arşivAli SarıtepeAteşe benzin dökmek - Ali Sarıtepe
yazarın tüm yazıları:

Ateşe benzin dökmek – Ali Sarıtepe

Yeniçağ podcastını dinleyin

Seçim sathı mahalline girilirken, Kürt sorunu devlet-hükümet tarafından eskinin tekrarı olarak sahneye çıkarıldı.

Gelinen noktada yaşananlara baktığımızda, muhtemeldir ki şu şekildeki düzeltme  yaparsak yapılanlara daha anlatıcı olacaktır.

Erdoğan “Kürt kardeşlerimizin sorunları vardır” demişti.

Bu anlatım Erdoğan hükümetinin pratiğini ifade etmiyor.

Doğru ifade şöyle olmalıdır: “Kürt kardeşlerimiz yoktur.”

Yapılan tam da budur.

Uzun yıllar boyunca siyasi iktidarların askere havale ettikleri Kürt meselesi; her türlü şiddetle yok edilmeye çalışılırken, faili meçhullerle zirveye ulaşan derin terör, bugün yine bul yok et yöntemiyle hal yoluna konulmaya çalışılmaktadır.

Erdoğan hükümeti yaşadığımız bu seçim sürecinde, Kürt sorununu kendi seçim sürecine malzeme olarak kullanmaktan sonuna kadar faydalanmakta ve bunda da kararlı olduğu görülmektedir.

İktidara ezici çoğunlukla gelme ve kendisine devlet başkanlığı yolunu açmayı, bu seçime bağlamış bulunmaktadır. Ve bunu yaparken kendi yelkenlerini dolduracak her rüzgarı alma konusunda tereddüt yaşayacağını sanılmamalıdır.

Silahların susması politikasının seçim sonrasına kadar uzatıldığı ve basına yansıyan kadarıyla da tarafların ittifak etmelerine rağmen, kısmı de olsa yok etme temelli silah kullanmaları da olsa, bugüne kadar gelen süreç şiddetli saldırmalarla sona erdirilmeye çalışılmaktadır.

Bugün, yaratılan bu şiddetin AKP hükümetine rağmen devlet politikasıdır tespitlerinde bulunmak durumu yanlış anlatmaktan başka bir şey değildir. AKP, Kürt sorununu gündeminden çıkardığının en somut anlatımı; bugüne kadar o bölgedeki milletvekili adaylarını yörenin kendisiyle bağlaşıklığı olan simge isimlerden seçmesi yerine, ağırlığı hafif kalan isimlerle seçime girmesidir.

Dolayısıyla gelecekte oluşacak olan AKP grubunda artık eskisi gibi güçlü(!) Kürt parlamenterler dahi olmayacağıdır. Yani yok dediği Kürt sorununu, önce kendi parti grubunda uygulayacağıdır.

Bunu yaparken  de milliyetçi kesimlerden alabileceği en yüksek seçmen iradesini alarak, MHP’yi barajın altına düşürerek oy oranı matematiğinin çok üstünde milletvekili ile grup kurmak istemektedir. Bu kesimden oy alma ve MHP’yi barajın altına düşürmek için, bir biçimiyle basına servis edilmiş olan Kaset skandalını soruna kadar kullanmakta kararlı durmaktadır.

AKP; 12 Haziran seçimlerini %50 ve üstü hedeflemesini yaparken aynı zamanda MHP’yi barajın altına düşürmesi bu seçimin stratejisi olarak kurgulamış bulunmaktadır. Kürt nüfus coğrafyası ve seçmenlerinden alacağı azalmış oylara karşı, kendisine MHP seçmen çevresinden alacağı ziyadesiyle oylarla,fazlasıyla karşılamayı düşünmektedir.

Daha önceki toplu irade beyanlarında, demokrasi ve özgürlükler söyleminin de içinde barınabildiği halde; bu seçim sürecinde bunlarla ilgili bir beyanda bulunmaması/kendine saklaması(!) ve siyasi kampanyasını gelecek “cek-cak”lar üzerine kurması da göstermektedir ki; Kürt sorununda yaratılan şiddet ve gerginlik iktidar-devlet bütünleşmesinin bilinçli davranış sonuçlarıdır.

Erdoğan, partisinin %50 oranını göremediğini fark ettiği noktada uluslar arası sorun yaratacağı kuşkusudur.

31 Mayıs tarihi ile İsrail’in Mavi Marmara katliamı yıldönümü istismarıdır. Bu yarayı tekrar kaşıması onun sadece milliyetçi seçmen oylarıyla yetinmeyip, kendi etkisi altında olmayan siyasal İslam anlayışlı seçmen kitlesine etki etmesi olacaktır.

Filistin meselesinden İslami duyarlılığı manipüle edip, oya dönüştürme çabasının oluşması yabana atılamayacak kadar yakında durmaktadır.

Böyle bir durumda; şu ana kadar yürütülen hükümet-devlet ortaklığı politikası, muhtemeldir ki farklılaşma noktasına gelecektir.

Bugün; ABD ve AB ileri gelen devletleri yöneticilerinin endişeleri, hükümetin yeni bir Mavi Marmara olayını yaratmada İHH’ye söz geçiremiyeceğini söylemesidir.

Ortaya çıkan manzara bu şekilde olursa bundan çıkacak olan sonuç; AKP’nin parlamentoda mutlak çoğunluğu yakalaması ve MHP’nin barajın altına düşmesi olacaktır. %50 oy garantileyememenin en büyük tehlikesi, Erdoğan’a, uluslar arası sahneyi de kullanma kararlılığına götürebilir.

Hele ki; 31 Mayıs ile 12 Haziran arasındaki zaman aralığının kısa olması bunu aklımızdan çıkarmamalıdır.

 

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
325AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin