Yaşanan genel kapitalist ekonomik kriz ve Libya müdahalesi bizi yeniden acı ve yüzleştirme ile karşılaştırdı: Yaşanılan Emperyalist çağın ölçekleri artık düşüncelerimize iyice yerleşti: Sanki tek dünya sistem gibi, ilgili kurallarla yaşayarak tartışıyoruz. Emperyalist kuram dahi unutulup, önümüze konulan değerlerle sorunları konuşuyoruz. Her konu daha başlamadan medyalara birileri çıkıyor ve çeşitli görüşlerle bize algılatma yapılıyor. Sora dönüp bunlar sanki doğru arayışı gibi de yeniden kendi aramızda tartışıyoruz. Oysa düşünmeden aslında sistemin düşünce kuruluşu uzmanları ve bilim adamlarının bize kendi doğrularıyla sistemin genel çizgisini enjekte etiklerini hep gözden kaçırıyoruz. Sonuçta da Emperyalist gerçekten kopuk ama sistemin görüşleriyle gelecek arayan düşüncelerle takılıp kalırız.
Günümüz gerçeklerinde eyer yaşanılan Emperyalist çağı unutur, kapitalist özden ayrılırsak, kolayca kandırılarak, yanlış dediğimiz sistemi savunan kesim olarak rol alırız. Özelikle gelişen sistemsel siyasetleri göz ardı edersek ve onların düşünce ekseninden verdikleri bilgilerle konuşursak, sonuç sıfır olur. Aslında sistemin şu başarısını teslim etmek gerekir: Sistem kendi adını dahi yani “emperyalist” kuramı dahi bize değerlendirmelerde dışlatırdı. Ayrıca sisteme karşı olan ve adını Sosyalist koyanlara dahi emperyalist eksenle sorunları ve geleceği tartıştırma düşündürtme başarısını etkili şekilde başardı. Ekonomik kriz yaşanırken Kapitalist sınıfsal eksenden boşaltıp, sadece sermaye gelecek hesabını genel halk çıkarı diye düşündürtüp çare diye savundurdu. Libya son gerçeğinde de Odaklaştırılan Kaddafi ve sistemin zorunlu müdahale ekseninde olay konuşturulup düşündürüldü. Bunlar hep sistemin başarılı düşünce ekseninin sonuçları olmaktadır. Oysa biraz emperyalist yüzleşme yapanlar bunları daha kolay kavrama şansını da bulur. Ama sağ olsun sistem sadece baskılarla değil, medyalara sürdükleri ve kendi düşünce kuruluş uzmanlarıyla yaptıkları analizlerle kafamızda ideolojilerini kolayca yerleştirdiler. Hele de sorgulama düşüncesini çoktan unuttuysak, işler tamam oluyor.
Kapitalist sistem ilk kez böylesi uzun ekonomik kriz yaşıyor. Dahası kriz tek eksende değil daldan dala geçiyor ve en temel merkezlerde direk hissediliyor. Mali krizden borçlar ödeme noktasına dek kemer sıkmalarla da yeniden paylaşım oluşturmalarla kriz değişik şeklerde devam ediyor. Diğer yandan da Libya son örnekte olduğu gibi de direk Uluslararası müdahale yapılıyor. Ama artık öylesi tıkanma oldu ki ekonomik krizde olduğu gibi gelecek siyaset dahi belirlenmiyor tıkacı haline gelindi. Sadece Sermaye hafifletme Pazar ekseninde ve kriz yaratarak hafifletme taktikleri oynanıyor. Bunları anlamak için kısa bir Doksanlar sorası oluşan emperyalist anlayışı özetlemek şarttır.
Emperyalist sistemin başardığı ve kendi adını dahi oturduğu dünya siyasal ekonomik eksende, aslında yaşananlar unutturulanların doğrulandığı yüzleşme oluyor. Ancak sosyalistlerin dahi sistem gibi düşünme kuşatmasına sokulmaları ve özde değişim sol dalgasının eksikliği, hem soruna hem de ayni eksenle düşünme çelişkisi de yaşanıyor. Bunları dileyene kavrama adına kısa bir Doksanlar sorası sistemsel açılımları hatırlatalım.
Doksanlarda dünya tek sistemli aşamaya geçince, sermaye çevreleri daha rahat davranıp yeniden yapılanma ve tek tip modeli yaşama sokma stratejileri hazırladı. Bunlar ekonomide Neoliberal anlamlı Serbest piyasa oluyordu. Diğer tarafta askeri makineyi işletme adına da sistem içinde kalınma olgusu da gözetilerek Kültürler çatışması modeli geliştirildi. Bunlar dünyada piyasa modeli, Avrasya stratejisi, Büyük Orta doğu projesi gibi somut hedeflerle gelecek olarak oturtuldu. Güvenlik ihracı, dini çatışmalar ve etnik ayrımlar da tavsiye de kullanılan taktik pratik uygulamalar oluyordu. Bunların sonucunda dünya şu yeni siyasal açılımları duyuyordu. Sivil darbeler, uluslararası müdahaleler, piyasa açılımı gibi kavramlar oluyordu. Sivil darbelerle orta sınıf dayanaklı ve devletlerin zayıf olduğu yerlerde halk tetiklemeleriyle yapıldı. Ukrayna’dan Sırbistan’a bunlar yapıldı. Daha otoriter devletler ise güvenlik ihracı adıyla uluslararası müdahalelerle oluşturuldu. Kosova’dan Irak’a veya en son Libya müdahaleleri de ilgili yapıların daha otoriter olması ve halk hareketleriyle değiştirilmeme gerçeği olmasıdır. Bir anlamda devletlerin parçalanması ve piyasa modeline geçiş için içsel orta sınıf veya genel güvenlik ihracıyla yapılıyordu.
