arşivhaberİnönü Meydanı tarihi bir mitinge daha! Ankara’ya mesaj yeniden iletildi: ÇEK ELİNİ...
yazarın tüm yazıları:

İnönü Meydanı tarihi bir mitinge daha! Ankara’ya mesaj yeniden iletildi: ÇEK ELİNİ YAKAMIZDAN

Yeniçağ podcastını dinleyin

İnönü Meydanı tarihi bir mitinge daha sahne oldu.

28 Ocak Mitingi’nden çok daha büyük bir kalabalık yine “Toplumsal Varoluş Mitingi”nde buluştu.

İnönü Meydanı’nda girişte, polis kimi gruplara müdahale ederek Kıbrıs Cumhuriyet” bayraklarına el koydu. Meydan içerisinde de ‘sivil polislerin’ kimi pankartlara müdahale etmek istemesi üzerine, kısa süreli gerginlikler yaşandı. Polis ve çevik kuvvet KTOEÖS, Yasemin Hareketi ve Barikat’ın pankartlarına el koydu.

İnönü Meydanı saat 11.00 itibarıyla tamamen dolarken, yürüyüşteki örgütler meydana girmekte zorlandı.

 

YKP korteji

YKP’liler saat 10′dan itibaren YKP Genel Merkez önünde buluştular. Saat 10:30′da yürüyüşe geçen YKP’liler Girne Kapısından geçerek, Sedat Simavi Meslek Lisesi önünden ilerleyerek eski Peyak mağazaları önüne geldi. Burada Baraka, Barikat, KSP ve üniversite ve liseli öğrenci kortejleri ile YKP korteji blok şeklinde İnönü meydanına doğru yürüyüşe geçti. YKP kortejinde eylemi desteklemek için gelen ÖDP delegasyonu da vardı. Kortejde YKP Gençlik’in “fetihçi zihniyeti terk et” ve YKP-fem’in “ataerkiye, militarizme, sömürüye isyandayız” pankartları açıldı…

 

‘SAFLARI SIKLAŞTIRIN’

Platformda, Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası Genel Sekreteri Şener Elcil ile Kıbrıs Türk Amme Memurları Sendikası Başkanı Ahmet Kaptan konuşmacı olarak yer aldı ve meydana gelen kitleleri selamladı.

Sık sık “safları sıklaştırınız” diye anonslar yapılırken, Şener Elcil’in TC Devlet Bakanı Cemil Çiçek’e “sayın Sömürgeler Bakanı” diye hitap etmesi dikkat çekti.

 

GENİŞ TEMSİLİYET

Öğretmen sendikaları, emekli dernekleri, gümrük çalışanları, telefon ve KIB-TEK çalışanları, DEV-İŞ’e bağlı işçi sendikaları, Hür-İş, Kamu-İş, Kamu-Sen, hekim örgütleri, avukatlar, DAÜ-SEN, Belediye Çalışanları, mühendis ve mimarlar, BRT ve TAK çalışanları, Basın-Sen, Yenidüzen çalışanları, Sendikal Platformu oluşturan tüm örgütler, liseli gençler, CTP, TDP, DP, YKP, BKP kitleleri tümü meydandaydı…

 

KONUŞMALAR

İlk konuşmayı Mehmet Özkardaş yaptı ve mesajlarını Türkiye’ye gönderdi.

Özkardaş özetle şunları söyledi:

“Kıbrıs Türk halkı, evinin efendisi olmak istiyor. Kıbrıs Türk halkı kendi kurumlarının başında Kıbrıslı Türkler’in olmasını istiyor. Kimse Türkiye’yi sevmiyoruz diyemez. Biz, güvenlik kuvvetlerimizin başında da Kıbrıslı Türk istiyoruz. Merkez Bankamızı, polisimizi, sivil savunmamızı da Kıbrıslı Türkler yönetsin istiyoruz. Kıbrıs Türk halkının ne Türkiye devletiyle ne de kardeş Türkiye halkıyla bir sorunu vardır. Varoluş mücadelemize destek için Türkiye’den gelen kardeş sendikalarımız buradadır. Bir ayrım yapmak gibi bir düşüncemiz yoktur. 74’te gelip KKTC vatandaşı olmuş, bu topraklarda yaşayan, Kıbrıslı Türklerin kimliği için mücadele eden herkes bizimdir. Ancak artık nüfusumuz kadar gelen nüfusu taşıyamıyoruz. Bu nüfusu artık taşıyamıyoruz”

Adnan Eraslan da konuşmasında, Kıbrıslı Türklerin kendi ülkelerini yönetmeye hazır olduğunu söyleyerek, UBP hükümetini istifaya çağırdı ve Ankara’daki AKP hükümetinin, dayatmalara son vermesi ve İnönü Meydanı’ndaki iradeye saygı duyması gerektiğini söyledi.

 

SENDİKAL PLATFORM HALKA TEŞEKKÜR ETTİ

Sendikal Platform, bugün yapmış olduğu toplantıda mitingi değerlendirerek, Kıbrıs Türk halkına, “toplumsal varoluş mitingi ve mücadelesine verdiği kitlesel destekten” dolayı teşekkür etti.

Platform, yeni eylem şekilleri de belirledi. Buna göre Lefkoşa, Girne, Gazimağusa Mahkemeleri ile Nüfus Kayıt Dairesi’ndeki süresiz greve devam edilecek.

Platform, Lefkoşa Tapu Dairesi, AÖA, Şht. Tuncer İlkokulu ile Atleks Sanverler Ortaokulu’ndaki grevleri ise askıya aldı.

Yeni grev ve eylem şekillerinin toplumsal sorumluluk ve mücadelenin ihtiyaçları dikkate alınarak belirlendiğini kaydeden Platform, ileri sürdükleri “ekonomik yıkım paketi” ve ona dayalı yasalarla uygulamaların geri çekilmesi, Kıbrıslı Türklerin kendi kendini yönetmeye yönelik yasal düzenleme yapılmasında ısrarlı olduğunu ifade etti ve UBP Hükümeti’ni istifaya davet etti.

Güç-Sen Başkanı Memduh Çeto imzasıyla yazılı açıklama yapan Platform, UBP hükümetinin, 25 Mart’a kadar, ileri sürülen “ekonomik yıkım paketine” dayalı herhangi bir yasal düzenleme, kararname veya uygulamayı gündeme getirmesi halinde, askıdaki eylemler ve genel grev dahil her türlü eylemi anında yaşama geçireceğini açıkladı.

 

POLİSE TEPKİ… MECLİS VE ULUSLARARASI PLATFORMA TAŞIMA

Sendikal Platform, halkın kitlesel olarak destek verdiği mitinge polisin miting güvenliğini tehlikeye düşürecek şekilde müdahalede bulunduğunu da açıklayarak tepki gösterdi ve “bu tür müdahaleler kabul edilemez” dedi.

Açıklamaya şu iddialarla devam edildi:

“Platform, 25 Mart tarihine kadar işbirlikçi UBP Hükümetini ekonomik yıkım paketine dayalı herhangi bir yasal düzenleme, kararname veya uygulamaları geri çekmemesi, Kıbrıslı Türkleri kendi kendini yönetmesine yönelik adım atmaması veya istifa etmemesi halinde bu tarihten sonra İnönü Meydanı’nı Meclise taşıma kararı aldı.

Sendikal Platform Kıbrıslı Türkler tarafından kitlesel olarak sahiplenen toplumsal varoluş mücadelesini uluslararası alana taşıma kararı da aldı.”

 

Kıbrıs’ın Kuzeyinden Varoluş Notları – Hasan YIKICI

Kıbrıslı Türkler, 2 Mart’ta ikincisini gerçekleştirdikleri ‘Toplumsal Varoluş Mitingi’ ile bir kez daha Ankara’nın dayatmalarına, asimilasyona ve neoliberal paketlere karşı kendi öz iradelerini Lefkoşa’daki İnönü Meydanı’nda gösterdi.
28 Ocak’ta yapılan ilk mitingden en önemli farkı ise ilkinde meydanlarda 30 bin kişi olan Kıbrıslı Türkler, bu kez 60 binin üzerindeydi.

Ana akım medya, özellikle de TC medyası her ne kadar susturma ve çarpıtma politikası uygulayarak mitingin özüne dair belirleyici bilgiler vermese de ve mevzunun sansasyonel yönleriyle ilgilense de, alanda derneğinden tutun da sendikalarına, demokratik kitle örgütlerine kadar Kıbrıslı Türkler tek bir söz olmuştu: “Anakara Elini Yakamızdan Çek!”

Mitinge dair kısa notlar

•    ‘İkinci Toplumsal Varoluş Mitingi’ne sayılı günler kala Afrika gazetesinin kurşunlanması, internet üzerinden çeşitli kişi ve örgütlere birçok tehdit mesajı gönderilmesi, askerin bazı bölüklerde 2 Mart günü için hazırlıklar yapması, Tayyip Erdoğan’ın süreç içerisindeki açıklamaları, eylem alanında canlı bomba olacağı yönündeki söylentiler ve işbirlikçi UBP hükümetinin karşı propagandası –ve daha pek çokları- miting öncesinde ender rastlanan bir gerginlik ortamının oluşmasına neden olmuştu.
Söz konusu baskı ve tehditler geçmişte olduğu gibi bugün de Kıbrıslı Türkleri korkutmak şöyle dursun, birbirine daha da kenetlemiş ve mücadele azmini arttırmıştır.
Bu noktada uzun uzun yazmaya gerek yok. 2 Mart’ta İnönü Meydanı’nda 65 bin kişiye yakın insan vardı.

