arşivAli SarıtepeAkil olmaya ‘ama’ yakışmaz - Ali Sarıtepe
yazarın tüm yazıları:

Akil olmaya ‘ama’ yakışmaz – Ali Sarıtepe

Yeniçağ podcastını dinleyin

Uzun dönemden beridir özellikle basında ifadesini bulan Kürt Sorununu anlıyorum ‘ama’ deyip, özü; geçmişin payandalarından kurtulamayan anlayışların egemen hallerinin devamlılığıdır.

Bu tip anlayışlar genel olarak geçmişte bu sorun ile alakalarını, yok sayma noktasından bakmalarının günümüzdeki versiyonları olarak karşımızda durmaktadırlar.

Sadece sağ siyasal anlayışlardan beslenen bakış açılarının günümüz ifade şekli değildir bu. Sol siyasal anlayışlardan beslenen ve hala bu anlayış içerisinde olduğu ifadesinde olan kimi akımlarda, Kürt Sorunu karşısında ön anlatımlarını yaptıktan sonra ‘ama’ kelimesini, ayracını koyup sorunu ötekileştirmektedirler, sorunu ötede tutmaktadırlar.

Dolayısıyla hangi geçmişten beslenmiş olursa olsun, özünde burjuva demokrasisi sorunu olan Kürt Sorunu, ulusal sorun; çözülemeyen ya da çözdürülmeyen bu sorunun artık taşınamayacak yük haline geldiği, yükün sadece kendisi olmayıp, onun yanında yük olma durumuna gelmiş bir kucak sorunun artık çözülmesi zorunluluk noktasında durduğudur.

Bugün, Türkiye sorunları Kürtleşmiştir. Sorunun bu karaktere bürünmesinden dolayı, çözümde kendisini bunun üzerinden bulacaktır. Hal böyle olduğuna göre, demek ki ‘ama’larımız birikmiş diğer sorunlara da engel teşkil etmektedir.

Tam da bu noktada; Kürtlerin sorunları hakikattir, ama Türkler anlayışının terk edilmesi noktasına gelmiş bulunmaktayız.

Kürt sorununun dengbej’cisi olan Kürt aydınları ‘ama’ kelimesi ortaya çıktığı zaman, doğal olarak sorunun asıl muhataplarına sorulması gereken ve buna kendilerinin muhatap edilmesinden kaynaklanan haksızlığa tepkinin sessiz duruşu içinde olmaktaydılar.

Sorunun bu noktasında; çözüm gücü olmamalarına rağmen, çözümün onlardan beklenilmesinden kaynaklanan Türk milliyetçiliğine körük olma tehlikesine karşı sessiz kalmaları onların en haklı duruşu idi.

Bugün Kürt sorunu; kendisini anlatma ve anlanması noktasında ısrarlı taleplerine karşı duyarsız kalınmalardan, kendisini çözümün pratiğine götürmek zorunda kalmıştır. Atacakları pratik adımların doğruluğu yanlışlığı bir tarafa, kendilerini sorgulamaları gerekenler Türk karakterli aydınlar, artık kendilerinin de anlayışlarında yeni bir yol ayrımına geldikleri hakikatidir.

Soruna, çözümden yanaymış gibi bakmanın çıkmaz kücçelerinde nafile gezmelerinden çıkmaları ve soruna çok açık bir şekilde kendilerini muhatap etmeleri noktasına geldiklerini getirmeleri zorunluluğudur.

Çünkü 12 Haziran: Aynı zamanda şu ana kadar kullanılan dilin ve tümcelerin bittiğini anlatan son noktadır.

Akil yeni dil ister.

Akil yeni şeyler bekler.

Akil olmak sokağa söz olmayı bekler.

Akil olmak ancak bunlardan üretilirse bir anlam bulur. Yoksa akil olmak sadece ‘akıllı’ olmak derekesine kalır. Ki, böyle akıl ve akıllı olma halleri de her tarafta çuvallarca bulunmaktadır.

Akil adam sözü olan kim varsa, sosyal ve siyasal titri ne olursa olsun; kendisini sorunun çözümünden yana açıkça tavır koymak zorunda görmelidir. Sorun; aynı zamanda birden fazla tarafın olduğu anlatımı ise, tarafın aydınları olarak artık sırtlarına yüklerini vurmaları zamanıdır.

Şu ana kadar yüklenmekten çeşitli boyutlarda kaçındıkları bu görevleri: Analarının sütlerinin ak olması, helal olması için sırtlarındaki görevleridir.

Coğrafyamız her zamankinden çok çiçek tarlası olmaya yakındır.

O, sadece bakılmayı bekler.

 

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
325AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin