Sosyalist Parti Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Kahya imzası ile yayınlanan açıklama şöyle:
Yunanistan’da ki askeri darbenin ardından Türkiye, 20 Temmuz 1974 tarihinde Kıbrıs’a askeri çıkartma yaparak adanın kuzeyini işgal etti. Türkiye bu askeri işgal harekatını, “Kıbrıs’a barış getirmek için yaptığını” ileri sürerek “barış harekatı” olarak nitelendirdi. Ancak bu harekatla Kıbrıs’a barış gelmediği gibi askeri harekatın neticesinde ortaya çıkan işgal, giderek bir fetih siyasetine dönüştü.
Bu fetih siyaseti sonucu Kıbrıs’ın kuzeyinde bu amaç için bir valilik gibi çalışan elçilik kurumu oluşturuldu. Türkiye bununla da yetinmeyerek, Kıbrıs Ekonomi ve Planlama Müsteşarlığı adı altında, KKTC ekonomi politikasını belirleyen “Yardım Kuruluşu”nu devreye soktu ve Kıbrıs’ın kuzeyindeki idarenin Ankara’nın bir “acentesi” gibi hareket etmesi sağlandı.
Halil İbrahim Akça 2009 yılında Kıbrıs Ekonomi ve Planlama Müsteşarlığına atanarak “Yardım Kuruluşu”nun başkanlığına getirildi. Bu kuruluş, neoliberal politikaların gereği olarak, Kıbrıs’taki işçi sınıfına ve emekçilere bir saldırı mahiyetinde olan “göç yasası” adı altındaki özelleştirme paketini uygulamaya koydu. Bu uygulamaya karşı Kıbrıs’taki sendikalar 2011 yılını “Toplumsal Varoluş” yılı ilan ederek, bazı işletmeler ve devlet dairelerinde süresiz grev başlattı.
Kıbrıs’ta bu paketi uygulamaya koyduran, “torba yasası” adı altında bu günlerde Türkiye işçi sınıfına ve emekçilere saldırıya geçen AKP hükümetidir. AKP hükümetinin Kıbrıs’ta uygulatmaya çalıştığı bu politikalara karşı Kıbrıslılar, 20 bin kişinin katıldığı kitlesel bir gösteriyle tek yumruk halinde cevap vermiştir. Bu eylemde açılan bir pankartı bahane eden Başbakan Erdoğan, “orada şehitlerimiz, gazilerimiz var” diyerek yapılmak isteneni şoven hamaset söylemleriyle gizlemeye çalışırken, Kıbrıslılara “beslemeler” diye hakaret ettikten sonra, “Kıbrıs bizim için stratejik önemdedir” diyerek dilinin altında ki baklayı da ağzından çıkarmıştır.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun 29. Baskısı 2009 yılında çıkan “stratejik derinlik” kitabının Kıbrıs’la ilgili bölümünde, “orada tek bir Müslüman Türk olmamış olsa bile Türkiye’nin bir Kıbrıs meselesi olmak zorundadır. Hiçbir ülke kendi hayat alanının kalbinde yer alan böyle bir adaya kayıtsız kalamaz. Nasıl üzerinde ciddi bir Türk nüfusu kalmamış olan Oniki Ada Türkiye açısından önemini korumaya devam ediyorsa (..) Türkiye de Kıbrıs ile insani unsur dışında stratejik olarak da ilgilenmek zorundadır” (syf 179) denmektedir.
Kıbrıs, 1990’lı yılların ortalarından itibaren artık jeopolitik ve jeostratejik önemi itibariyle Türkiye Cumhuriyeti devletinin ilgi alanındadır.
AKP hükümeti, Kıbrıslılara ettiği hakaretin üzerine bir de büyükelçi Kaya Türkmen’i görevden alarak, yerine vekaleten halkın tepki duyduğu “Yardım Kuruluşu” başkanı Halil İbrahim Akça’yı atamıştır. Halil İbrahim Akça Kıbrıs sendikalar platformu tarafından “PERSONA NON GRATA” (istenmeyen personel)ilan edilmiştir. Türkiyeli sosyalistler olarak bizler, AKP hükümetinin Kıbrıs işçi sınıfına ve emekçilerine yönelik saldırı politikalarını protesto ederken, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının Kıbrıslılara yaptığı hakareti kınıyoruz! Sömürgeci oligarşinin bizim de omuzlarımıza bıraktığı bu utancı taşımak istemiyoruz! O nedenle SOSYALİST PARTİ olarak, Kıbrıs’ın işçi ve emekçileriyle ve demokratik güçleriyle dayanışma içinde olduğumuzun bilinmesini istiyoruz. Bilinmelidir ki; Adada barış ve birlikte yaşam, Kıbrıslıların barış, demokrasi ve kardeşlik doğrultusunda toplumsal hayatın her alanında yürütecekleri mücadele ve bu mücadele güçleriyle bizlerin gerçekleştireceği dayanışma üzerinden gelişecektir. Kıbrıslı bir dostumuzun dediği gibi, “aslında karar anı geldi, zil çaldı, yarın geç olacak, şimdi cevap zamanı!”