•    28 Ocak’ta açılan ve üzerinde “Ankara Elini Yakamızdan Çek” sloganının yazılı olduğu Baraka Kültür Merkezi’nin pankartı, eylem sonrası geniş yankı uyandıran ve AKP kurmaylarının tepkisini çeken pankartlar arasındaydı. 28 Ocak’tan 2 Mart’a kadar yaşanan süreç, Kıbrıslı Türker açısından bu sloganın ne kadar meşru ve kaçınılmaz olduğunu göstermiştir. 2 Mart günü söz konusu sloganın yazılı olduğu pankart, ülkenin en büyük iki sendikası olan Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS) ve Kıbrıs Türk Amme Memurları Sendikası (KTAMS) tarafından da taşınmaktaydı.

•    Parlamento partileri; Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) ve Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP) tabanlarından gelen baskıya rağmen AKP ile açıktan bir restleşmeyi göze alamayarak eski pozisyonlarını korudular. Fakat gittikçe radikalleşen tabanın huzursuzluğu 2 Mart günü alanlarda bu partilerin hanelerine eksi puan olarak işledi.   CTP’nin kortejinde birer adet Türkiye ve KKTC bayrağı taşınması, kitlesinden kopuşlara neden oldu ve pek çok insan ya bağımsız yürümeyi ya da radikal solda duran örgütlerin kortejine katılmayı tercih etti. Öte yandan yine aynı partilerin üst kademelerinin ‘Ankara Elini Yakamızdan Çek’ diyememesi tabanlarının da diyememesine engel olamadı.  Miting alanında kürsüden konuşmalar yapılırken on binlerce insan ‘Ankara Elini Yakamızdan Çek’ ve ‘Tatil Bitti, Ayşe Evine Dön’ şeklinde slogan atmaktaydı.

•    Parlamento partileri ile taban arasındaki söylem ve pratik farkı beklenmedik bir şeklide parti başkanlarının platformda isimlerinin okunması sırasında da yaşandı. Kürsüdeki sunucunun tüm siyasi parti başkanlarının isimlerini saymaya başlamasıyla şaşırtıcı fakat bir o kadar da yerinde bir eylem gerçekleşti. CTP, TDP ve Demokrat Parti (DP) genel başkanlarının isimlerinin mikrofondan teker teker söylenmesiyle birlikte her seferinde kitlenin içerisinden yuhalama sesleri yükseldi. Parlamentoda temsil edilmeyen Birleşik Kıbrıs Partisi (BKP) Genel Başkanı İzzat İzcan ve uzun süredir seçimleri boykot eden Yeni Kıbrıs Partisi (YKP) Genel Sekreteri Murat Kanatlı’nın anons edilmesiyle birlikte ise yuhalama sesleri yerini alkış ve slogan seslerine bıraktı.    Bu beklenmeyen ve kendiliğinden gelişen kitle tepkisi bundan sonraki sürecin seyrini belirleyecek önemli bir ayrıntı olarak bir köşeye yazılmalı.

•     Miting’de polis provokasyonu da yaşandı. Polis, Afrika gazetesinin kortejine saldırarak taşıdıkları pankartları ve Kıbrıs Cumhuriyeti bayraklarını aldı. Pankartlarda herhangi hakaret veya küfür olmamasına rağmen polisin Afrika gazetesine karşı bu saldırısı Afrika gazetesine yönelik önceden kararı alınmış açık bir saldırı olarak yorumlandı. Afrika gazetesi Yasemin Hareketi adı altında geçtiğimiz mitingde ‘Kurtarıldık mı? Has…tir’ şeklinde pankart açmış ve AKP’nin öfkesini üzerine çekmişti. Miting’den bir hafta önce de Afrika gazetesinin kapısı kurşunlanmıştı. Bunun dışında polis, hiçbir neden göstermeden Kıbrıs Türk Orta Eğitim Sendikası (KTOES) ve Barikat gazetesinin de pankartlarına saldırdı.

•    2 Mart mitinginin en önemli göstergelerinden biri de radikal sol örgütlerin bir önceki eyleme oranla daha da kalabalık olmasıdır. Gerek YKP gerek Baraka’nın kortejlerine katılım gerekse de birçok insanın, özellikle de CTP karşı duydukları tepkinin de etkisiyle, bağımsız yürümeyi tercih etmeleri; bir yandan gittikçe radikalleşen insanların yeni bir mecra arayışının göstergesi, diğer yandan da artık geleneksel sözde ‘sol’ partilerin Kıbrıslı Türklerin varoluş mücadelesine ve bu mücadelenin taleplerine cevap veremez duruma geldiğini de göstermektedir. Kuşkusuz hala CTP büyük bir kitlenin ve potansiyelin sürükleyicisidir. Fakat uzun süredir kendi tabanı ile yaşadığı çelişkiler ve gerilimler dizisi artık beraberinde kaçınılmaz bir şekilde kopuşları da getirmeye başladı.
Öte yandan gençler, özellikle de Liseli gençler içerisinde yükselen siyasi partilere olan güvensizlik ve eylemde de bunu kitlesel bir şekilde ifade etmeleri, yetişmekte olan yeni bir kuşağın bambaşka siyasi alternatiflerin kurucu öznesi olabileceğinin ipuçlarını vermekte.

•    2 Mart mitinginde yükselen “Ankara Elini Yakamızdan Çek” sloganının yanında bir diğer ana slogan da Türkiye ve Kıbrıs halklarının kardeşliği ve dayanışması mesajıydı. “Yaşasın Anadolu Halklarının Kardeşliği”, “Kıbrıslı Türkiyeli Kardeş Ankara Galleş”, gibi pankartların açılması, Kıbrıslı Türklerin Anadolu halkları ve emekçileri ile dayanışma içerisinde olduğunun bir yansımasıydı.

•    Öte yandan Türkiye’den Bandista müzik grubu, ÖDP, Halkevleri, KESK, Eğitim-SEN, Tabipler Birliği Odası’nın  gelerek eyleme katılmaları ve Kıbrıslı Türk halkı ile dayanışmalarını belirtmeleri eyleme anlam ve değer katan bir başka gelişmeydi. Türkiye dışında ise Eğitim Enternasyonali, Avrupa Eğitim Sendikaları, Malta Öğretmenler Sendikası, Uluslararası Enerji Çalışanları Konfederasyonu ve Polonya Dayanışma Sendikası mitinge destek veren uluslararası örgütlerdi.

Bu henüz başlangıç

Kıbrıslı Türler iki ay içerisinde iki büyük eylem gerçekleştirdi. İlki 30 bine aşkın ikincisi 60 bine! Umarız Ankara bu sefer bu sesi ve mesajı algılar. Söz konusu sıkıntı sadece AKP ile veya UBP ile olan sıkıntı değil. Kıbrıslı Türkler artık ana vatan – yavru vatan döngüsünü kırmak istiyor. Kendi ayakları üzerinde durmak ve Türkiye ile eşit ilişkiler kurmak istiyor. Türkiye’nin ve dolayısıyla da NATO’nun jeostratejik çıkarlarına geleceğini ve kendisini feda etmek, teslim etmek istemiyor; buna karşı direniyor. IMF ve Dünya bankası kaynaklı, Ankara’dan dayatılan neoliberal paketleri kabul etmiyor. Özelleştirmeye ve sermayenin egemenliğine hayır diyor.
1980’lerden bu yana Türkiye tarafından üretimden kopartılan Kıbrıslı Türk halkı üretmek istiyor. Kendi öz varlığına ve geleceğine sahip çıkmak, kendi kendisini yaratmak istiyor.
Tayyip Erdoğan “beslemesiniz” diyor; evet, Kıbrıs’ta beslemeler vardır. Bunca zamandır beslenen kontrgerilla vardır, kumarhane ve kerhane mafyası vardır, faili meçhuller vardır. Evet, besleme vardır, bunca zamandır beslenen emperyalizmin çıkarları vardır, TC’nin stratejik kaygıları vardır…
İşte Kıbrıslı Türkler artık bu koşulları kabul edemez durumdadır. Kendi gelecekleriyle ilgili olarak kendileri seçim yapmak, geleceği kendileri kendi kaygılarıyla belirlemek, yaratmak istemektedir.
Sendikal Platform 2 Mart sonrası yaptığı toplantıda UBP hükümetine 25 Mart’a kadar zaman tanıdı. İstifa etmedikleri takdirde de İnönü Meydanı’nın Meclis önüne taşınacağını açıkladılar.
2 Mart öncesi mitingin gerçekleştirileceği ‘İnönü meydanı, Tahrir meydanı olur mu?’ tartışmaları vardı. Kuşkusuz herkes böyle bir şeyin olmayacağının da farkındaydı. Fakat ‘Meclis önü Tahrir meydanı olur mu?’  tartışmasında kimse bu kadar kolay öngörüde bulunamaz!

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
355AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin