Gerçeklerin gerçek olma durumu, onların meşru olduğu meşrulaşmış olduğu anlamına gelmez.
Gerçekler, kendisini anlatan tüm olguların hayat içerisinde boy atması ile ortaya çıkarlar. Onların ortaya çıkması esas olarak öz hallerinde meydana gelen devinimin yükselmesi sonucu olmaktadır. Devinimin yarattığı bu durum kendisine dışarıdan yeni devinimler kazandığı zaman, o artık görünür bir olgu olma durumuna gelmiş demektir. Gerçeklerin devinim çoğalmalarıyla güçlenmesi çeşitli çoklu hallerde olmaktadır. Öznenin (gerçek) iç deviniminin yaratmış olduğu dış dalga, gerçeğin dıştan da algılanmasına imkan yaratacak güçtedir. Bu gerçeğin dıştan algılanmasının erken hali, ilk halidir. Gerçeğin iç dinamiklerin ötesinden de dıştan da algılanması, gerçeğe yol almada kolaylaştırıcı imkanlar sunar.
Dolayısıyla her gerçek meşru doğmaz. O, ancak devinim çoğalmaları ve devinimin ortaya çıkardığı güç oranında meşrulaşır.
Gerçeğin iç deviniminin yarattığı dalgalar pozitif karşılık yarattığı gibi, negatif karşılıkta yaratabilir. Hele ki; gerçek diplere sürülmüş ise, ondan gelen dalgaların ilk anlaması o devinime karşı bir duruş şeklinde olmaktadır. Reaksiyoner özlü olan bu duruş yapısı gereği anlamazcıdır, yok görücüdür. Bu hallerdeki anlayışın ilk başlardaki güç hali kuwetli bir durumdadır. Onun bu kuwetli hali, gerçeği yok etme enerjisine dönüşmesini beraberinde getirir.
Gerçeğin iç yapılanma halindeki doğruluğu ve direngenliği, reaksiyoner enerjinin süreç içerisinde güçsüzleşmesini de beraberinde getirir. Bunun doğal yansıması olarak pozitif dış dalga kendisine yeni alanlar bulur ve bu alanların çoğalmasıyla orantılı olarak gerçekler kendilerini meşrulaştırmış olurlar.
Meşrulaşmış olan gerçekler, anlamalarla daha çok karşılaşırlar ve kendisine karşı yönelen reaksiyoner dalga aynı oranda yalnızlaşmaya başlar. Bu yalnızlaşma onda, gücünün azalması dönüşümünü beraberinde getirir.
Gerçeğin meşrulaşması, meşrulaştırılması, onun bire bir doğru algılandığı anlamına tekabül etmez. Algılanan gerçeğin, algılayanın algılaması ile de ilgisi vardır.
Burada gerçek sadece meşrulaşmıştır.
Meşrulaşmış gerçek ne kadar yanlış anlamalarla muzdarip olursa olsun, meşrulaşmanın getirdiği eşsiz güçle, o, bu tür algılamaları işlevsizleştirme imkanına sahip olur.
Gerçeğin meşrulaşması ile gerçeğin olması gerektiği yere ulaşması doğrusal sonucu beraberinde getirmemektedir. İşte burada gerçeğin yanlış anlamalarla yolculuğa çıkarılması söz konusudur. Gerçeğin yolculuğa (siyasete) çıkarılması yanlışlarla donatılması halinde, onun üzerinden yapılan siyasete sanal karakter yüklenmesi olur. Siyaset (çözüm) sanallaştığı oranda, gerçekle arasındaki bağ o kadar kopar. Ve o noktada; gerçek bir yanda yürür, siyaset bir yanda yürür. Gerçek ve çözümün uç durma halleri onların çatışma karakterlerinin boyutunu ortaya çıkarır.
Gerçek bir defa meşrulaştıktan sonra artık o ortadadır ve her olgu tarafından görünmektedir. Dışarıda oluşan dalga gerçekle paydaşlaşması oranında çözümde (siyasette) sahici olma karakterine ulaşma şansına sahip olacaktır.
Gerçeğin sanal siyasetle kuşatılması, onun kendinin meşruluğunu sonuna kadar dayatmasını beraberinde getirir. O bu haliyle çırılçıplak ortada dolaşmaya başlar.
Dolayısıyla sanal siyaset (çözüm), gerçeğin kendi mecrası içerisinde yol almasına vesile olmamaktadır.
Üstelik onun bu hali, gerçeğin (olgunun) ve siyasetin (çözümün) var olan enerjilerinden ortak bir güç, nitelikli güç yaratmadığından dolayı; iki unsur olarak birbirleriyle sürtünmelerinden kaynaklanan enerjileri basit enerji olarak kalır.
Doğru olan, gerçekle siyaset arasında ahenkli bir ilişki yaratıp ortaya çıkan paydaşlıktan nitelikli enerji yaratmaktır.