Şirket kurmak yani birkaç kişiyle ortak iş yapmak isterseniz sorun sermaye ile başlar. Ödenmiş sermaye mi, kısmen veya hiç ödenmemiş yani söz verilmiş (taahhüt edilmiş) sermayesi mi olacak sorusuna yanıt bulacaksınız. Lakin ondan sonrası daha anlamlıdır. Ortaklar sermayesi kadar mı sorumlu olacak veya yatırdıkları kadar mı sorumlu olacak sorusu hep olacak da komandit şirketlerdeki gibi (kolektif adıyla da olabilir) her ortak donuna kadar mı sorumlu olacak?
Büyük sermayedarlarımızdan birisi, örneğin Kutlay Erk bir limited şirkete ortak olsun veya devlet ortak olsun insan sanır ki onlar şirketin borçlarını yüklenecek amma yüklenmezler insana bu şirketin borcudur dertler, ben bu alacağın altına imza attım ama şirket adına attım derler ve sıvışabilirler. Devlet bugün numaraya yattı ve KTHY’nin borçlarını şirket battı diye umursamamaya çalışıyor.
Bu sınırlı sorumluluk hakkı ile ilgilidir. Bildiğimiz ortak isen yatırdığın ve söz verdiğin kadar sorumlusun ve şirket adına ne varsa ona ilave olarak ortakların ödemeye söz verdiklerinden başka verecekleri yoktur. Mamafih bizde işler kitabına göre yürümüyor. İş para olunca başka ülkelerde de kitap her zaman geçerli olmaz. Onun için devlete limited şirket kurma hakkını denetleme görevi verilir. Bu denetleme olmazsa limited şirket çok tehlikelidir. Örneğin Poly Peck battığında önceden harekete geçmediği için İngiliz idaresi çok eleştirilmiş ve soruşturma açılarak ondan fazla memur yanmıştı, bazı siyasiler de ortadan kaybolmuşlardı.
Daha da tehlikelisi limited olsun olmasın bir şirket veya ortaklık (bizde ikisi farklıdır; atalarımız İngiliz yasalarını tercüme ederken öyle münasip görüp şirket limited ve anonim olur, ortaklık komandit veya kolektif olur diye karar vermişler) ayrı bir kişilik (tüzel kişilik) kazanır ve kesesi ayrı olmak zorundadır. Devlet bunu sağlamak mecburiyetindedir. Başka türlü şirket veya ortaklık olmaz.
Şirket yönetimi devletin denetimine tabidir ve bunu kabul ederek şirket kurar veya şirkete girenlerden olur. Devletin denetimine olanak verecek önlemler tam olmalı ve şirket yönetimini ortaklarını çıkarına olacak şekilde şirket menfaatine çalışmak zorunda bırakmalı ve ortaklardan az sermayeye sahip olanların da haklarına riayet etmelidir.
Bunlara neden katlanalım, bize ne, isteyen şirket kursun. Demek olmaz. Devletler kalkınma için sermaye birikimini özendirmek ve oyunun kuralına göre oynamasına yardımcı olmakla ekonominin ileri gitmesine yardımcı olmalıdır. Onun için şirketler mukayyitliği diye bir daire kurup denetlemek ve küçük ortakların hakları dahil kuralına göre iş olmasını sağlamak zorundadır.
Yani devlet şirketleri denetlemez ve şirket batarak alacaklılarını ortada bırakırsa suç işlemiş olur. Bu suç sadece para batırırken cep dolduruldu diye değildir. Bu suç ekonomik kalkınmayı sağlamada en önemli unsur olması beklenen sermaye birikimini sağlamaya yardım etmesi için halkın parasıyla kurulan dairenin halka ait olan parayı boşuna harcamaktır. Batan şirkette parası olanların zararları ve alacaklılarının paralarını alamaması da ayrı suçtur. Borçlularının peşine düşmemek de haksız rekabet gibi halkın parasını yedirmedir ve genelde yedirenin de yolsuzluğu söz konusudur.
Sermayenin terakümü denilen moda deyimin anlattığı yerine gelmemekte ve geri kalmışlık sürmektedir. İlerleme tarihi incelenirse geri ülkelerin sermaye biriktirmek için umutsuzca çabaladıklarını başaramadıklarını ve borçlanıp geri kalmışlık batağından çıkmaya çalıştıklarını ama yerli kaynaklardan sermaye biriktiremeyenlerin başarılı olmadıklarını görürüz.
Yani konu kalkınma sorunudur da…
Devlet şirketler mukayyitliğine büyük önem vermeli ve ortakların çıkarlarını koruyacak önlemleri almalıdır. Yetmez tabii. Şirketlerin batmaması ve batarsa biriken sermayenin satın aldığı ekonomik değerlerin ortadan yok olmamasını sağlamalıdır. KTHY örneğinde olduğu gibi ve arkasından gelecek olan süt fabrikasında olduğu gibi ekonomik değeri olan her şeyin elde kalması sağlanmalıdır. KKHY kurmakla bu iş sona ermez. Örneğin KTHY’nin emekçileri örgüt içinde pişmiş olanlar ve partizanca oraya atanan tufeyliler demektir. Tufeylilerden kurtulmak iyi bir şey ama pişmişleri israf etmek ekonomik kayıptır. İflas eden idaredir. O gitmeli ama tezgah orada kalmalıdır. Tezgahlar kolay elde edilemez.
KTHY’nin borçları vardır. Emekçinin parası kesilmiş veya emekçi son çalıştığı güne kadar haklar elde etmiştir. Bunların geç ödenmesi faiz gibi ekler yaratır. Bunları ödemeden hesaplar kapatılamayacağı gibi öncelikli alacaklar arasındadırlar. Derhal ödenmemeleri halinde sosyal yaralar açılacaktır. Şimdi atanmış olan kayyumlar vardır ve görevleri bunları izlemek, ortaya çıkarmak ve ödemek ve ödeme planı yapmaktır.
Basından izliyoruz. Baro başkanı elinde dosyalar ilgili arıyor. Neden dava açmaz, bilemem. Amma biliyorum ki sorumlular sorumluluklarını idrak etmemektedirler. YKP bunları izliyor ve hesabının sorulmasını istiyor.
Bu şartlarda limited şirket kurulmasını düşünmek yeni vurgunlara kapı açmak demektir. Kimse azınlık haklarının korunmadığı bir ortamda sermaye yatırıp da şirket kurmaya kalkmaz. Kurulanlar hep hileli olur. Sorumluluktan kaçmak isteyenler ödenmiş sermayenin veya ödenmiş sermayenin çok üstünde yükümlülük almak ve kendi için riskleri azaltmak amacıyla limited şirket kurar. Bu ise limited şirket kuramına terstir. Artık kurdurmamak daha iyi olacaktır.