YKP Yürütme Kurulu Üyesi Alpay Durduran Kıbrıs sorunundaki son gelişmeleri değerlendirdi. Konu ile ilgili açıklama şöyle:
BM’nin ‘bugünden yedi gün sonrasına gelecek haftaya gene buluşacaklar’ gibi vakitlerini boşuna harcadıklarını ima eden bir ifade ile bahsettiği görüşmelerin Türkiye’nin AB’den uzaklaşma ve görüşmelerden sonuç alınamayacağını gösterme politikasının bir ürünü olduğu anlaşılmaktadır.
AB üyeleri ve ABD’nin görüşmelerden kaçılmaması politikasının bir sonucu olarak masadan kaçmamaya özen gösteren görüşmecilerin, Eroğlu’nun sözcüsünün Salı günkü demeciyle artık hiçbir iş çıkaramayacakları anlaşılmaktadır. Türkiye, ‘masayı havaya uçurt’ demiş Eroğlu da uçurmuştur. Ne yazık ki yeterince çabuk tepki göstermekten uzak bir tutum sergileyen muhaliflerin de ‘her iki taraf da üstüne düşeni yapmıyor’ şaşırtmacasına kapıldıkları ve derin devletin kamuoyu yaratmakta başarılı olduğu görülmektedir.
Gene de kimse Hristofiyas, üzerinde anlaşılan ve BM tarafından kayda geçen bir konuyu reddetmemektedir. Amma Eroğlu’nun sözcüsü yani Türkiye, görüşmelerin esasını teşkil eden tek yurttaşlıklı, tek egemenlikli ve tek uluslararası temsillikli federasyonu reddederek AKP’den önceki dönemin diliyle iki halk ve bugün adada var olan gerçeklerden hareket edilerek ve Kıbrıs Türk halkının kendi kendini yönetme olgusundan asla vazgeçerek ve yalnız garanti değil etkin ve fiili garantilerden kırmızı çizgiler olarak bahsederek uzlaşılan bir şey bırakmamıştır. Türkiye, nüfus yapısı için yurttaşlığa sınır getirmeye birçok kez onay vermiş ve halka açıklamadığı listeler de sunmuş olduğu halde şimdi onu da reddetmiştir.
Birinci değil cumhurbaşkanı diye numaralananlar hep birden silahları çektiler ve görüşmeleri berhava etmek ve edebilmek için de AB ile kavga çıkarmak da dahil yarışa girdiler. Sonuncu cumhurbaşkanı nüfus sayımı yapmanın kendilerinin de önerisi olduğu halde onu da reddetti. Artık sayıma gerek olmayacak şekilde seçmeni eve kaydederek evrak üstünden nüfusu belirleyeceklermiş! Maksat görüşmeleri berhava etmek olduktan sonra nüfus sayımı bahane olmuş.
Bazılarına göre Türkiye’de yaklaşan seçimlerde kabadayılıkla oy artırmaya olanak vermek istenildiği için görüşmelere devam edilmesi sakıncalı olacağından bunlara kulak vermemek gerekmiş. Ancak çözüm isteyen oy kaybedecek ise seçimden sonra eski tiyatro gene sahneye konacak ve görüşme yapar görünmek için görüşme sürdürülecek ta gelecek seçime kadar. Çözüm isteyenden ‘git halkına anlat da gel yoksa görüşmeleri bu çerçeveden çıkarır sizi AB ve Kıbrıs ile baş başa bırakırız’ demenin zamanı gelmiştir.
Apaçık bir şekilde görülmektedir ki Kıbrıs’taki yöneticiler acentadır ve esas şirket ne derse onu çalıp oynamakla iktifa etmektedir. Türkiye’de seçim var diye bir anda imzalı imzasız sözler ve BM’nin tanıklığı havada kalmıştır.
Kıbrıslıların bu gerçeği görmeleri ve barışa evet demeyenlerle oyun oynamamaları gerektiğini anlamaları gereklidir. Çözüm olmadan sorunların esasının çözülemeyeceğini bilenler aralarına çözüm olursa dağa çıkacağı tehdidini yapanları almamalı ve bugünkü masadan kaçışı da şiddetle kınamalıdır.