Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nin 15. yılı Ankara Anadolu Gösteri Merkezi’nde düzenlenen bir etkinlikle kutlandı ve “İnsanca Yaşam İnsanca Düzen” programı kamuoyuna duyuruldu.
ÖDP’nin kuruluş etkinliğinde de bulunan Yeni Türkü konseriyle açılan etkinlikte ÖDP Genel Başkanı Alper Taş, Avrupa Sol Partisi Başkan Yardımcısı ve Yunanistan Synaspismos Genel Başkanı Alexis Tsipras, Küba Büyükelçilik Temsilcisi Luis Ernesto Morejon, Toplumsal Bellek Platformu adına Cüneyt Cebenoyan konuşmalarını yaptılar. Etkinlikte; Yeni Türkü, Metin-Kemal Kahraman, Sevinç Eratalay, Gökhan Birben, Hasan Tatar, Ali Asker, Bandista, Sabahat Akkiraz Türkiye’nin dört bir yanından gelen ÖDP’lilerin coşkusunu yükseltti.
“Partimiz 15 yaşında, hepimize kutlu olsun” diyen Genel Başkan Alper Taş, konuşmasına şu görüşlere yer verdi:
Merhaba sosyalizm ve devrim yolunda inat edenler, 68’den bugüne mücadeleden vazgeçmeyenler; merhaba bugün yenilenen yarının yenenidir diye ayağa kalkanlar; merhaba boşuna çekilmedi bunca acılar diyerek unutmayanlar; merhaba devrimci dayanışma duyguları ile yanımızda olan dostlarımız; merhaba enternasyonalist dayanışmanın temsilcileri; merhaba geleceğine kendi söz ve eylemiyle sahip çıkan devrimci gençler; merhaba halkın belediyesini yaratma mücadelesi yürütenler; merhaba hayatı ve mücadeleyi güzelleştiren devrimci kadınlar; merhaba kaybettiğimiz devrimci arkadaşlarımızın onurlu aileleri hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyoruz.
Partimiz 15 yaşında, 15.yılımız hepimize kutlu olsun.
Ne mutlu bize ki, bu mücadeleyi Can Yücel’le omuz omuza verdik. Ne mutlu bize ki bu mücadeleyi Mina Urgan’la omuz omuza verdik. Ne mutlu bize ki bu mücadeleyi Fakir Baykurt’la omuz omuza verdik. Ne mutlu ki bize bu mücadeleyi Nihat Sargın’la birlikte verdik. Ne mutlu bize ki bu mücadeleyi Sadun Aren’le birlikte verdik. Ne mutlu bize ki bu mücadeleyi Hrant Dink’le omuz omuza verdik. Ve ne mutlu bize ki bu mücadeleyi kahramanımız Sinan Kayış’la birlikte verdik. Buradan bir kez daha bu mücadelede düşen tüm arkadaşlarımızı sevgiyle anıyoruz.
Bizi sayanlar, ölülerimizi de hesaba katsınlar. Bu yüzden, çok kalabalığız.
ÖDP, geçmişine sahip çıkanların, unutmayanların ve onu devrimci bir tarzda aşmaya çalışanların partisidir. Mustafa Suphi’lerin, Nazım Hikmet’lerin, Hikmet Kıvılcımlıların, Mehmet Ali Aybar’ların, Behice Boran’ların mücadelesi bizim mücadelemizdir;
ÖDP, burjuva siyasetinin kulvarında enerjisini tüketenlerin değil halkın sözü ve eylemine inanların, söz-yetki-karar iktidar halka, üretenler yönetsin diyenlerin partisidir. ÖDP, ben ne yaptıysam halkım için halkımla birlikte yaptım diyen Fikri Sönmez’lerin partisidir. ÖDP, idam sehpasında ‘yaşasın Kürt ve Türk halkların kardeşliği’ diyen Deniz Gezmiş’lerin partisidir. ÖDP, Tek Yol Devrim şiarını Kızıldere’de kanlarıyla yazan Mahir Çayan’ların partisidir. ÖDP, düzenin zindanlarında tırnakları sökülen ama ser verip sır vermeyen İbrahim Kaypakkaya’ların partisidir. ÖDP, 12 Eylül karanlığına canı pahasına direnen Veysel’lerin, Özenç’lerin, Erdal’ların, Necdet’lerin, Mine’lerin, Ali Başpınar’ların partisidir. ÖDP, ‘devrimciye görev devrim yapmaktır’ diyen Ernesto Che Guevara’ların partisidir.
***
15 yıl önce kurulan Partimiz bizim cesaretimizi ve gücümüzü arttırdı.
Bu cesaret ve güç, Bergama köylülerinin yaratıcı mücadele geleneğini İnay Köylüleriyle buluşturdu. Akkuyu’daki nükleer karşıtı mücadeleyi Sinop’a taşıdı. Türkiye’nin dört bir yanında su ve toprak mücadelesini örgütledi.
Bu cesaret ve güç, kamu emekçilerinin TÖS’den, TÖB-DER’den gelen şanlı mücadele geleneğini KESK’e taşıdı. Grevli-toplu sözleşmeli sendika mücadelesinin tarihini yeniden yazdı.
Bu cesaret ve güç, devrimci gençlerin DEV-GENÇ’ten bugüne uzanan mücadelesinde gençliğin devrimci muhalefetini yarattı.
Bu cesaret ve güç, 15-16 Haziran’ın direniş ruhunu, 89 bahar eylemlerinin coşkusunu TEKEL işçilerinin kararlılığı ile buluşturdu.
Bu cesaret ve güç, Akhisar’da tütün, Ordu’da fındık, Trakya’da ayçiçeği, Tokat’ta pancar, Balıkesir’de zeytin, Salihli’de üzüm, Rize’de çay üreten ellerle buluştu.
Bu cesaret ve güç, 6. Filo’yu denize dökenlerin Commer’in arabasını ateşe verenlerin anti-emperyalist kavgasını IMF Başkanı’na fırlatılan ayakkabının öfkesiyle, Obama’nın karşısına dikilen cüretle buluştu.
Bu cesaret ve güç, Sultanahmet Meydanında, ‘Ne Refah-Yol, Ne Hazır Ol’, Fenerbahçe Stadyumu’nda ‘Çözüm Demokrasi’, İncirlik’de ‘Ne Sam, Ne Saddam’, Kadıköy’de ‘Birarada Yaşamı Savunalım’ sloganına dönüştü.
Bu cesaret ve güç; ‘Sürekli Aydınlık İçin 1 Dakika Karanlık’ diyenlerle, ‘Yolsuzluk ve Yoksulluk Düzenine Hayır’ diyenlere, ‘Tencerem Boş, Öfkem Dolu’ diyenlerle, ‘Şimdi Halk Konuşacak’ diyenlerle büyüttük. Şimdi ‘İnsanca Yaşam İnsanca Düzen’ diyenlerle büyüteceğiz.
Biz de, 15 yıl önce Che gibi gülünç görünme riskini göze alarak inadına aşk demiştik. Devrimciliğin aşkla diyalektik bağını ifade etmiştik. Çünkü Che, ‘gerçek devrimcinin kılavuzu güçlü sevgi duygularıdır… Gerçek devrime aşk duyguları rehberlik eder’ der. İnsanları sevmeyen, bu dünyayı sevmeyen mücadele edemez. Fedakarlık edemez. Kendisini emekçilere ve ezilenlere adayamaz. Sevgisiz, aşksız devrimcilik olmaz.
***
15 yıl önce ‘tarih bitti, sınıf mücadelesi bitti, devrimler dönemi sona erdi’ diyenlere inadına devrim, inadına sosyalizm dedik. Çünkü bizim için devrim bir efsane sosyalizm imkansız bir ütopya değildi. Devrim ve sosyalizm yarına ertelenecek bir şey de değildi. Bugünden inşa edeceğimiz bir süreçti. O yüzden aynı zamanda ‘Devrim Hemen Şimdi! Sosyalizm Hemen Şimdi!’ dedik.
15 yıl önce bu Partiyi kurduğumuzda ne eski dünya düzeni ne yeni dünya düzeni dedik. Biz başka bir dünya istiyoruz dedik. Partiyi kurduğumuz yıllarda sosyalizme ait değerler, sosyalizm sorgulanıyordu. Kapitalizm, piyasa düzeni kutsanıyordu.
2011 yılındayız şimdi kapitalizm sorgulanıyor. İnsanlık kapitalizmin vahşi sömürüsüne, gayri insani düzenine karşı dünyanın her yanında yeni bir geleceği arıyor. İnsanlığın yeni bir gelecek arayışında devrim ve sosyalizm mücadelesinin ışığı yeniden parlıyor. Yeni bir çağın kapısı aralanıyor ve bizim çağımız şimdi başlıyor. İşte Tunus, işte Mısır. Ekmek için, eşitlik için, özgürlük için, saygı ve onur için Tunus’un ve Mısır’ın yoksulları işsizleri ayağa kalktı. Onlara buradan büyük bir dayanışma alkışı gönderiyoruz.
Mısır ve Ortadoğu’da halk nasıl dinle-imanla uyutularak sömürülüyorsa AKP de ülkemizde sömürüyü dinle imanla cilalıyor. Yandaşlarını zenginleştiriyor. Zengini daha zengin yoksulu daha yoksul kılıyor. AKP’nin kurduğu düzen ‘Allah kurtarsın düzenidir’. Halkımız AKP’ye ‘Allah Kurtarsın Partisi’ diyor. Onların riyakarlığını yüzlerine çarpmalıyız. Bunlar iktidar olmadan önce halka bu dünyada para pula tamah etmeyin esas olan öteki dünyadır diyorlardı. İktidar oldular şimdi önce para önce bu dünya diyorlar. Yoksullara öbür dünyayı gösterirken, kendileri bu dünyada kendilerine cennet kuruyorlar.
Bu şarlatanlığa, halkı din ile uyutanlara Marks’ın mücadele arkadaşı Engels çok güzel bir yanıt vermişti. Demişti ki, ‘Ne mutlu o yoksullara ki öbür dünya zaten onların. Bu dünyada er ya da geç onların olacaktır.’
AKP, emperyalizme bağımlı düzeni yeniledi, yeni bir rejim kurdu. Demokratikleşme diye yutturulan iktidar kavgası içerisinde güçlenen AKP, referandumla da kendi iktidarını pekiştirerek otoriter yeni bir rejimi büyük oranda kurdu.
Yeni Türkiye bir yanıyla dini muhafazakârlaşmaya diğer yanıyla da sınırsız bir piyasacılığa dayanıyor. Ortadoğu’ya piyasacılıkla İslamcılığı birleştirmiş bir model olarak sunulan yeni Türkiye, AKP ve liberaller tarafından ‘neo-Osmancılıkla’ süslenmeye çalışılıyor. Ama bu ‘neo-Osmancılığın da nihayetinde emperyalizmin bir cephe ülkesi olmaktan öte bir şey olmadığı NATO Füze Kalkanı sistemine verilen onayla da görüldü. Bu yeni Türkiye Graham Fuller’lerin Türkiye’sidir.
(…)
Ülkemizin en büyük sorunlarından birisi işsizliktir. AKP, ülkeyi, devleti bir şirket gibi yönetiyor; devlet işsizliğe çözüm bulamaz, özel sektör bulur diyor. Emekçilere ya güvencesiz çalışma ya da işsizlik diyor. İşsizliğe dair AKP’nin önerdiği esnek istihdamdır. Yılın belirli aylarında çalışansınız, belirli aylarında işsizsiniz. Patronlar istediği zaman size işe alacak istediği zaman işten atacak hiçbir güvenceniz olmayacak diyor. Bu güvencesiz, yarı zamanlı çalışan işçiler çalışan görüneceğinden işsizlik istatistiklerinde işsizlik düşmüş olacak. İşsizliği düşürme politikaları bu. Önümüzdeki dönem bizim açımızdan işsizliğe ve yoksulluğa karşı mücadele dönemidir. ÖDP işçilerin, işsizlerin, güvencesizlerin, yoksulların daha fazla mücadele örgütü ve partisi olacaktır.
İşsizliğe de yoksulluğa da çözüm var. Çözüm bozulan gelir ve servet dağılımını yeniden düzenleyecek toplumsal ihtiyaçlara göre belirlenmiş ekonomi politikalarındadır. Çalışma saatleri kısaltılmalı, fazla çalışma uygulaması yasaklanmalıdır. Ücret kaybı olmadan haftalık çalışma saati 35 saate düşürülmelidir. Kamunun sosyal harcamaları ve kamu istihdamı arttırılmalıdır. Bunun için belirli bir düzeyde serveti olanlardan servet vergisi alınmalıdır. Bu kaynaklar işsizlere ve yoksullara aktarılmalıdır. Asgari ücret vergiden muaf tutulmalıdır. Her yurttaşa yurttaşlık geliri ödenmelidir. Eğitim ve sağlık parasız olmalıdır.
***
(…)
Bugün burada yalnızca 15. Yılımızı kutlamak için buluşmadık. 2011 yılını bir umut ve eylem yılı ilan ediyoruz. İnsanca Yaşam İnsanca Düzen için bir mücadele yılı ilan ediyoruz. İnsanca Yaşam ve İnsanca Düzen için bugün 10 Acil Talep’in etrafında bir yürüyüş amaçlıyoruz. Bu yürüyüşümüzü seçimlerde ve sonrasında dostlarımızla ortaklaştırmak istiyoruz.
Acil Taleplerimiz Şunlardır;
1- 12 Eylül ve darbe kurumları olarak bilinen ve toplumu üniversitelerden yargıya; basından sendikal örgütlenmeye kadar bütünüyle kontrol altına almayı hedefleyen yapılar ortadan kaldırılmalıdır.
2- Halkın siyasal temsiliyetinin önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır. Bunun için öncelikle yüzde 10 seçim barajı kaldırılmalı; adil bir seçim yasası hazırlanmalı, anti-demokratik siyasi partiler yasası değiştirilmelidir.
3- Halkın siyasal mücadele ve örgütlenme hakkı önündeki bütün engeller kaldırılmalıdır.
4- Sendikal barajlar kaldırılmalı, grev ertelemeleri yasaklanmalı, kamu çalışanlarına grev ve siyaset hakkı sağlanmalıdır.
5- Güvencesiz çalışma yasaklanmalı, işten çıkarmalar durdurulmalıdır. Fazla mesai yasaklanmalı, ücretler düşürülmeden haftalık çalışma saati 35 saate çekilmelidir.
6- Halkın parasız eğitim, sağlık, barınma, ulaşım, su, temiz bir çevrede yaşama ve güvenceli çalışma hakkı gibi en temel hakları anayasal güvence altına alınmalıdır.
7- Kürt halkının dil, kültür ve kimlik talepleri karşılanmalı, eşit haklar anayasal güvenceye alınmalıdır.
8- Alevi yurttaşların eşit yurttaşlık talepleri karşılanmalı, ayrımcılığa son verilmeli, 12 Eylül‘ün bir ürünü olan zorunlu din dersleri kaldırılmalıdır.
9- Kadına yönelik ayrımcılık yasaklanmalı; kadınların çalışma yaşamına katılımının önündeki engeller giderilmeli, güvencesiz çalıştırılmaları önlenmeli, kadına yönelik şiddetin engellenmesi için tedbir alınmalı ve kadınların tüm sosyal ve siyasal haklarını güvence altına alacak düzenlemeler yapılmalıdır.
10- Özelleştirmeler durdurulmalı, özelleştirilen kamu kurumları tekrar kamuya iade edilmelidir.
Evet, gerçekten devrimci bir açılıma ihtiyaç var. Devrimcilerin, sosyalistlerin açılımına ihtiyaç var. Yıllardır devrimcileri, sosyalistleri ezmek için her şeyi yaptılar. Bugünkü ülkeyi yarattılar. Devrimcilerinin olmadığı bir ülke böyle çürümüş, değeri kalmamış, güzellikleri yok edilmiş, kalbi köreltilmiş, sevgisiz bir ülke oldu.
Muhafazakar-liberallerin mutlak zaferinden söz ediyorlar. Neyin zaferi. Onların yarattığı ülke ve demokrasi ortada. Yıllardır her rengi bu ülkeyi yönetti. Ama devrimcilerin Fatsa’da 6 ayda yarattığı değerlerin ve demokrasi anlayışının yanına bile yaklaşamadılar. Devrimcilerin söylediği her şey doğrulandı. O yüzden onların izinden ve yolundan yürüyenler olarak başımız dik, alnımız açıktır.
Düşe kalka bugünlere geldik. Ama bir daha düşmeye niyetimiz yok. Buna hakkımız da yok. Yalancı rüzgarlara kapılmayacağız. Sahte umutlara bel bağlamayacağız. Halkın sözüne ve eylemine inanacağız.
Evet bugün bu düzen karşısında güçsüz olabiliriz, yalnız olabiliriz, az olabiliriz ama biz bu soygun ve sömürü düzenine, gayri insani düzene asla teslim olmayız. Çünkü biz teslim olmayanların yolundan yürüyenleriz. O yüzden bu emperyalist-kapitalist düzene karşı aşkla, inatla ve umutla Tek Yol Devrim demeye devam edeceğiz.
Son sözümüz mücadelede yitirdiğimiz güzel kardeşlerimize, kahramanlarımızadır. Şimdi ayağa kalkıyoruz ve ellerimizi birleştiriyoruz. Onlara söz veriyoruz. Diyoruz ki;
Ey insanlığın güzel evlatları
Ey kardeşlerimiz, yoldaşlarımız
Sizlerin hayalleri bizlere vasiyetinizdir
Vasiyetinizi yerine getireceğimize söz veriyoruz