların görüşlerine oynuyorlar. Kendi halklarının feryatına veya ezilmesine hiç önem vermiyor. Bir yanda sisteme şirin görülürken, öte tarafta kendi halkına en acımasız baskıları yoksullukları da yaşatıyor. Diğer olgu ise, Orta doğudan Kuzey Afrikaya oluşan yapıların Sömürgesel devamlılık kurumsalaşması olduğudur. Emperyalist klasik dönem çizilen sınırlar ve oluşturulan devlet yapıları adı “bağımsız” konulsada aslında yeni sömürgeci adıyla aynı kurumsal yapılarla devam etmek oluyordu. Onun için Tunusta oluşan toplumsal patlama eğer var olan devlet yapısını değştirmedikçe devamlılık sürecektir. Aynı anayasa, polis militaris anlayışla yapılacak seçimler sadece devlet içi ayar olacaktır. Nitekim ilk adımlarda yönetim önemli yerleri tutarak bazı muhalif kesimlerden isimler alarak Ulusal birlik adına devam etme hamlesi en son uygulanan çaba oluyor. Partiden istifa veya devamlılık için başka isimlerle makyajlar çok denenecektir.
Tunus yeni yıla patlamalarla girdi: Bana yıllar öncesi İranı hatırlatıyor. İran daha ileri gidip devrimin siyasal ayağını da yaptı: Ancak devrimci Örgüt Halkın Fedayileri en can alıcı aşamada ortak davranamayıp parçalanması sonucu da bu siyasal devrim dini yönetemlere doğru kaydı. Bu ders bana hep en önemli aşamalarda aklıma geliyor. Şimdi Tunusta çok ayaklı muhalefet ve ufak değişimlerle devam ettirme egemen elit arasında kaldı. Bakalım tarih bize Tunusu nasıl yazdıracaktır?