Çernobil’den 25 yıl sonra dünya Japonya’daki Fukuşima Santrali ile dünya yeni bir nükleer tehdit altında bulunuyor. 9 şiddetindeki deprem ve tsunami ardından yaşanan nükleer tehlike halen atlatılamazken, AKP hükümeti sismik bir alan üzerinde olan Akkuyu’da nükleer santral kurma çalışmalarına start verdi. Oysa depremlere karşı dünyanın en deneyimli ülkesi olan Japonya’da yaşanan felaket, “nükleerin güvenli olduğu yönündeki resmi açıklamaları” yalanladı.
Bugün dünya üzerinde gezegenin sonunu getirebilecek en az 436 nükleer reaktör bulunuyor. Yapımına 13 ülkede devam edilen 56 reaktörün 12’sinin inşası da, 20 yıldan uzun süredir devam ediyor. Batı’da ise son 20 yılda sadece 2 reaktörün inşasına başlandı. Japonya’daki felaketin ardından çevrecilerin baskısı altında Almanya eski nükleer santrallerin derhal kapatılmasına karar verirken, Avrupa Birliği nükleer santrallerde dayanıklılık testi için harekete geçerek yeniden ‘akıllı’ enerji arayışlarına başladı. Türkiye’ye nükleer santral tesisi kuracak Rusya bile nükleer tesislerin denetimden geçirilmesini istedi.
Kontrol edilemez ve tehlikeli
Çevreci örgütler, nükleerin “kontrol edilemez” ve “tehlikeli” olduğunu belirterek Japonya’dan ders alınmasın isterken, Türkiye dosdoğru felakete koşuyor. Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Kampanyası Sorumlusu Pınar Aksoğan, Türk hükümetinin nükleer enerji politikası, bu enerjinin getireceği riskler ve yenilenebilir enerji kaynakları konusunda ANF’ye konuştu.
Hükümet hangi gerekçelerle, nasıl bir nükleer gelecek vaat ediyor?
Japonya’da yaşanan felaketin sonrasında dünya nükleerin geleceğini tartışırken, Türkiye’de nükleer santrallerin “ülkeyi enerji konusunda dışa bağımlılıktan kurtaracağı”, “ucuz enerjinin bu yolla sağlanacağı” ve kurulduğu bölgelere istihdam ve iş olanağı kazandıracağı yönündeki görüş ve bu görüşün karşısında mevcut yenilenebilir enerji kaynakları potansiyelinin değerlendirilmesi konusundaki tartışmalara devam ediliyor. Türkiye’nin sahip olduğu güneş ve rüzgar enerjisinin karşısında bu potansiyelinden faydalanma düzeyinin henüz başlangıç seviyesinde olduğunu görüyoruz.
Nükleer enerji gerçekten ucuza mı geliyor? Buna karşın alternatif enerjiden ne kadar yararlanılabilir?
Türkiye’nin enerji ihtiyacını düzenli olarak karşılayabilecek yenilenebilir kaynakları oldukça fazla. Enerji yatırımları uzun dönemli yatırımlar. Yenilenebilir enerjiler bugün dünyanın en hızlı büyüyen ve fiyatları da en hızlı düşen sektörü. Bugün pek çok yenilenebilir enerji türü nükleer enerjiden daha ucuz; bunun yanı sıra söküm, atık veya çevresel maliyetleri dahil edersek nükleer enerji dünyanın en pahalı enerjisi. Bu maliyetler doğrudan doğruya faturaya yansımasa da vergilerle bizden alınıyor ve gelecek nesillere aktarılıyor. Akılcı bir enerji senaryosu, politika rüzgar, güneş, hidro, jeotermal ve biyokütle gibi tüm yenilenebilir enerji çeşitlerini akıllı bir şekilde bir arada kullanmaktır. Greenpeace’in hazırladığı Enerji (D)evrimi Raporu, yenilenebilir enerjinin olgunlaşmış, hazır ve büyük ölçekte uygulanabilir olduğunu gösteriyor.
Nükleer eksenli politikalar deprem kuşağında bulunan Türkiye açısından ne gibi riskler taşıyor?
Nükleer santral kurulmak istenen her iki bölge de önemli doğa alanlarında ve deprem riski taşıyan yerler durumunda. Nükleer santrallerin halihazırda deprem dışında da birçok kırılganlığı var. Çernobil’den bu yana nükleer reaktörler modernleştirilmiş olabilir, ancak teknolojinin kazalara karşı savunmasızlığının temel sebepleri aynıdır. Bunlar beklenmeyen teknolojik hatalar, operatör yanlışları, genel olarak sektörde şeffaflık eksiği, ekonomik veya politik baskılar ve olası korsan veya dijital saldırılardır. Çernobil’den bu yana resmi olarak yaklaşık 800 dikkate değer kaza Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’na rapor edilmiştir.
Rusya ile varılan anlaşmada nükleer güvencenin ölçütü ne?
Bugün Japonya’da yaşanan nükleer felaketi eski teknolojiyle açıklamak hiç gerçekçi değildir. Japonya, nükleer teknolojinin en gelişmiş olduğu ülkelerden biridir. Nükleer santraller insan hataları, kurulum hataları ve doğal afetlere karşı her zaman kırılganlar. Japonya’da yaşanan felaket de bunun bir göstergesi. Rusya ile yapılan anlaşmada da nükleer güvenliğe yönelik hiçbir net ölçüt konulmamış. Nükleer enerjiye AB’de her türlü devlet teşviki yasak iken, bu anlaşmayla 15 yıl alım garantisi ve Akkuyu sahasının devredilmesi ile doğrudan devlet teşviki sağlanıyor. Türkiye’de Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) süreçleri zaten zayıf ve göstermelik iken bu anlaşmada hiçbir madde bulunmaması da nükleer santrallerin AB’nin şeffaflık ve tarafsızlık ölçütlerinin hiçbirine uyulmadan inşa edileceği anlamına geliyor.
Güneş enerjisi temiz, güvenli ve daha hızlı
Akkuyu ve Sinop’ta yapılması planlanan nükleer santrallere karşı mücadelelerini sürdüreceklerini söyleyen Pınar Aksoğan, konuşmasını şöyle sürdürüyor: “Greenpeace Akdeniz, 2010 yılı Ekim ayında, yenilenebilir enerjilerin ihmal edilen potansiyeline dikkat çekmek için Akkuyu’nun yanı başındaki Büyükeceli beldesi camisine bir güneş enerjisi sistemi kurarak, güneş panelleriyle, güneş enerjisinin daha temiz, daha hızlı ve daha güvenli olduğuna dikkat çektik. Bugün nükleer karşıtı her yurttaş sokağa çıkma, tepkilerini dile getirme ve çözüm talep etme hakkına sahip. Bu aynı zamanda hükümet politikalarını da değiştirebilen bir güç. Ancak bu konu aynı zamanda bilime dayalı bir temele oturtulması gereken bir güç. Bizler çözümler sunan bilimsel raporları da paylaşıyoruz.”
Yaklaşan seçimler öncesi partilere nükleer konusunda bir mesajınız olacak mı?
Hükümet tüm bu yaşanan gelişmelerin de sonrasında, nükleer planlarından vazgeçtiğini açıklamalıdır. Bugün Akkuyu’da, Sinop’ta ve ülkenin her yerinde nükleer enerji istemeyen insanlar ve nükleer karşıtları politikacılardan beklenti içindedirler. Hükümet, facianın büyüklüğünü kavrayamadan yaptığı açıklamalardan ve mayıs ayına kadar Akkuyu’ya kazma vurma kararından geri adım atmalıdır. Seçimler öncesinde, nükleer karşıtlarının duyarlığının farkında olarak partiler önümüzdeki dönemde planlarını bu doğrultuda yapmalıdırlar.
Akkuyu güvenli değil
Akkuyu’da nükleer santral kurmak için 1976’da verilen yer lisansı, santral kurma uygulamalarının en temel kriteri olan güvenlik kriterine aykırı olduğunu söyleyen Pınar Aksoğan, şu bilgileri veriyor: “Akkuyu’daki nükleer santral, Doğu Akdeniz’in geniş bir bölümünün nükleer atık ve yakıt taşımacılığında bir geçit olmasına yol açacak korsan saldırıları veya sabotaj tehlikesini arttıracaktır. Bunlar çevre, toplum ve bölge için hesaplanamaz sonuçlar doğurabilir. Akkuyu yer lisansını veren 3 kişiden biri olan Prof. Tolga Yarman, ‘1976’da verilen Akkuyu lisansının yeniden değerlendirilmesi gerekiyor çünkü şu andaki bilgiler lisans verilirken yoktu elimizde’ diyor. Bu durumda lisansın iptal edilmesi gerekirken, TAEK bu veriyi görmezden gelerek ilk nükleer santral yapılacak bölgeyi yine Akkuyu olarak belirliyor. Böyle bir tehlike varken, lisansın iptal edilmesi ve nükleer planlarının durdurulması gereklidir.”