arşivhaberİnönü Meydanı ile dayanışma için Türkiye'de işgal karşıtı eylemler yapıldı
yazarın tüm yazıları:

İnönü Meydanı ile dayanışma için Türkiye’de işgal karşıtı eylemler yapıldı

Yeniçağ podcastını dinleyin

İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya’da İnönü Meydanı ile dayanışma için işgal karşıtı, sömürgecilik karşıtı eylemler yapıldı. Eylemlerin bir kısmını Kıbrıslı öğrenciler organize etti, birçok Türkiye’deki siyasi parti ve örgüt destekledi, bir kısmını ise Türkiye’deki siyasi partiler organize etti…

 

İstanbul: Taksim’de Kıbrıslı gençlerden ’emzikli’ protesto

Taksim’de 2 Mart’ta saat 18.00 sıraları toplanan aralarında Kıbrıslı Gençlik Platformu (KGP) üyelerinin de bulunduğu çeşitli sivil toplum kuruluşu üyesi yaklaşık 100 kişi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı Kıbrıslılara hakaret ettiği iddiasıyla protesto etti. Kıbrıslı Gençlik Platformu (KGP) üyeleri Taksim’deki yürüyüş sırasında “Evine dön Ayşe” şeklinde slogan attı. Eylemcilerden bazıları düdük çalarken, bazıları da yanlarında getirdikleri emzikleri emdi.

Galatasaray Meydanı’nda saat 18.00’da toplanan aralarında Kıbrıslıların da bulunduğu ÖDP, Halkevleri, EDP, DSİP, KESK, DİSK gibi çeşitli sivil toplum kuruluşu üyelerinden oluşan yaklaşık 100 kişi hükümeti ve TC Başbakan Erdoğan’ı protesto etti. ‘Kıbrıs’ta Barış Engellenemez’, ‘Yaşasın Kıbrıslı Türklerin Onurlu Varoluş Mücadelesi’, ‘Kıbrıs Kıbrıslılarındır’ pankartı ve ‘Yavru vatan Değiliz’, ‘ ‘Kurtarma Bahane Strateji Şahane’,’ Beslemeysek Besleme’ dövizleri açan grup sık sık Başbakan Recep Tayyip Erdoğan aleyhine slogan attı.

 

EMZİKLİ PROTESTO

Göstericiler daha sonra Galatasaray Meydanı’ndan, Taksim Meydan yürüyüşe geçti. Yürüyüş boyunca Kıbrıslı Gençlik Platformu üyeleri ‘Evine Dön Ayşe’, ‘Türkiye Kıbrıs’tan elini çek’ sloganları attı. Eylemcilerden bazıları düdük çalarken, bazıları da yanlarında getirdikleri emzikleri emdi.

Grup, Taksim Meydan’ında basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasını okuyan Mustafa Cangil İstanbul’un Lefkoşa, Taksim’in de İnönü Meydanı olduğu söyleyerek şöyle konuştu: “Türkiye Cumhuriyeti Başbakan’ı Recep Tayyip Erdoğan ‘ Kendi kendimizi yönetmek, kendi gücümüze dayanmak, kendi bütçemizi oluşturmak istiyoruz’ diyen ve Türkiye’nin dayatmalarına sorgusuz sualsiz boyun eğen, UBP Hükümetine direnme hakkını kullanan Kıbrıslı Türklere hakaret etti. Bu on yıllardır Türkiye Hükümetlerinin Kıbrıslı Türklere karşı kullandıkları aşağılayan, yok sayan ve dayatmacı üslubun son noktasıydı. Türkiye Cumhuriyetini Kıbrıslı Türklerin içişlerine karışmamaya ve müdahale etmemeye davet ediyoruz.’ Grup basın açıklamasının ardından olaysız bir şekilde dağıldı.

 

BASIN AÇIKLAMASI

İstanbul’da okunan basın açıklaması şöyle:

İstanbul bugün Lefkoşa’dır, Taksim Meydanı da İnönü Meydanı’dır. Kıbrıslı Türklerin Varolus Mitingi’ne selam olsun. Değerli arkadaşlar, değerli basın mensupları, sevgili halkımız, Türkiyeli ve Kıbrıslı dostlarımız, dünyanın birçok ülkesinde, özgürlük, demokrasi, barış ve insanca yaşam koşulları için, milyonlarca insan destansi sivil mücadele veriyor, tarih yeniden yazılıyor. Tunus’da, Mısır’da, Libya’da, Bahreyin’de baskıcı iktidarlar kendi halklarının iradesine karşı direnemiyorlar. Yaşadıklarımız bir kez daha hepimize öğretiyor ki, hiçbir baskıcı güç, hiçbir despotik rejim, kendi halkının özgürlük ve demokrasi taleplerine karşı direnemez. Hiçbir işbirlikçi rejim, kendi halklarına karşı, arkasına hangi gücü alırsa alsın dayanamaz. Er ya da geç, halklar kendi topraklarında, kendi coğraflarında, son sözü söyleyecektir. Kendi kendimizi yönetmek, kendi gücümüze dayanmak, kendi bütçemizi oluşturmak istiyoruz diyen ve Türkiye’nin dayatmalarına sorgusuz sualsiz boyun eğen UBP Hükümeti’ne direnme hakkını kullanan Kıbrıslı Türklere hakaret etti. Bu on yıllardır Türkiye hükümetlerinin, Kıbrıslı Türklere karşı kullandıkları aşağılayan, yok sayan ve dayatmacı uslubun son noktasıydı. Bu Türkiye’nin, Kıbrıslı Türklerle aslında dostluk ve kardeşlik temelinde değil, BM’nin iki bölgeli, iki toplumlu, Birleşik Federal Kıbrıs’ın kurulmasını öngören kararlarına rağmen, bir büyük bölge ülkesinin stratejik çıkarları için Kıbrıslı Türklerin içişlerine karışmaya ve müdahale etmemeye davet ediyoruz. Türkiye’yi Ada’nın nüfus yapısını değiştirmeye son vermeye ve Kıbrıslı Türklerle karşılıklı saygıya dayalı bir ilişki kurmaya davet ediyoruz. Kıbrıslı Türk kardeşlerimizden, hükümetimizin kaba uslubu ve müdahaleciliği nedeniyle özür diliyor, onlarla dayanışmamızı, Taksim’den tüm Dünya’ya duyuruyoruz. İşbirlikçi UBP Hükümeti’ni, kendi halkını iradesine rağmen, Türkiye tarafından dayatılan ‘Ekonomik Paketi’, derhal geri çekmeye ve istifaya davet ediyoruz.

 

İstanbul’da ikinci eylem

Gerçek Gazetesinin konu ile ilgili haberi şöyle:

Kuzey Kıbrıslı işçi ve emekçilerin, Türkiye devletinin dayattığı sosyal yıkım paketine ve sömürgeci politikalarına karşı mücadelesine Türkiye’den ses vermek amacıyla DİP, EHP, İşçi Cephesi, ESP, TÖP, SBH, Türkiye Gerçeği ve Köz Gazetesi’nin düzenlediği eylem Taksim Galatasaray Meydanı’nda başladı. “Ankara Kıbrıs’tan elini çek” pankartı arkasında yürüyüşün ardından Taksim Meydanı’nda bir basın açıklaması gerçekleştirildi.

Basın açıklamasında, Türkiye devletinin dayatmacı politikaları ve sosyal yıkım yasası karşısında Türk ve Kürt işçilerinin yerinin Kuzey Kıbrıslı işçi ve emekçilerin yanı olduğu vurgulandı. Bütün yabancı askeri birliklerin ve emperyalist üslerin Kıbrıs’ı terk etmesi istendi.

Eylem boyunca “Ankara Kıbrıs’tan elini çek”, “Kıbrıs Kıbrıslılarındır”, “Sermayeye garantör, Kıbrıslıya diktatör” ve “Yaşasın proleter enternasyonalizmi” sloganları atıldı.

Basın açıklamasının okunmasının ardından eylem sona erdi.