Balkanlardan başlayarak Orta doğuya projesine dek yeniden oluşturmada temel hedef devletlerin piyasa modeline geçiş oluyordu. Uluslararası müdahalelerde ise ilgili devletlerdeki diktatörlerin gücü kadar, var olan ekonomik krizlerin de hafifletmek için kullanılan askeri strateji oluyordu. Dikkat edin ıraktan Afganistan’a ve en son Libya olayında ortak noktalar, ilgili devletlerdeki güçlü otoriter yapılar ve yaşanılan genel ekonomik krizlerdeki buluşulan ortak paydalar oluyordu. Tüm bunları bilmeden elbet sunumlarla yetinerek konular kavranmaz. Hele de şu basit çelişki dahi gözden kaçar. Bu gün ister sivil darbelerle, isterse güvenlik ihracıyla yapılan uluslararası müdahalelerin hepsinde ortak payda, saldırılan veya değiştirilen rejimlerin de yine sistemin dostları olup ona hizmet eden kesimler olmasıdır.
Yukarda özetlediğim gerçekleri eğer unutur ve günümüzde olduğu gibi sadece Kaddafi ile sınırlı tutup emperyalistlerin gözüyle de yorum yaparsanız, tıkanır kalırsınız. Dikkat edin Libya olayında sistem bazı dersler dahi çıkardı. Somali’den, Afganistan’a veya Iraktan Kosova’ya yapılan karasal hareketlerden alınan tepkiler nedeniyle işi daha değişik tekniklerle bitirme çabasında olmaktadırlar. Onun için hala siyasal yapısı belli olmayan aşiret hareketlerle Libya kartını karada oynayıp hava deniz atışlarla kuralı işletiyorlar. Ancak net görülen şu sonuçlar vardır: Artık bir çok yerde güvenlik ihracı işleyerek kanıtlandı. Afganistan, Irak, Somali, Fildişi, Kosova, şimdi de Libya ve Lübnan gibi başka amaçlı nice ülke uluslar arası denetimli süreçler yaşıyor. Artık sınırlar mutlak değildir: Balkanlar resmen parçalanıp ayrı ayrı devletler oluşturuldu. Orta doğuda şimdiden Sudan ayrılma dönemini tamamladı. Çizilen diğer senaryolarda da parçalanmalar vardır. Bazı büyük devletlerin tavsiye edilerek ayrıştırılması zaten yazılıp çiziliyor. Nitekim bir çok yerde bunlar direk Amerikan eksenli desteklenen hareketler de oluyor. Bunlar hep Emperyalist sistemin Doksanlar sorası geliştirdiği stratejilerin sonuçları olarak karşımıza geliyor. Balkan süreci sonrası şimdi orta doğu kayışı çoktan başladı. Avrasya stratejisinde Pakistan kartı da oynanır. Karşıt eksene konulan Çin çeşitli kaynatmalarla hazırlanıyor. Sonra da medyalara düşünce kuruluşları uzmanları “özgürlük, demokrasi” gibi kavramlarla sistemin başarılı olacak umutlarla kafamızı dolduruyorlar.
Yukarda tüm anlattıklarımdan sonra hala Libya olayını sadece Kaddafi ekseninde tutmanın ne demek olduğunu anlamadıysanız, demek ki işler oldukça vahim olmaktadır. Daha da ileri gidelim; Geçen günlerde İngiltere de kemer sıkmaları yaşaması sonucu sendikalar sokağa çıktı, Portekiz’de kemer sıkmalara karşı hükümet parlamentoda sıfırı tüketti. Fransa’nın Sarkozy’si Libya seferini Haçlı seferine benzeti: Hatırlayın Mr Bush da ırak olayında ayni kuramı kulandı. Türkiye modeli hep Orta doğuda model diye sunuluyor. Bahreyn Suudilerce işgal edilip barışçıl gösterilere dahi tahammülsüz davranışı B.M. tarafından konuşulmazken Yemendeki katliamlar ses getirmezken, Libya hedef tahtası oluyordu. Afganistan işgaline çıkış arayışı oluyor. Bunlarda ise batıda ancak şu şekilde kamu oyu yaratılıyor: Ne zaman ilgili yerlerden cesetler geliyorsa, ilgili işgallerin tehdidi kendilerine de dokunuyorsa o zaman ayağa kalkıyorlar. Bir de yapılan adı özgürlük konulan hareketlerin arkasından çıkan çirkin resimler de etki yapıyor. Onun için değil mi ki ırak işgalinde olduğu gibi onca yalan söylemelere karşın daha soruşturmaları bazı ülkelerde devam etmesine karşın da yine Libya’ya kolayca saldırı yıkma kararı parlamentolar aldı. Hele Amerika’nın Obama’sı kendi meclislerine dahi bilgi vermedi. İşte size emperyalist siyasetler ve demokrasi örnekleri.