Talat ‘yılsonu biter’ dediydi, yolun sonunu buldu, Eroğlu da aynisi dedi ama 2010’da da Kıbrıs sorunu gene bitmedi
- 2010 yılı da sona erdi… Bu yıl da “yılsonuna kadar çözüm” masalları ile geçiştirildi… Eroğlu’nun Talat’ın yolunu izlediği belli, Talat da yılsonu deye deye kendisi yolun sonunu bulduydu ama Kıbrıs sorunu baki kaldı
- Kıbrıs sorunu ile ilgili bugüne kadar izlenen yolun başarısız olduğu açıktır, bu nedenle yeni metodlarla yola devam etme ihtiyacı vardır. Bu nedenle bugüne kadar uzlaşılanların yer alacağı bir çerçeve antlaşmasının hemen imzalanması ve ondan sonra ise anlaşılan konuların hemen hayata geçirileceği yeni bir müzakere süreci bizi sorunun çözümüne götürebilir… Bunlar gerçekleştirilirken toplumlararası güvensizliği ortadan kaldırmaya yönelik güven artıcı önlemler hemen hayata geçirilerek sürecin hızlandırılması sağlanabilir. Bu sürece Maraş’ın yasal sahiplerine iadesi ve eş zamanlı olarak Mağusa Limanın direk ticarete açılması ile başlamak önemli bir adım olabilir. Bu adım ciddi miktarda Kıbrıslının çözüm sürecine yeniden inanmasını sağlayacaktır… Bölgesel askersizleştirmeler ve ara bölgenin yeniden yasal sahiplerine verilerek iskana açılması da diğer önemli bir adım olacaktır. Daha az komplike olan yeni geçiş noktalarının açılması artık toplum liderlerinin görüşme takviminden çıkarılmalıdır. Daha alt düzeyde görüşmelerle hızlı şekilde Kıbrıslıların yaşamlarını ve seyahat özgürlüklerini daha kolaylaştıracak yeni geçiş noktaları hızlı şekilde açılarak hayata geçirilmeli, geçiş noktalarındaki bürokratik işlemler de azaltılmalıdır. Bunların çözüm sürecine olumlu etkileri hemen görülecektir
- Kıbrıs sorununun çözümü için müzakere süreci devam ederken AB müktesebatı askıdan indirilerek kuzeyde hemen uygulanmalıdır. Bu da Kıbrıslı Türkler ve AB arasında güçlü bir bağ oluşturacaktır…
- Yoğun bir çalışma süreci yerine bugünkü gibi nereye gittiği belli olmayan tümünde anlaşılıncaya kadar hiçbirinde anlaşılmış sayılmayacak “bütünlük” etiketi takılan görüşme süreci bizi kalıcı bir bölünmeye götüreceği açıktır. Bu nedenle YKP, kaybedilen 2010 yılı gibi 2011 yılının da kaybedilmemesi için herkesi bir kez daha mücadeleye ve daha fazla çaba koymaya çağırır
YKP Yürütme Kurulu Yürütme Kurulu Sekreteri Murat Kanatlı 2010 yılını ve Kıbrıs sorunundaki son gelişmeleri değerlendirdi. Konu ile ilgili açıklama şöyle:
2010 yılı da sona erdi… Bu yıl da “yılsonuna kadar çözüm” masalları ile geçiştirildi…
Eroğlu’nun Talat’ın yolunu izlediği belli, Talat da yılsonu deye deye kendisi yolun sonunu bulduydu ama Kıbrıs sorunu baki kaldı…
Sorun yalnız bizim sorunumuz olmaktan bir süre önce pratik olarak da çıktı. NATO-AB ilişkilerinde yaşanan sorunların kaynağından en önemlilerinden biri de Kıbrıs sorunu olduğu son NATO’nun zirvesinde bir kez daha hatırlandı. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin denizdeki hakları ile ilgili yaptığı antlaşmalarla da Türkiye ile bölgedeki diğer ülkeler arasında gerilimler çıkmaktadır yakında da daha büyük sorunlar çıkacağı bellidir. Türkiye-AB görüşmelerindeki tıkanıklıklardan en önemlisini de Kıbrıs oluşturmaktadır. Ortadoğu’da barış için uğraştığını söyleyen AB’nin dümenine bölgedeki çatışmalı bölge olma özelliği sürdüren Kıbrıs’ın 2012’de geçecek olması gibi bir tuhaf duruma daha da yaklaşılmış durumdayız. 2012 Kıbrıs dönem başkanlığında Türkiye-AB ilişkilerinin nasıl yürütüleceği de merak konusudur. 2011 Temmuz’undan itibaren AB dönem başkanlığı triosu Danimarka, Polonya ve Kıbrıs’a geçecek yani Kıbrıs Cumhuriyeti AB dönem başkanlığı sürecine 1 Temmuz’dan itibaren resmen girecek, bunun etkileri de mutlaka hemen görülecektir.
2010, Kıbrıs’ın kuzeyindeki sorunların da katmerlenerek arttığı bir yıl oldu. Bu artan sorunlar daha fazla dışarıya göçü beraberinde getirdi ancak dışardan da daha fazla göç almaya da devam ediyoruz. Nüfus sorunu artık Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşayan herkese ait, herkes bu sorundan şikayetçi…
Hızlı şekilde gelişen ve değişen nüfus dengeleri daha fazla cami yapımını, daha fazla kuran kursu talebini de otomatikman gündeme getirmektedir. Hızla bozulan ekonomik yapı içinde Türkiye’ye bağımlılık daha da artmakta, daha fazla ekonomik sektörün Kıbrıslısızlaşması hızla devam etmektedir… Her alandaki asimilasyon da devam etmektedir. Bu süreç elbette ki Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğüne de daha fazla katkı koyacaktır.
Tüm bu nedenler Kıbrıs sorunun çözümü konusunda 2011 yılı kritik olacaktır.
Kıbrıs sorunu ile ilgili bugüne kadar izlenen yolun başarısız olduğu açıktır, bu nedenle yeni metodlarla yola devam etme ihtiyacı vardır.
Bu nedenle bugüne kadar uzlaşılanların yer alacağı bir çerçeve antlaşmasının hemen imzalanması ve ondan sonra ise anlaşılan konuların hemen hayata geçirileceği yeni bir müzakere süreci bizi sorunun çözümüne götürebilir… Bunlar gerçekleştirilirken toplumlararası güvensizliği ortadan kaldırmaya yönelik güven artıcı önlemler hemen hayata geçirilerek sürecin hızlandırılması sağlanabilir. Bu sürece Maraş’ın yasal sahiplerine iadesi ve eş zamanlı olarak Mağusa Limanın direk ticarete açılması ile başlamak önemli bir adım olabilir. Bu adım ciddi miktarda Kıbrıslının çözüm sürecine yeniden inanmasını sağlayacaktır… Bölgesel askersizleştirmeler ve ara bölgenin yeniden yasal sahiplerine verilerek iskana açılması da diğer önemli bir adım olacaktır. Daha az komplike olan yeni geçiş noktalarının açılması artık toplum liderlerinin görüşme takviminden çıkarılmalıdır. Daha alt düzeyde görüşmelerle hızlı şekilde Kıbrıslıların yaşamlarını ve seyahat özgürlüklerini daha kolaylaştıracak yeni geçiş noktaları hızlı şekilde açılarak hayata geçirilmeli, geçiş noktalarındaki bürokratik işlemler de azaltılmalıdır. Bunların çözüm sürecine olumlu etkileri hemen görülecektir…
Kıbrıs sorununun çözümü için müzakere süreci devam ederken AB müktesebatı askıdan indirilerek kuzeyde hemen uygulanmalıdır. Bu da Kıbrıslı Türkler ve AB arasında güçlü bir bağ oluşturacaktır…
Böylesi yoğun bir çalışma süreci yerine bugünkü gibi nereye gittiği belli olmayan tümünde anlaşılıncaya kadar hiçbirinde anlaşılmış sayılmayacak “bütünlük” etiketi takılan görüşme süreci bizi kalıcı bir bölünmeye götüreceği açıktır.
Bu nedenle YKP, kaybedilen 2010 yılı gibi 2011 yılının da kaybedilmemesi için herkesi bir kez daha mücadeleye ve daha fazla çaba koymaya çağırır.