 

Ankara: “Besleme değil, sömürge!”

2. Toplumsal Varoluş Mitingine destek eylemi Ankara’daki Kıbrıslı Öğrenciler İnisiyatifi’nin düzenledi. 300 kişi, “Bağımsız Kıbrıs, bütün halklar kardeştir!”, “İşgalci Türkiye, Kıbrıs’tan defol”, “Besleme değil, sömürge!” sloganlarıyla Türk devletine ve bölgedeki işgalci politikalarına tepki gösterdi.

Yüksel Caddesi’nde 2 Mart’ta 17:30’da toplanan kalabalık, buradan sloganlarla Sakarya Caddesi’ne doğru yürüyüşe geçti. Ankara’da okuyan Kıbrıslı öğrenciler tarafından örgütlenen eyleme, Sosyalist Parti, Halkevleri, DSİP’inde aralarında olduğu siyasi partiler de destek verdi. Grup daha sonra Sakarya Meydanı’nda “Ankara elini Kıbrıs’tan çek!”, “Mısır’a selam, direnişe devam”, Kıbrıs halkı kazanacak”, “Kıbrıs halkı yalnız değildir”, “Direnen halklar kazanacak!”, “Yaşasın halkların kardeşliği” sloganlarını atıp dağıldı.

 

BASIN AÇIKLAMASI

Ankara’da Okuyan Kıbrıslı Öğrenciler İnisiyatifi imzalı basın açıklaması şöyle:

Değerli basın emekçileri,

Sözlerime, bugün Kıbrıs’taki İnönü Meydanı’nı dolduran on binlerce insanı selamlayarak ve İkinci Toplumsal Varoluş Mitingi’ne olan desteğimizi belirterek başlamak istiyorum.

Bildiğiniz gibi Türkiye’deki hükümetin, belli medya çevrelerinin ve bazı vatandaşların, Kıbrıslılar için sürekli sordukları bir soru var : ‘’Hem paramızı alıyorlar, hem de isyan ediyorlar, madem sizi besliyoruz, niye isyan ediyorsunuz ?’’

Gerçekten de öyle, madem Kıbrıs halkı Türkiye’den besleniyor, Türkiye sayesinde ekonomisi ayakta durabiliyor, öyleyse bu halk neden isyan ediyor?

Cevap çok açık: Çünkü besleme değil, sömürgeyiz! KKTC’nin gerek ekonomik, gerek siyasi, gerek kültürel, gerek sosyal olarak beslenmediği, tam aksine sömürüldüğü gerçeği Türkiye hükümetlerinin yüzüne vuruldukça, Türkiye hükümetleri de her sömürgeci hükümet gibi öfkeden küplere biniyor. Bugün başta Tayyip Erdoğan olmak üzere en ağır hakaretlerin AKP hükümetinden gelmesi ise, hem Kıbrıs’ta bardağın taşmakta olmasından, hem de AKP’nin hoşgörüsüz ve anti-demokratik bir hükümet olmasından kaynklanıyor.

Biz de, AKP öfkelendikçe ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti, KKTC karşısındaki sömürgeci tavrını sürdürdükçe, daha kararlı ve daha kalabalık bir şekilde, haykırışımızı yükselteceğiz : Besleme değil sömürgeyiz !

 

Besleme değil sömürgeyiz;

çünkü Türkiye KKTC’ye 860 milyon lira gönderiyor. KKTC ise tanınmayan bir ülke olduğundan ve Türkiye ekonomisine bağımlı olduğundan dolayı neredeyse tüm ithalatını Türkiye’den yapıyor. Bu yüzden, KKTC’nin son yıllarda Türkiye’den yaptığı toplam ithalat ortalama 1.5 milyar dolardır. Yani Türkiye’nin KKTC’ye gönderdiği para bir cebinden çıkıp diğer cebine giriyor, üstüne üstlük verdiğinin iki katını geri alıyor. Eski Türkiye Dış İşleri Bakanı Şükrü Sina Gürel’in ‘’Kıbrıs’a 1 koyup 3 alıyoruz’’ sözü hala kulaklarımızda çınlıyor.

 

Besleme değil sömürgeyiz;

çünkü normal şartlarda Türkiye ekonomisinin yükünü çekmesi gereken yüzbinlerce kişi, sistematik ve bilinçli bir şekilde KKTC’ye nüfus aktarımı sonucunda, KKTC ekonomisinin sırtına binmiş durumda. Eğitim ve sağlık gibi KKTC devletinin iki temel harcama noktasına baktığımızda, eğitim ve sağlıkta yapılan harcamaların yüzde 50’sinden fazlasının, Türkiye’den sistematik olarak taşınan nüfusa harcandığını ve bunun küçük KKTC ekonomisi için çok büyük bir yük olduğunu görüyoruz.

Bizler taşınan nüfusa sitem ettiğimizde, Türkiye hükümetleri hemen bizleri ırkçılık yapmakla ve Türkiyeli insanları istememekle suçluyorlar. Halbuki Türkiye’den Kıbrıs’a taşınan nüfusun önemli bir kesimini, ucuz işgücü için Türkiye’den getirilen ve kaçak olarak çalıştırılan işçiler ve onların aileleri oluşturuyor. Kıbrıs’ta acımasızca sömürülen Türkiye kökenli işçiler, çok kötü yaşam koşullarında yaşamak ve ağır bedeller karşılığında çalışmak zorunda kalıyorlar. Hem Kıbrıslı Türk sermayesi hem de Kıbrıs’ta yatırım yapan Türkiye sermayesi, bir yandan Türkiye’den gelen kaçak işçileri sömürüyorlar, diğer yandan bu sömürüye ses çıkaran kesimleri ırkçılıkla suçlayıp, kendi sömürülerinin üstünü örtüyorlar. Bilinmesi gereken şey, sorunun etnik değil, sorunun emek-sermaye çatışmasından doğan bir sorun olduğudur. Bilinmesi gereken şey, sermayenin sevdiği şeyin Türkiye’den taşınan nüfus değil, bu nüfusun sömürülmesinin daha kolay olduğudur. Bilinmesi gereken şey, Türkiye’de Torba Yasa’yı geçiren, Tekel işçilerine saldıran zihniyet ile, Kıbrıs’ta Göç Yasası’nı dayatan, Kıbrıslı Türkleri sömüren zihniyetin aynı olduğudur. Bu zihniyet, etnik köken ayırmaksızın saldırmaktadır, o yüzden mücadelemiz, etnik odaklı değil, emek odaklıdır. Yarım asır önce İngiltere’nin ve egemen sınıfların ‘’böl ve yönet’’ politikalarına maruz kalan ve bunun acısını bugün bile hisseden Kıbrıs’taki halklar, bu kez Türkiye’nin ve yine egemen sınıfların, Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşayan halkları birbirine düşürme oyununa gelmeyeceklerdir. Bugün Ankara’da, Türkiyeli ve Kıbrıslı insanların bir arada olması, bu bilincin en güzel örneğidir. Dayanışma, halkların zarafetidir.

 

Besleme değil, sömürgeyiz;

çünkü bunu biz değil, Türkiyeli yetkililer kendileri söylüyorlar. Tayyip Erdoğan Kıbrıs için ‘’stratejik olarak ilgiliyim’’ diyerek sömürgeci tavrını ortaya koymuştu zaten. Öte yandan, Türkiye’nin dış politikasını temsil eden Dış İşleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, meşhur kitabı Stratejik Derinlik’in 179. sayfasında şöyle diyor : ‘’Kıbrıs meselesinin ikinci önemli ekseni ise bu adanın coğrafi konumunun jeostratejik açıdan taşıdığı önemdir. Bu eksen oradaki insan unsurundan bağımsız olarak, bizatihi hayati önemi haizdir. Orada tek bir Müslüman Türk olmamış olsa bile Türkiye’nin bir Kıbrıs meselesi olmak zorundadır. (…)Türkiye de Kıbrıs ile insani unsur dışında stratejik olarak da ilgilenmek zorundadır.”

 

Besleme değil sömürgeyiz;

çünkü ‘’Kıbrıs Türkü’nü cezalandırmak lazım’’ diyen Halil İbrahim Akça, Türkiye’nin KKTC Büyükelçisi olarak atanıyor. Atanan elçi değil, Türkiye’nin KKTC valisidir, bunu herkes biliyor.

 

Besleme değil sömürgeyiz;

çünkü KKTC’nin Merkez Bankası’nın müdürü bile Türkiye’den atanmaktadır; öte yandan KKTC polisi ve itfaiyesi KKTC’deki sivil yönetime değil, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne bağlıdır.

 

Besleme değil sömürgeyiz;

çünkü KKTC, Türkiye’nin arka bahçesi olarak kullanılmakta, ve Türkiye’de gerçekleştirilmesinin önünde yasal engeller olan kirli işler, zaten tanınmayan ve kimsenin de hesap sormadığı KKTC’de rahatça gerçekleştirilmektedir. KKTC, kumarhane, genelev, uyuşturucu ve kara para aklama mekânı haline getirilmiştir. Türkiye’nin kirli işlerini gördüğü bir yerdir KKTC.

 

Besleme değil sömürgeyiz;

çünkü bizim isyanımız sadece bizi beslediğini iddia eden Türkiye’ye değil, isyanımız Kıbrıs ile stratejik olarak ilgisi bulunan Yunanistan’a da, İngiltere’ye de ve diğer tüm emperyalist devletleredir.

 

Besleme değil sömürgeyiz;

çünkü kendi ayaklarımız üzerinde durup kendi kendimize yetme çabamızın, Turgut Özal zamanında beri nasıl engellenmeye çalışıldığını, Kıbrıslı Türklerin nasıl üretimden koparıldığı ve memuriyete mahkum edildiğini ve bugün AKP’nin neoliberal paketi olan ‘’Göç Yasası’’ ile bu sürecin nasıl had safhaya ulaştığını çok iyi biliyoruz.

 

Besleme değil sömürgeyiz;

çünkü KKTC’yi Türkiye’nin bile tanımadığını; Türkiye’nin, KKTC’nin ihracat yapmasını engellemek ve böylece üretimden kopmasını sağlamak için Mersin Limanı’nı Kıbrıslı Türklere kapadığını, Türkiye’deki futbol takımlarının KKTC’deki futbol takımları ile dostluk maçı bile yapamadığını çok iyi biliyoruz.

 

Besleme değil sömürgeyiz;

çünkü 28 Ocak’taki 1. Toplumsal Varoluş Mitingi’nden sonra, Tayyip Erdoğan’ın, bağımsız olduğunu iddia ettiğin KKTC’nin cumhurbaşkanına, Türkiye’nin herhangi bir ilinin savcısı gibi davranarak, eylemcileri yargıya sevk etmesi emrini nasıl verdiğini çok iyi biliyoruz.

AKP, kullandığı öfke retoriği, dayatmacı ve baskıcı yöntem ile, Türkiye’deki birçok kesimi kontrolü altına almaya alıştığı için, aynısını Kıbrıslı Türklere ve Kıbrıs’ta yaşayan tüm halklara da yapabileceğini zannededursun, bizler, AKP öfkelendikçe meydanlarda daha da çoğalıp, AKP dayattıkça daha güçlü direneceğimizi beyan ederiz. Bunun yanında, ısrarla vurgulamak isteriz ki, KKTC’nin Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından bir sömürge olarak görülmesi ve bir sömürge olarak kullanılması, AKP ile başlayan bir durum değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin devlet politikasıdır. AKP sadece bu politikasının bugünkü temsilcidir ve asıl mücadelemiz, Türkiye’nin bu genel sömürgeci politikasına karşıdır. Bunun yanında bizler, verilen mücadelenin etnik olmadığını, bugün bizimle dayanışma gösteren Türkiyeli yoldaşlarımızı örnek gösterip beyan ederiz ve bu vesileyle bize destek veren Türkiyeli dostlarımıza teşekkürlerimizi iletir, bizlerle gösterdikleri dayanışmanın asla karşılıksız kalmayacağını ve onların mücadelesinde bizlerin de yer alacağını belirtmek isteriz. Bizler, Ankara’da okuyan Kıbrıslı Öğrenciler İnisiyatifi olarak, bugün İnönü Meydanı’nda Kıbrıslı Türklerin gösterdiği direnişi bir kez daha selamlar, vesayet altında yaşamaya, emeğin sömürülmesine, aşağılanmaya, adaletsiz ve eşit olmayan ilişkilere, Göç Yasası’na, neoliberalizme her zaman hayır diyeceğimizi beyan ederiz. 28 Ocak’ta Kıbrıs’ta yapılan ilk Toplumsal Varoluş Mitingi’nden gerekli mesajı alamayan Ankara’ya, bu mesajı bugün Ankara’da, kulaklarının dibinde haykırarak, bir kez daha ‘’Bağımsız Kıbrıs!’’ diyoruz!

