YKP Yürütme Kurulu Sekreteri Murat Kanatlı’nın 28 Ocak mitingini ve sonrasını değerlendirdiği açıklaması şöyle:
28 Ocak’ta bir kez daha alanlar doldu ve net bir mesaj verildi, mesaj açıktı, ‘bu mücadele yalnız koltuk kavgası değildir!’
Buna rağmen bunu koltuk kavgası gören bazı kesimler ‘ajanlar’, ‘provokatörler’ ve benzeri tuhaf açıklamalarla gündemi değiştirmeye çalışmaktadırlar…
Hükümetçilik oynayanlar ise eylem resimleri içinden seçtikleri birkaç detaya yoğunlaşıp onun üzerinden propaganda yarışına girmiştir…
Eyleme tepkilerle ilgili ilk açıklamaların Konyalılar, Hataylılar Derneklerinden gelmesi de Kıbrıs’ta hızla artan Türkiyeli-Kıbrıslı tartışma ateşine benzin dökmekten başka bir şey değildir…
Yaşanan pankart, slogan konusundaki yapay krizi aslında Kıbrıs’taki demokrasi kültürünün gelişmediğinin ciddi bir göstergesidir. Her eylemde askeri düzenekte herkesin tek kalıptan çıkmış gibi birbirine benzeyen pankartlar ve sloganlar ile alanlarda yer alınması talebi demokrasinin bazı kesimler tarafından hazmedilemediğinin güzel bir örneğidir…
Buradan devamla konu değerlendirildiğinde bazı kesimlerin ajan, provokatör açıklamalarının rengi daha da iyi anlaşılıyor. Ajan, provokatör diyerek kendi gibi düşünmeyenlere hem bir saldırı gerçekleştiriliyor hem de ayni zamanda polis başta olmak üzere ülkücü, para-militarist çevrelere birileri birilerini ihbar ediyor. Bu tartışmanın son geldiği nokta ülkücü hareketten “Genç Mücahitler” isimli bir grubunun protesto iddiası ile Baraka Kültür Merkezi önünde açtığı pankarttır. Pankartın arkasındaki örgütün hem kendisi hem de örgütün başkanı ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir. Başkan diye gözüken şahsın internet sitelerine koyduğu elinde silah tutan fotoğrafları, yüksek rütbeli askeri yetkililerle samimi verilmiş pozlar aslında bir şeyin mesajını net veriyor, o da bildiğimiz devlet-asker-ülkücü ittifakı! Devletin ülkücüleri tetikçi olarak kullanması yeni bir olay değildir. Bu nedenle tetikçi olarak sokağa salınanlara bakarak olayları değerlendirmek değil onların arkasında olanları görmek gerekir… Bu tehlikeli bir süreçtir. Bu süreci ‘ama’ ile bağlanan cümlelerle yorumlayarak sulandırmak yalnızca yükselen faşist harekete payanda olmak anlamına gelecektir… Bu noktada YKP olarak, para-militarist grupça gerçekleştirilen sözde eylem nedeni ile Baraka Kültür Merkezine, geneldeki saldırılardan dolayı da KTÖS’e desteğimizin ve dayanışmamızın altını çizeriz…
Bunun yanında birçok YKP temsilcisi, çeşitli zamanlarda dünyanın çeşitli yerlerinde onlarca eyleme katılmışlar ve oralardaki tecrübeleri şunu söylemektedir ki pankart, slogan kısıtlamaları yalnız bizim gibi demokrasinin, farklılıkların hazmedilemediği coğrafyalarda bu kadar sorun olmaktadır… Her pankartın içeriği altındaki örgüt imzası nedeni ile bizzat o örgütü bağlar, sloganlar ise atan grubu… Bu konu bu kadar yalın bir gerçekken, asıl rahatsızlığı bu yüksek sesli itirazların örtmemesi gerektiğinin de bilincinde olmalıyız… Kitleler UBP’yi devirip yeni bir CTP’li ve DP’li hükümetcilik oyununa karşı tepkilerini bu pankart ve sloganları sahiplenerek göstermişlerdir. Pankart tartışmasında asıl okunması gereken yön budur… Bu nedenle kitlelerini yükselen bu tepkisini bastırmak için elbette çeşitli ayak oyunları gerçekleştirilerek, kitlelerin tıpkı 2004’te olduğu gibi evlerine geri dönmeleri, sokağı terk etmeleri sağlanmaya çalışılacaktır, bunda ne kadar başarılı olacaklarını zaman gösterecektir…
YKP, bu eylemlere destek vermiş, destek vermeyi sürdürecektir. YKP, bu eylemlere destek verirken bu eylemi salt bir partiyi devirmek, hükümetçilik oyunundan bir koltuk da kendisi kapmak olarak algılamamış, tersine Kıbrıs’taki statükoyu devirmeye yönelik yarım kalan bir sürecin devamı olarak kabul etmiş, bu yönü ile destek vermiştir…
Statükodan nemalananlar elbette bu sürecin ileri taşınmasından rahatsız olacaklardır. Hele de bu statükoyu kuranların öncelikle ajanlar ve provokatörler diye saldırıya geçmesi de bu rahatsızlığın dile getirilişidir…
Ne sokağa çıkarılan tetikçiler, ne de yükselen tepkinin gazını almaya çalışanların ayak oyunları bu süreci durduramaması için ilericiler ve demokratlara daha fazla sorumluluk düşmektedir.
Yok oluş sürecinin kıyısında bu defa bu mücadeleyi ileriye taşımak ve statükoyu tamamen ortadan kaldırmak için tek seçenek sokaktan iktidardır…
YKP, sokaktan iktidar için verilecek mücadeleleri bugüne kadar destekledi, bundan sonra da desteklemeye devam edecektir çünkü yok oluşa karşı tek seçenek direniştir, statükoya karşı mücadeledir!