Rusya’nın en aktif çevre örgütlerinden Eco Defence, Rusya’nın nükleer santral inşa potansiyeli ve tarzına dikkat çekerek Akkuyu’nun mutlaka durdurulması gerektiği konusunda uyardı.
Litvanya Ignalina tipi reaktörlerin kapatılması ve Çernobil için başlatılan Anti-Nükleer Kampanyası’na verdiği aktif destekle tanınan çevre koruma örgütü, Türkiye’nin yüksek sismik aktivite gösterdiğini hatırlatarak, bunun Rosatom’un kullandığı farklı teknolojiyle birleştiğinde büyük felaketlere yol açabileceğini belirtti. Yeniden sokaklara çıkmaya hazırlanan Eco Defence, Akkuyu’daki nükleer santrali durdurmak için gösterilen çabalara katılacaklarını da duyurdu.
Ajansımız ANF’nin sorularını yanıtlayan Eco Defence’ın Başkanı Vladimir Slivyak, Rusya’daki 32 nükleer santralden 22’sinin 30 yıl önce yapıldığını ve modern güvenlik lisanslarına uygun olmadığına dikkat çekerek güvenlik düzeylerinin çok düşük olduğunu vurguluyor. Slivyak sokağa inme gerekçelerini şöyle ifade ediyor:
“Rusya’nın nükleer santralleri çok eski ve güvenlik standartları düşük. Rusya’ya ait firmalar dünyanın deprem riski olan alanları ayırmaksızın santral inşa ediyorlar. Örneğin Bulgaristan’daki Belene, Türkiye’deki Akkuyu ve Ermenistan’daki Metsamor santrali gibi. Bütün bu projeler deprem riski yüksek olan bölgeler. Herhangi bir deprem durumunda kimse bu santrallerin yıkılmayacağının garantisini veremez. Ayrıca nükleer atıklar kendi başına büyük bir tehdit haline geliyor. Bu yüzden sadece biz değil, örneğin Çernobil’deki nükleer atık ve etkilerinin giderilmesi için çalışan aktivistler gibi ülkemizde ve dünyadan bazı çevre örgütleriyle birlikte eylemler düzenleyeceğiz. Zaten Nükleer santrallere karşı kampanyaları destekleyenlerin sayısı geçen yıllara oranla artıyor.”
KÜRTLERİN BURNUNUN DİBİNDEKİ ATOM BAMBASI, METSAMOR
Slivyak, Ermenistan’ın dünyanın en tehlikeli on nükleer santralinden biri olan ve Kars sınırında bulunan Metsamor’un kapatılması için hiçbir şey yapmadığını ve alternatifi bir enerji çalışması olmadığını söylüyor: “Bu santralin çevresinde yaşayan nüfus Japonya’daki insanların durumuna düşebilirler. Örneğin VVER–440 tipi nükleer santrallerden bir tanesi Bulgaristan’da vardı. Ama bu ülke Avrupa Birliğine girdikten hemen sonra kapatıldı. Bu olay dünya güvenlik sisteminin VVER–440 tipi santralleri kabul edemeyeceğini gösteriyor.”
TÜRKİYE ROSATOM’U BORÇ İÇİN TERCİH ETTİ
Rosatom’un potansiyelini analiz eden çevre koruma örgütü, Türkiye’nin Akkuyu’da Rosatom’u tercih etmesinin söz konusu şirketin tüm yapım masrafını üstlenmesinden kaynaklandığına dikkat çekiyor. Bu şirketin yılda sadece bir nükleer santral yapma kapasitesine sahip olmasına rağmen 2030 yılına kadar Rusya’da 26, dünyada 50 nükleer santral ihalesini üstlendiğini hatırlatan Vladimir Slivyak, şirketin bu kadar çok sözleşmeyi imzalamasına kimsenin akıl erdiremediğini söylüyor. Slivyak, Rosatom’un potansiyelini ve vaatlerini şöyle değerlendiriyor:
“Herhalde liste oluşturacak önemli projeleri öne alacak, diğerleri çok daha sonraya kalacak. Türkiye’deki santral, Rosatom için öncelikli olanlar biridir. Onlar Akkuyu’yu son teknoloji ile inşa edeceklerini iddia ediyorlar. Yeni teknoloji kazalar konusunda % 100 garanti vermez. Rosatom’un kendi bilgilerine göre yeni reaktörlerin çekirdek (reaktör çekirdeği) erimesi ve nükleer atık tehlikesi büyük kazalara yol açabilir. Yine Rosatom altını çizerek bu tür büyük kazaların olmayacağını iddia ediyor. Ama Fukuşima’daki kazadan önce Japonya’daki firma da kaza olasılığının olmadığını söylüyordu. Yine Çernobil’deki şirket yöneticileri de öyle. Genel bir kabul var ki aslında nükleer reaktörler güvenli değildir. Ayrıca reaktörlerde üretilen nükleer atıklar insanlar için 240 bin yıl boyunca bir tehlikedir.
Herhangi bir reaktör pazarlayıcısı kendi malını satmak için onu övebilir. Bunun arkasında hiçbir şey yok. Sadece ticari çıkarlara dayanıyor. Rosatom için öncelikli olan paradır, güvenlik sonradan gelir.
Santraller kendi enerjisini kullanamaz. Reaktörlerdeki güvenlik sistemi bir dış enerji kaynağına bağlıdır. Yani harici bir kaynağa ihtiyaç var. Herhangi bir sebeple enerji akımı hatları zarar görür veya yıkılırsa nükleer santralin güvenlik sistemi işlemez hale gelir. Yeni kullanılan icatlar kâğıt üzerinde güzel görünüyor olabilir. Ama hayata geçirildiğinde planlandığı gibi çalışmaz. Kim Çernobil’de o kadar büyük bir kaza yaşanacağını tahmin edebilirdi, yâda Japonya’da. “
AKKUYU’YA ASLA İNŞA EDİLMEMELİ
Eco Defense başkanı Vladimir Slivyak Akkuyu konusunda son derece kesin bir dil kullanılarak yapının engellenmesi gerektiğini aksi takdirde büyük bir felakete yol açabileceğini belirtiyor: “Elimizden geldiğince santrale karşı mücadele edilmeli ve bu proje durdurulmalıdır. Kurulacak santral büyük bir felakete yol açabilir. Orada iddia edilen tüm güvenlik sistemi kurulsa bile büyük riskler taşıyor. Güvenli radyasyon yâda nükleer atıkları insanlar için zararsız kılacak bir teknoloji yok. Rusya’daki nükleer santralleri inşa eden şirketler en düşük teknolojiyi kullanıyorlar ve düşük kaliteli ürünler üretiyorlar. Biz Türkiye’deki çevre örgütleriyle ilişkiye geçmeye çalışıyoruz. Bu santralin önlenmesi için birlikte çalışma yapmak istiyoruz. Çünkü Akkuyu asla inşa edilmemelidir.”
TÜRKİYE YAKITI SADECE RUSYA’DAN ALABİLİR
Yenilenebilir enerjinin verimliliğinin arttığını ve masraflarının giderek düştüğünü belirten çevreci, Türkiye’nin santralin yakıtı konusunda bağımlı kalacağını belirterek sözlerini şöyle sürdürüyor.
“Yenilenebilir (güneş, rüzgâr, su gibi) enerjinin verimliği yükseliyor. Oysa nükleer enerjisinin masrafları giderek artıyor. Çünkü nükleer atıkları saklamak için büyük paralar gerekiyor. Bu enerji türü çok masraflı bir hale geliyor. Ayrıca Akkuyu kurulursa Türkiye Rusya’ya bağımlı hale gelecek. Yakıtı sadece Rusya’dan almak zorundadır. Çünkü Rusya’nın kurduğu nükleer santrallere uygun yakıt başka ülkelerde üretilmiyor. Bu aynı zamanda Rusya’nın politik kontrolü anlamına gelecektir. Ama yenilenebilir enerji kaynakları gittikçe ucuzlayacak. Çünkü yeni ve daha kullanışlı ve daha verimli teknolojiler çıkıyor. Ayrıca yenilenebilir enerji için yakıt gerekmiyor. Güneş, rüzgâr ve su gerekli bunlar Türkiye’de var dünyada var.
Bu enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji kaynaklarının gelişimi bir politikadır. Bu politika enerji bağımsızlığı, temiz ve güvenli bir çevre garanti ediyor. Almanya bunun iyi bir örneğini oluşturuyor. Bu ülke santralleri 2020 yılına kadar durdurma kararları var. Rüzgâr santralleri bu ülkedeki enerjinin % 20’sin üretiyor. Yenilenebilir kaynakları atmosfer zararlı emisyon yapmazlar. İklim değişikliği ile mücadele etmek ve sera gazı sürümünü azaltmak için en iyi fırsatı sunuyor.”