 

İzmir: “Başbakan Kıbrıs sorununa kibirli bir emperyalist gibi yaklaşmakta”

Bugün Kıbrıs’ta yapılan genel grevin yanında olmak ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Kıbrıs’la ilgili düşüncelerini dile getirdiği sözleri kınamak amacıyla, İzmir’de DSİP, ÖSP ve Ege 78’liler Derneği, AKP İzmir İl Binası önünde bir basın açıklaması yaptı.

Basın açıklamasını okuyan Nalan Damarsardı, 28 Ocak’ta yapılan toplumsal varoluş mitingine dikkat çekerek, Kıbrıs halklarının kendi kaderlerini tayin edebilmesi, Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahale etmekten vazgeçmesini belirtti ve şu şekilde devam etti:

“Mısır’da Mübarek’e halkın sözünü dinlemesini tavsiye eden Başbakan Kıbrıs sorununa kibirli bir emperyalist gibi yaklaşmaktadır. Cemil Çiçek’in ırkçı bir söylemle “güneydekilere benziyorlar” açıklaması da AKP’nin İttihat ve Terakki geleneğinden devralınan Türkiye Cumhuriyeti’nin 90 yıldır bildik ırkçı politikalarını sahiplendiğii göstermektedir.”

“Türkiye, Kıbrıs halklarının kendi kaderlerini tayin etme isteklerine saygı göstermelidir. Başbakan, Kıbrıs’taki militarist işgal politikalarını savunmaktan vazgeçmelidir.”

 

Antalya: “Sömürge değil, birleşik Kıbrıs”

Gerçek Gazetesinin konu ile ilgili haberi şöyle:

2 Mart Çarşamba günü, Attalos heykeli önünde toplanan kitle Türkiye devletinin Kuzey Kıbrıs üzerindeki sömürgeci politikalarını protesto etti. 17.30’da başlayan basın açıklamasını düzenleyeci kurumlar adına DİP’li bir yoldaşımız okudu.

Basın açıklaması, biz Türkiye işçi sınıfı ve ezilenlerinin çıkarları uğruna mücadele eden siyasi parti ve kurumlar, Kıbrıs işçi sınıfının bugün Kıbrıs’ta düzenlemekte olduğu ikinci Toplumsal Varoluş Mitingi ve orada dile getirilen taleplerle dayanışma içinde olduğumuzu duyurmak amacıyla bir araya gelmiş bulunuyoruz cümleleriyle başladı. Açıklamanın devamında Kıbrıslıların sömürgeci politikalara ve yıkım paketine karşı verdiği mücadelede Kürt ve Türk emekçilerinin enternasyonalist dayanışma görevini yerine getireceği belirtildi.

Eylemde sık sık “Ankara elini Kıbrıs’dan çek”, “Kıbrıs halkı yalnız değildir”, “Yaşasın devrimci dayanışma” “Sömürge değil, birleşik Kıbrıs” sloganları atıldı.

DİP, BDP, Sosyalist Parti, ÖDP ve Halkevleri tarafından düzenlenen eyleme yaklaşık 50 kişi katıldı.

 

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
355AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin