Politik seçim dönemlerinde kadınlar, yaşamın sair dönemlerine göre daha fazla gündeme gelme imkanlarına sahip olurlar. Onların bu imkanlara sahip olmaları siyaset aktörleri ve kurumların, onların oylarına olan ihtiyaçlarının sonucu olmaktadır.
Seçim dönemleri; genellikle politik algılamaların en yüksek olduğu anlar olduğu için, dolayısıyla da verilecek olan mesajlara en açık dönem ve politik mesajlarında en yoğun olduğu dönem olmaktadır.
Dönemin bu halinin ana yansıması da, kadından istenen her oyunda erkek egemen düzenin devam ettirilmesi anlamına gelmesidir. Tam da bu noktada,kadın; toplumdaki politik algılamaların yüksek olduğu böyle bir anda kadın kimliği, kadının toplumdaki yeri, politikadaki yeri ve ana siyasal aktör konularında kendisini ifade edebilme imkanlarına daha fazla sahip olmaktadır.
Kadınlar:
Erkek egemen yaşamın hükümranlığına karşı; paylaşımcılığı, anlamacılığı ve ortaklaşmacılığı yani kendi dilini kendine siyaset biçimi olarak almaları gerekmektedir. Toplumun hayata bu pencereden bakması için politik kültür oluşturmalıdır.
Her olguda olduğu gibi; sorunun mağduru olan sorunun en iyi anlamaya ve çözümler üretmeye en yakın kesimdir. Bu yakınlık olma halleri, onların bilgi edinme ve bilgiyi yoğurma eylemleriyle kucaklaşması halinde anlam kazanacaktır. Öbür durumda ise, karşıda durma noktasını aşamamayı beraberinde getirmektedir.
Erkek cinsi toplumu içerisinde, kadın kimliği konusunda kadından yana düşünen erkek kimliği bulunması, kadın toplumu açısından kolaylaştırıcılık sağlamaktadır. Bu kolaylaştırıcılık, erkek egemen toplumundaki erkek kimliğine kendi içinden karşı çıkmadır. Bu karşı çıkma kendi içlerinden olduğu için, kadın kimliğinin teorik ve pratik tutum alışlarına karşıdan, cepheden tavır koymaya da kalkan vazifesi görür. Dolayısıyla; egemene egemen içinden itiraz, egemene suçlama imkanlarını sunmazlığını da beraberinde getirmiş olur.
Arzuhalimi toparlayacak olursam.
Ezilen ulus devrimcilerinin, milliyetçilik suçlamaları ile karşılaşmamalarının en büyük güvencesi, ezen ulus devrimcilerinin kendi toplumlarına ezilen ulusun; özgürlük haklarından, demokratik haklarından yana tavır koymalarından geçmektedir.
Özgürlük, demokrasi, sosyalizm kadın kimliğine en yakın kavramlardır. Bu kavramlar, kadının devamlı olarak kendisini bir adım daha, bir adım daha ileriye taşıyacak koşullardır. Her ne kadar, yaşanmış olan sosyalizm pratikleri bize bu konuda garantiler vermese de, unutmamak gerekir ki bu geçmiş yaşanmışlık; kadın sorununun işçi sınıfı sorunu içerisine gömülmüş olasından kaynaklanmaktaydı. Zaten bu gömülmüşlüktür ki, kadın sorunu gömülmüş derinliklerinde, unutulmuşluklarında kalmıştı.
Burada sosyalizmin diliyle kadının dilinin ayrı kulvarlarda durmasına gerekçe olan barikatları kaldırıp, kadının dili ve sosyalizmi kadın dilinden anlama akışlarının birleşmesi doğallığının buluşması yol almaya yeni bir nefes getirecektir.
Bugün, toplumsal ve siyasal mücadelelerin olduğu her yerde kadın önemli bir aktör konuma gelme sürecindedir. Onun bu aktörlüğünün görünür ve egemen olması gerekmektedir. Ve bu da, hayatın her alanına onların müdahale etmeleri ile imkana kavuşacaktır.
Kadın hayatın belirleyeni olmalıdır.