- Kıbrıs sorununu da önemle ele alan AP özellikle iki tarafın da etkin ve somut katkı yapmasını istedi. Yani iki tarafın da yeterli katkı yapmadığına inandığını belirtmiş oldu. Ayni zamanda Türkiye’ye ortama uygun katkı yapmak için derhal asker çekmeye başlamasını istedi. İki toplumu da yoğun bir şekilde BM genel sekreterinin talep ettiği gibi çalışmaya çağırdı. Çağrıda BM Güvenlik Konseyi kararları ve özellikle Kıbrıs’ta ayrı devlet kabul edilmeyeceğini vurgulayan 1984 yıl 550 sayılı kararı ve dahası AB kuruluş ilkelerine uygun Kıbrıslı yurttaşlar, AB ve Türkiye’nin çıkarları için sürdürülebilir bir çözümün sağlanması istenildi
- Türkiye ve Kıbrıs Türk yetkililere de çağrı yaparak yeni yurttaşlık vermekten kaçınma, gelecekte kurulacak devlete kendi yurttaşlarını bırakmaktan kaçınarak Cenevre Konvansiyonu ve uluslararası hukukun ilkelerine uygun davranma ve nüfus yapısını daha fazla değiştirmemeye çağırdı
Avrupalı Parlamentosu (AP) genel kurulunda Hollandalı Hristiyan Demokrat Ria OOmen-Ruijten tarafından kaleme alınan Türkiye kararı büyük farkla onaylandı.
Raportör Oomen-Ruijten’in kabul edilen sözlü değişiklik önergesiyle Ergenekon ve Balyoz gibi darbe planı iddialarının soruşturulmasında yeterince ilerleme sağlanamamasından endişe duyulduğu belirtildi. Bir Avrupa ülkesinde bu kadar süre tutuklu tutulan insanlara rağmen sonuç alınmaması sindirilemedi ve askerin baskınlığına darbe vuracağı umutlarına rağmen işin tadının kaçtığı bildirildi.
Onaylanan önergede, “Nedim Şener ve Ahmet Şık gibi tanınmış gazetecilerin tutuklanmasının bu tür yargılamalarda güven kaybına neden olabileceği, halbuki bu davaların tam tersine demokrasiyi güçlendirmesi gerektiği” kaydedildi. Bilindiği gibi Kıbrıs’ta üç ayda bu gibi bir işi sona erdirmek zorunludur.
Oylamada kararın basın özgürlüğü bölümüne eklenen bir cümleyle AP’nin, “polis ve yargı tacizine maruz kalan” Nedim Şener, Ahmet Şık ve diğer gazetecilerin davalarını yakından izleyeceği kaydedildi.
KIBRIS SORUNU
Kıbrıs sorununu da önemle ele alan AP özellikle iki tarafın da etkin ve somut katkı yapmasını istedi. Yani iki tarafın da yeterli katkı yapmadığına inandığını belirtmiş oldu. Ayni zamanda Türkiye’ye ortama uygun katkı yapmak için derhal asker çekmeye başlamasını istedi. İki toplumu da yoğun bir şekilde BM genel sekreterinin talep ettiği gibi çalışmaya çağırdı. Çağrıda BM Güvenlik Konseyi kararları ve özellikle Kıbrıs’ta ayrı devlet kabul edilmeyeceğini vurgulayan 1984 yıl 550 sayılı kararı ve dahası AB kuruluş ilkelerine uygun Kıbrıslı yurttaşlar, AB ve Türkiye’nin çıkarları için sürdürülebilir bir çözümün sağlanması istenildi.
Kayıplar konusunda da askerin denetimindeki bölgelere girişe izin verilmesi ve arşivlerini açması istenildi. İnsani konularda AİHM’in kayıp kişilerle ilgili bulguları uyarınca eylem talep edildi.
Türkiye ve Kıbrıs Türk yetkililere de çağrı yaparak yeni yurttaşlık vermekten kaçınma, gelecekte kurulacak devlete kendi yurttaşlarını bırakmaktan kaçınarak Cenevre Konvansiyonu ve uluslararası hukukun ilkelerine uygun davranma ve nüfus yapısını daha fazla değiştirmemeye çağırdı.
AB VE TÜRKİYE’NİN DIŞ POLİTİKADA YAKIN İŞBİRLİĞİ ÇAĞRISI YAPILDI
Türkiye dışişlerinin etkin dış ilişkileri AP’yi memnun etti amma bu arada başlayıp da bitirmediği işlerde ilerleme sağlanması ve bölgede daha etkili olmaya çalışılması için işbirliği önerildi. Amma ne Kıbrıs konusunda ne de diğer dış konularda attığı adımlar Türkiye’nin çözüm bulma sorumluluklarının çabaları nedeniyle azalmasına izin verilmedi. Kıbrıs konusunda yarattığı umutlar ise geri tepti ve Rum tarafından daha çok işler için sorumlu tutulan taraf oldu.
KARAR TASARISI’NDAKİ BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ SORUNU
Raporda, Türkiye’de ifade ve basın özgürlüklerinin “endişe verici biçimde kötüye gittiği” vurgulanıyor. AP, 2002 yılından bu yana Türkiye’deki ifade ve basın özgürlüğü konusunda bu denli sert ifadeler içeren bir karar metni hazırlamamıştı. Türk medyasında basın özgürlüğü, sansür ve otosansürden duyulan endişenin açık bir dille yansıtıldığı raporda, basının bağımsızlığının demokratik toplumun “olmazsa olmazı” olduğunun altını çizilip, basın özgürlüğü ilkelerine saygı duyulmas çağrısında bulunuluyor. Yeni Radyo/TV yasasını “ticari” perspektiften olumlu bulan AP, buna karşılık, yasanın mahkeme veya yargıç izni olmaksızın “ulusal güvenlik” adına bazı yayınların durdurulmasına imkan tanımasını “kaygı verici” olarak tanımlıyor.
İnsan hakları ihlalleriyle ilgili kanıtları ortaya döken gaztecilere yönelik cezai soruşturmaların kaygı verici olduğuna vurgu yapılan taslak kararda, “Düşüncelerin cezalandırılması Türkiye’de insan haklarının korunmasının önündeki en temel engellerden birini oluşturmaktadır” ifadeleri kullanılıyor.
Oylamaya sunulacak olan taslak metindeki basın özgürlüğü konusunda Türkiye’ye yapılan çağrı güçlendirildi. Metinde Türkiye’de özellikle “soruşturmanın gizliliğini ihlal” ve “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” suçlamasıyla gazeteciler aleyhine açılan davalardan endişe duyulduğuna yer veriliyor.
‘İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ İLE İLGİLİ YASALAR GÜNCELLENSİN’
Ceza Kanunun 301, 318 ve 220’inci maddeleri ile Terörle Mücade Kanunu’nun 7/2 maddesinin ifade özgürlüğü önünde engel oluşturduğunun belirtildiği raporda, bazı internet sitelerine yönelik yasaklar da kınanıyor ve ifade özgürlüğüyle ilgili yasal çerçevenin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve AİHM içtihadıyla uyumlu hale getirilmesi gerektiği vurgulanıyor.
‘ADİL YARGILAMA KOŞULLARI YOK’
Türkiye’de makul sürede adil yargılama koşullarının bulunmadığına dikkat çeken AP, “Ergenekon” ve “Balyoz” davaları kapsamındaki aşırı tutukluluk sürelerinden duyduğu “kaygıyı” dile getirip, tüm zanlılar için “gerçek yargı güvencesi” istiyor.
TUTUKLULUK SÜRELERİNE ELEŞTİRİ
Yargıtay’ın anayasal düzene karşı işlenmiş suçlarda geçici tutukluluk süresini 10 yıla kadar çıkaran hükmünü de eleştiren AP, TBMM’ye bu alanda Türk yasal mevzuatını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin adil yargılanmayla ilgili maddesiyle uyumlu hale getirmesi çağrısında bulunuyor. AP, AİHM’nin 14 Eylül 2010 tarihli Hrant Dink davasına rağmen, “Dink’in gerçek katilleri ortaya çıkmasın diye Türk devleti içindeki unsurların yarattığı yapay engellerden duyduğu endişeyi” de kararına yansıttı.
POLİS ŞİDDETİ DE RAPORDA
Türkiye’de gösteri ve örgütlenme özgürlüklerine saygı duyulmadığı not edilen taslak kararda, polisin geçen Aralık ayında Ankara’da üniversite öğrencilerinin gösterilerini aşırı güç kullanarak bastırması kınanıyor.
Türkiye’nin şu anda Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi dönem başkanı olduğunun hatırlatıldığı taslakta, Ankara’nın bu dönemi fırsat bilip Avrupa Konseyi değerlerine olan bağlılığını göstermesi ve Avrupa Ulusal Azınlıkları Koruma Sözleşmesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ek protokolleri imzalayıp onaylaması isteniyor.
EŞCİNSEL DÜŞMANLIĞI
Türkiye’de kadın hakları ve kadın-erkek eşitiliğiyle ilgili yasal çerçevenin eskiye oranla olumlu geliştiğinin belirtildiği taslak kararda, buna karşılık, namus cinayetleri, aile içi şiddet vakaları ve zorla evlendirilmelerin artışta olduğuna işaret ediliyor. AP, Türk hükümetinden eşcinsel düşmanlığına karşı mücadele etmesini ve TSK’nın eşcinselliği “psikoseksüel hastalık” olarak nitelemesini engellemesini de istiyor. Raporda aynı zamanda töre cinayetlerindeki artış ve kadının iş gücündeki düşmekte olan payı da kaygı verici noktalar olarak belirtiliyor.
Askerliğe alternatif olarak sivil veya sosyal bir hizmet yaratılmasının Türkiye’nin uluslar arası hukuktan kaynaklanan yükümlülüğü olduğunun hatırlatıldığı taslak kararda, üniversitelerde türban sorununun da, kadınların hür seçim hakkına saygı temelinde siyasi partiler tarafından çözümlenmesi isteniyor.