Sendikal Platform içinde yer alan 10 sendika, 28 Ocak’taki ilk mitingde onaylanan 13 madde ile Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşanan siyasal, sosyal, ekonomik sorunlar Brüksel’e taşındı
Kıbrıs Türk Amme Memurları Sendikası (KTAMS), Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS), Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası (KTOEÖS), Kıbrıs Türk Devlet Çalışanları Sendikası (Çağ-Sen), Kıbrıs Türk Tabipleri Sendikası (Tıp-İş), Gümrük Çalışanları Sendikası (Güç-Sen), DAÜ-BİR-SEN, Belediye Emekçileri Sendikası (BES), Basın Emekçileri Sendikası (Basın-Sen) ile Kooperatif Çalışanları Sendikası (Koop-Sen) temsilcilerinden oluşan bir heyet Brüksel’e AP önünde 22 Mart, Salı günü eylem yaptı.
Eylemde okunan ve daha sonra dağıtılan açıklama şöyle:
Kıbrıs’ta devam eden çözümsüzlüğün ortadan kaldırılarak BM parametreleri çerçevesinde Birleşik Federal Kıbrıs’ın yaratılması, Kıbrıslı Türkler’i kendi kendini yönetmesi, demokrasi, insan haklarına ve emeğe saygı amaçları için bir araya gelen 28 sendikanın oluşturduğu “platform” yıllardan beri mücadelesine devam etmektedir.
Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğünden dolayı bütün Kıbrıslılar ıstırap çekmektedir. Özellikle Kıbrıslı Türkler olarak bir yandan Kıbrıs Cumhuriyeti’ni bizlerle paylaşmayan Kıbrıslı Rumlar ve adanın kuzeyini kolonileştirmek için uğraş veren Türkiye arasında sıkışıp kalmış durumdayız. Kıbrıs 2003 yılından beri bir bütün olarak Avrupa Birliği üyesi olmasına ve Kıbrıslı Türkler’in de A.B. vatandaşı olmalarına rağmen AB muhtesebatının adamızın kuzeyinde askıya alınması Kıbrıslı Türkler olarak bizi çok zor durumda bırakmıştır. AB gümrük birliği dışında tutulduğumuzdan ekonomimiz gelişememekte, bu da gençlerimizin adada tutunmasını engellediğinden ve Türkiye’ye bağımlılığı artırdığından toplumsal yok oluşla karşı karşıya bulunmaktayız.
Kıbrıslı Rumlar Kıbrıs Cumhuriyeti’ni bizimle paylaşmak istemediklerinden Kıbrıs Cumhuriyeti anayasasında varolan vatandaşlık hakkı olan seçme ve seçilme hakkımızı bile kullanamıyoruz. Diğer taraftan adamızın kuzeyi Türkiye tarafından kolonize edilmeye çalışılmaktadır. Özellikle Yunan Cuntası’nın 1974 yılında organize ettiği askeri darbe sonrası Türkiye’nin garantörlük görevi çerçevesinde Kıbrıs Cumhuriyeti’nin toprak bütünlüğünü korumak ve bozulan anayasal düzeni tekrardan tesis etmek için düzenlediği askeri hareket sonrası yaşananlar kabul edilemez. Türkiye uluslar arası antlaşmalara saygılı olmadığı gibi 1974 yılı sonrası ortaya koyduğu tutumla Kıbrıslı Türkler’i toplumsal yokoluşa sürüklemiştir. Adanın kuzeyindeki yerleşim yerlerinin ve Kıbrıslı Türkler’in isimleri değiştirilmiş, eğitim sistemi Türkiye’ye uyumlaştırılarak tam bir asimilasyon örneği sergilenmiştir. Karpaz yarımadasındaki köylere Türkiye’deki sigara isimleri verilmiş, Kıbrıslı Türkler’e zorla soyadı aldırılmıştır. Fetih zihniyeti ile hareket edilerek adanın kuzeyine Türkiye’den nüfus taşınarak, vatandaşlık verilmiş, Kıbrıslı Türkler’in siyasi iradesi gasbedilmiştir. Taşınan nüfus nedeni ile Kıbrıslı Türkler kendi ülkelerinde azınlık duruma düşürülmüşlerdir. Şu anda adanın kuzeyindeki nüfus bilinmemekte, açıklanan resmi rakamlar çarpıtılmakla beraber, Kıbrıslı Türkler’in sayısının 130 bin civarında olduğu toplam nüfusun ise 800 binin üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. Ekmekçiler Birliği’nin yaptığı açıklamaya göre günde 810 bin ekmek üretilmekte, 400 bin kayıtlı araç ve 450 bin cep telefonu abonesi bulunmaktadır. Adanın kuzeyinde Türkiye tarafından kurdurulan ayrılıkçı kukla rejim uluslar arası gözlemcilerin nezaretinde sağlıklı bir nüfus sayımını engellemektedir. Nüfusun artışı eğitim, sağlık ve sosyal alanlarda bütçemizi zora soktuğu gibi çalışma yaşamındaki kayıt dışılığı, sendikasızlaştırmayı teşvik etmekte ve suç oranlarının tarihte görülmediği ölçüde artırmaktadır. Diğer yandan ise Türkiye’deki AKP hükümeti sunni islamın adamıza yerleşmesi için baskılarını yoğunlaştırmıştır. Adamızın kuzeyinde 162 okula karşılık 186 cami vardır ve Türkiye cami sayısının artırılması için baskılarını yoğunlaştırmış, okullara Kuran kursu konması için, Türkiye’den din adamı ve mali kaynak yollamaktadır. Kıbrıslı Türkler’in kültürüne, kimliğine, geleneklerine aykırı gelişen bu olaylar tamamen asimilasyon ve entegrasyon politikalarını hedeflemektedir. Şu anda ise Kuzey Kıbrıstaki UBP hükümetinin Türkiye ile yaptığı anlaşmalar ile çalışanların satın alma gücünü yok etmekte, maaş ve ücretler düşürülmekte, sendikalaşma ve toplu sözleşme haklarımız ortadan kaldırılmak istenmektedir. XXI. Yüzyılda Avrupa Birliği topraklarında, çağdaş dünyanın gözleri önünde kolonicilik ve asimilasyon yürütülmektedir. 1974 yılı sonrası adanın güneyinde Kıbrıslı Türkler’in, kuzeyinde ise Kıbrıslı Rumlar’ın bıraktığı taşınmaz mallar ile ilgili kullanım hakları ortadan kaldırılmıştır. Yanlış politikalar sonucu adanın kuzeyindeki Rum malları Kıbrıslı Türkler’e ve Türkiye’den taşınan nüfusa dağıtılarak, korkunç bir yağma düzeni yaratılmıştır. Uluslar arası hukuğun dışındaki bu uygulamalar, insanlarımızı çok zor durumda bırakmıştır.
Çevre ile ilgili çok büyük sorunlarımız vardır. Islah edilmeyen çöplük alanlar etrafa zehir saçmaktadır. Diğer yandan ise Mağusa serbest liman bölgesi radyoaktif madde ve kansorojen madde içeren ve Akdeniz havzasında hiçbir ülkenin kabul etmediği atıklarla doldurulmuştur. Yapılan araştırmalar Mağusa bölgesinde kanser vakalarının çok yüksek boyutlarda olduğunu göstermektedir.
Ekonomik kaynak yaratma maksadı ile kumarhaneler Türkiye’de kapatılarak adamızın kuzeyine taşınmış, kadın ticareti, kara para aklama, uyuşturucu kaçakçılığı ve mafya faaliyetleri serbestçe yürütülmektedir. AB toprağında ve AB’nin gözleri önünde bu faaliyetlere göz yumulmaktadır.
Adanın kuzeyinde kurdurulan ayrılıkçı siyasi yapı, ikinci dünya savaşı sırasında Fransa’da kurulan Vicky hükümeti ile benzerlik göstermektedir. İşbirlikçi hükümetler eli ile yürütülen faaliyetlerle Kıbrıs Türk toplumu baskı altına alınmıştır. Gençlerimiz siyasi ve ekonomik sebepler yüzünden adayı terk etmeye devam etmektedirler. Kıbrıslı Türkler’e ait kurumlar Türkiye hükümetine yakın şirketlere peşkeş çekilmekte ve dayatılan politikalar ileriye taşınmak istenmektedir. Türkiye hükümeti başbakanı adamızla ilgili “stratejik” çıkarları olduğunu açıkça ifade etmektedir. Bizler tüm bu dayatmalara karşı kararlılıkla mücadelemizi sürdürmekteyiz. Düzenlediğimiz mitinglerde 80 bine yakın insanın katılımını sağladığımızdan dolayı Kıbrıs Türk toplumunun desteğini aldığımız bir gerçekliktir. Toplumumuz 28 Ocak ve 2 Mart tarihlerinde düzenlediğimiz mitinglerde ekse sunulan 13 maddelik ilkeyi kabul ve ilan etmiştir. Bu çerçevede 2003 yılından beri AB toprağı olan Kıbrıs’ta devam eden bu hukuksuzluğun ve Kıbrıs sorununun çözümü konusunda katkılarınızı beklemekteyiz.
Basın toplantısı
10 sendikanın temsilcileri Brüksel ziyareti ile ilgili 21 Mart tarihinde KTAMS’da düzenledikleri basın toplantısında, Brüksel ziyareti ve yapılacaklar konusunda kamuoyuna bilgi verdi. Sendikal heyetin 21 Mart’ta adadan ayrılacağı ve 25 Mart Cuma günü adaya döneceği belirtildi.
ELCİL: ANKARA DA ZİYARET EDİLECEK
KTÖS Genel Sekreteri Şener Elcil basın toplantısında yaptığı konuşmada, ülkede yaşanan siyasi, ekonomik, sosyal gelişmelerin AB’de daha iyi anlaşılması için sendikal heyetin bugün Brüksel’e 5 günlük bir ziyaret yapacağını söyledi.
Sendikal Platform içinde mücadele eden 10 sendikanın 17 Aralık’ta da aynı şeyleri anlatmak için Ankara’yı ziyaret ederek oradaki sivil toplum örgütleri, sendikalar ve siyasi partilerle bir dizi görüşme yaptığını hatırlatan Şener Elcil, Brüksel ziyareti çerçevesinde yarın AB Parlamentosu önünde pankartlı bir eylem yapılarak basın bildirisi okunacağını söyledi. Elcil, “uluslararası çıkarlar için insan yaşamının hiçe sayıldığı bu günlerde yapılacak” ziyaretin ayrı bir öneme sahip olduğunu kaydetti.
Şener Elcil, Kıbrıs’ta geleceğin belli olmadığını, bunun ülkede yarattığı sorunların herkesçe bilinmesi gerektiğini ifade ederek, ziyarette tüm bunların aktarılacağını kaydetti.
Bu arada Elcil, Türk Ajansı-Kıbrıs’ın (TAK), kendisinin yapmadığı açıklamayı, yapmış gibi haber yaparak manipülasyon yaptığını da söyledi.
ORTAK AÇIKLAMA
10 sendikanın imzasını taşıyan ortak basın açıklaması KTAMS Başkanı Ahmet Kaptan tarafından okundu.
Yıllardır devam eden Kıbrıs sorununa bağlı gelişen süreçlerin Kıbrıs Türk toplumunun adadaki varlığını tehdit eder noktaya ulaştığı belirtilen açıklamada, bir yandan Kıbrıs Cumhuriyeti makamlarını 1963’ten beri işgal altında tutan Rum liderliğinin paylaşmak istemeyen politikası; diğer yandan 1974’te Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bozulan anayasal nizamını yeniden tesis etmek ve toprak bütünlüğünü korumak için müdahale eden Türkiye’nin izlediği adaya yönelik siyasetin Kıbrıs Türk toplumunu zor durma düşürdüğü kaydedildi.
Kıbrıs Türklerinin 2004’te Annan Planı’na yüzde 65 evet demesine karşın sorundan en fazla etkilenen taraf olmaktan kurtulamadığına işaret edilen açıklamada, “2003 yılından beri Kıbrıs bir bütün olarak Avrupa Birliği’ne kabul edilmiş olup, AB müktesebatı askıya alınmıştır. Bu olumsuz durum Kıbrıslı Türklerin ekonomik, sosyal ve siyasal alanda AB’nin dışında tutulmasını getirdiği gibi tüm alanlarda gelişmeyi engelleyen önemli bir engeldir” ifadesi kullanıldı.
Ortak açıklamada, yaşanan bu olumsuzluklar nedeniyle Kıbrıslı Türklerin sağlıklı bir ekonomik yapı geliştiremediği belirtilerek, bu olumsuzluklara ilave olarak “Kıbrıs’ın Türkiye AB ilişkilerinde bir rehine gibi kullanıldığı” savunuldu, adanın kuzeyine yönelik Türkiye’nin izlediği siyasettin kabul edilemez olduğu kaydedildi. “Nüfus, çevre, eğitim, ekonomi konularında izlenen siyaset ve Kıbrıslı Türklerin siyasi iradesini yok sayan anlayış her geçen gün adamızdaki yaşayışı daha da zorlaştırmaktadır” denilen açıklamada, tüm dayatmalara karşı toplumsal muhalefetin devam eden mücadelesinin uluslararası dayanışmaya açılması gerektiğine inanıldığı kaydedildi. Ortak açıklamada, sendikaların bu nedenle Kuzey Kıbrıs’ta yaşanan gelişmeleri AB’nin merkezinde doğrudan yapılacak yüz yüze görüşmelerle herkesin bilgisine getirileceği ifade edildi.
Açıklamada, bu çerçevede bugün adadan ayrılacak olan sendikaların yarın, AB Parlamentosu önünde pankartlı eylem yapacağı; Parlamentosu’ndaki siyasi gruplar, Kıbrıslı Türklerle Yüksek Temas Grubu, Parlamento Başkanı ve Başkan Yardımcısı, Komisyon Başkanı, üyeleri ve basınla bir araya geleceği belirtildi.
Ortak açıklamada, Brüksel ziyaretindeki temel amacının AB’ye sorumluluklarını hatırlatmak olacağı kaydedildi.
KTAMS Başkanı Kaptan ortak açıklamayı bitirdikten sonra yaptığı kısa konuşmada, “bazı tetikçi medya aracılığıyla Brüksel ziyaretinin çarptırılmaya çalışıldığını” savunarak, ziyarette, Brüksel’e 28 Ocak mitinginde onaylanan 13 maddelik Sendikal Platform ilkelerinin götürüleceğini söyledi.
Kaptan, ziyarette 1963’den beri Rum liderliği tarafından işgal altında tutulan Kıbrıs Cumhuriyeti makamları; 1974 sonrası Türkiye’nin adaya yönelik politikası ve nüfus aktarımının yarattığı sorunların bütünsellik içinde anlatılacağını ifade ederek, bunun dışında başka bir amaçlarının olmadığını kaydetti.