yaklaşımlarYılmaz ParlanANKARA “YURTTAN SESLER” KOROSU! - Yılmaz Parlan
yazarın tüm yazıları:

ANKARA “YURTTAN SESLER” KOROSU! – Yılmaz Parlan

Yeniçağ podcastını dinleyin

Makarios döneminde milletvekilleri vardı, daha doğrusu vekilcikleri…

Bunlar koro halinde el kaldırıp indirirler, günün sonunda hep birlikte,

Meclisten solo şarkıar söylerlerdi.

Şarkının adı oybirliğiydi!

Zaman değişti, Makarios’un vekilcikleri gitti,

Kuzeydeki Meclisin vekilcikleri sahne aldı.

Şimdi ise “Ulusal Konsey” adında “Ankara Yurttan Sesler Korosu” kuruldu.

Bu Konsey yani Koro,

Ankara ne buyurursa onu seslendirir!

Yurttan Sesler Korosu bugünlerde ilk konserini gerçekleştirdi,

Ve koro halinde sözlerini Ankara’nın yazdığı,

İlk şarkıyı seslendirdi!

“Daha dün Annemizin / Kollarında yaşarken,

Çiçekli bahçemizin / Yollarında koşarken,

Şimdi okullu olduk / Sınıfları doldurduk,

Sevinçliyiz hepimiz / Yaşasın okulumuz…”

Türkiye’nin hem rejisörlüğünü, hem de baş aktör rölünü üstlendiği,

Pamuk saçlı adamın figüranlığını yaptığı Halk Konseyi,

İlk toplantısında “tarihi” kararlar aldı!

47 örgütün 7’si hariç, tüm örgütler koro halinde,

Yurtan Sesler adına parçalar döktürdü.

Kıbrıs’ta var olan gerçeklere dayalı,

Birleşmiş Milletler parametreleri çerçevesinde,

Kalıcı ve adil bir anlaşmanın,

Bir an önce imzalanması için,

Koro halinde çaldılar çağırdılar.

Canlarım benim, yurt sevgisi ile dolu canikkolarım …

26 Ocak’ta Cenevre’de yapılacak üçlü görüşmede,

Artık Kıbrıs sorununa son noktayı koyacak,

Adımların atılması temennisinde bulunan örgütler,

Müzakerelere bundan sonra bir zaman limiti konulmasını,

Ve görüşmelerin bu şekilde bir sonuca götürülmesini istediler.

Hep bir ağızdan koro halinde…

Hepside Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinden bahsettiler,

Yine koro halinde…

Kıbrıs Türk tarafıyla Türkiye’nin,

İyi niyetli tutumu karşısında,

Rum tarafının uzlaşmazlığının devamına rağmen,

Hala Kıbrıs Türk halkına izolasyon ve kısıtlamalar uygulanmasının, Uluslararası topluluk ve AB’nin söz verdiklerini yerine getirmemesinin,

Kabul edilmez olduğunu vurguladılar.

Yine koro halinde…

Kararda ayrıca müzakere sürecinin geciktirilmesinin,

Çözümsüzlük sürecinde Kıbrıs Türkü’nün statüsüz bırakılmasının,

Kabul edilemez olduğunu haykırıp,

Bunun  haksızlık olduğunu belirttiler.

Yine Koro halinde…

Halbuki bu örgutçükler güya farklı sesler vermek için orada idiler.

Ama her ne halse koro halinde haykırmayı seçtiler.

Etkin garantörlük kalsın,

İzolasyonlar kalksın,

İki egemen halk,

İki devlet,

Zaman limiti isteriz,

Görüşmeler ilelebet süremez,

Onlar yoluna biz yolumuza, deyiverdiler!

Tüm bunlar nerden çıkıverdi derseniz,

Ankara’nın rüzgarı olsa gerek derim!

Makarios’un vekilcikleri 60’larda topluca şarkı söylerken,

Bizim sivil toplum örgütlerimiz de,

Anavatan’dan esen rüzgarla birlikte

2011’de koro halinde haykırıyorlar…

Canlarım benim…

Aslında bunun için Ulusal Konsey’e de gerek yok.

Ülke zaten Yurttan Sesler Koro’suna dönmüş.

Meclisi de öyle,

Sivil toplum örgütlerinin ve sendikalarının çoğu da…

Kuzey Kıbrıs’ın evvelden solo şarkılar söyleyen,

Siyasi parti ve sivil toplum örgütçükleri yetkilileri,

Var güçleriyle bağıra bağıra,

Koro halinde Ankara Türküleri söylüyorlar:

Daha dün Annemizin / Kollarında yatarken…

Ahh, o Ananızın kolları!

GÖZDEN KAÇMAYANLAR!

Önce hiç kimsenin kabul etmediği, Afrikalıların bile reddettiği sağlıksız etleri bize yedirdiler. Ardından hiç bir ülkenin kabul etmediği, Türkiye’den yola çıkan yanık unları adaya sokup Dikmen çöplüğüne boşalttılar. Yetmedi, İtalya’ya siparişli Silikozis adlı kimyasal maddeyi gemide yangın çıkıp İtalya kabul etmeyince 50.000 $  karşılığı Mağusa Limanı’na boşalttılar. Yetmedi, içinde radyoaktif madde bulunan TC’den getirilen devasa hurdaları Serbest Liman’a boşalttılar; hem de çocukların gittiği Karakol Îlkokulu’nun 50 metre arkasına bir yere! Ülke resmen TC’nin her türlü çöplüğü haline getirilmiş. İnsan sormadan edemiyor: İnsana zerre kadar değer vermeyen bir yapı ne işe yarar? Devlet, insanı korumak için mi, yoksa yok etmek için mi kullanılır?  Mademki herkes çöpünü, atığını gelişigüzel KKTC’ye bırakıyor, oldu olacak devleti de binalarıyla Dikmen çöplüğüne taşıyalım, olsun bitsin. Ne şiş yansın, ne kebap!

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
355AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin