arşivSaid İlhanBİZİM MESELE “masal” OLURKEN! - Said İlhan
yazarın tüm yazıları:

BİZİM MESELE “masal” OLURKEN! – Said İlhan

Yeniçağ podcastını dinleyin

Tüm icraatları duygusal davranışlar sergilerken, toplumun geri kalmışlığında “prim” yapması doğal karşılanabilir. Buna “şan ve şerefi” de yüklerseniz, bir yanda vatandaşın gururu kolaylıkla okşanırken diğer yanda “siyaset / hükümet” edenler “küpünü” doldurmakta… Ancak bunun hiç te övünülecek bir durum olmadığı açıktır! Gelişmiş ülkelere bakınız; davranış biçimlerinde “duygusallık” değil, toplumun birincil menfaatleri ön plana çıkarken, ki bu durum onları “hatıra gönüle bakmayan” kendinden emin güçlü / zengin bir pozisyona taşıyabiliyor. Nedeni ise bir çoğumuzun gözden kaçırdığı çok basit bir açıklamada saklı; birinde “mücadele edilmeden yukardan bahşedilmiş” diğerinde ise “uzun mücadeleler sonucunda – kabul ettirilerek – (hani söke söke alırız deriz ya, öyle) kazanılmış” haklar olmaktadır. Anlatmak veya anlamak için mutlaka “köşeli parantez” de kullanmak gerekmiyor, anlayacağınız gibi!

Ülkemizde yerli halkı bir yerde yok etmeye yönelik, daha çok “vatandaşlık” verilmesi konusu gündemin başında ama ne yazık ki bir elin parmağı kadar bile “ses” bulamıyor? En son TDP’nin başkanı Çakıcı tarafından “konuyu uluslararasına taşırız” ve daha ileri giderek “meclisten de çekiliriz” söylemi, tıpkı Sendikaların Brüksel çıkarması gibi nihayet doğru adresin tesbitidir. Sözde “çözüm” müzakereleri sürer ancak yapılanlar tersini gösteriyor… Bugüne kadar uzlaşıya varılan “konular” bile yok farzedilirken olumlu sonuç alınması mümkün olabilir mi?  Sorun ortada ve BM parametreleri, Uluslararası hukuk ve anlaşmalar ile üyesi olunan AB değerleri dururken olayı başka kanallara çekmek suretiyle saptırmak en büyük sorunu yarattığı anlaşılmıyor mu? Kendi alanında “tribünlere” oynanan oyunu dünya kamu oyu yakından izliyor… Konjonktür – bugünkü defakto durum yanıltmasın, bölgedeki çıkarları nedeniyle arkasına aldığı güçler de farkında ama nereye kadar gider, sonsuza kadar olmayacak herhalde!

Bunlar olurken ülkesine ve halkına değer veren Almanya Çevre bakanına bakalım; bizde renk renk Alman imalatı mersedeslerden inmeyenlere ders olur mu bilemem ama Alman bakan meclise bisikletiyle geldikten sonra mecliste “nükleer santrallere hayır” kararını aldırmıştır. Yönetmek veya eski ifadeyle “devlet adamlığı” bu olmalı! Burada veya geri kalmış toplumlarda ise meziyet her nedense kendi yurduna hizmetten ziyade “işbirlikçilikte” görülmektedir. Sorun özellikle bizim Kuzey Kıbrıs’ta her alanda “kayıt dışılık” iken bunu “düzeltmek” için el atmak yerine, bunu daha da “azdıracak” eylemlere başvurmakta! Adı “devlet” ama ortada görevini yapmaktan çok çok uzağa düşülmüş bir “organ”, esasen nereye bağlı olduğu belli… Bunu biz değil, bunu uluslarası örgüt ve mahkeme kararları söylüyor. Tek başarılan, teslim edelim ki uzman kuruluşların saptadığı bir durum; ülke “kumarhane, gazino, karapara aklama, uyuşturucu ve fuhuş cenneti” haline dönüştürülmüş! Kurtuluş yeni “organ” nakli mi? Kendi özünde atılacak yeni adımların bunu sağlayabileceği artık iyice bilinmelidir.

 

SEÇİMLER VE SONUÇLARIN ETKİLEŞİMİ

Güney’de maşallah milletvekili seçimi yapıldı, bitti… gelecek hafta da Kuzeyimiz Türkiye’de yapılacak ve tabiatıyla bitecek! Gerçek ve doğru olan seçimin yapılması olmamalı… neyi değiştireceği, ülkeyi daha iyiye taşıyıp taşıyamayacağı olmalı değil mi? Ne yazık ki bunu göremeyiz! Eskilerin yerine yeni bir iki veya bir kaç kişinin meclise gönderilmesine “değişim” denemez. Güney’de meclis başkanlığı için yapılan “kirli” pazarlıklar bile alınacak mesafeye yeterli! Ya Türkiye’deki seçimden “değişim” beklenebilir mi? Siyasi partilerin propaganda konuşmalarıyla mitinglerinde yaşananlar da keza durumu yansıyor… Seçimlerde bunlar “olur” normal demek, ülke meselelerini en basitinden “hafife “almaktır. Kaset skandalları, yüzde 10 barajı, devlet imkanlarının siyasi parti yararına verilmesi, devletin güvenlik güçlerini halkın karşısına çıkarma, haksız ve orantısız güç kullanılması vb otoriter yöntemler “demokrasi” ile nasıl uyuşabilir?

Yeni anayasa, demokrasi – özgürlükler ve darbecilere yargı yolunun açılması kulağa hoş gelir ancak bunu uygulayacak “irade” bunlarda ne gezer? Her şeyden önce “eşyanın tabiatına aykırı” bir durum; “asker millet” ve “peygamber ocağı”nın başaracağı şey değil! TV kanallarında sözde tartışmalr var, bakıyorsunuz kendi alanlarında (!) uzman konuşmacılar “Kürt milliyetçiliği tehlikeli” diyebiliyor… Allahaşkına buna “kendi gözündeki merteği görmemek” denmez mi? Enver Paşa, Talat Paşa’ların pantürkizm belasına neler yaptığı bilinmiyor mu sanılır ne? Tüm ırkçı – şovenist – faşist – dinci zihniyet ve fraksiyonlara karşı çıkılacağına “seninki kara, benim ki ter temiz” demek kime yarar sağlar, açık değil mi? Tek alınacak rehber “insan haklarına saygı” bu kargaşada kaynayıp gidecektir tabiatıyla! Rejim, sistem mi yoksa oraya getireceğiniz kişilikle mi ilgili düşünmekte yarar var; bu halde (tövbe mi demeli) İsa, Musa veya Muhammed’i hatta havarilerle halifelerini getiriniz inanınız ki değişecek bir şey yoktur.

Kıbrıs’ta BM güvenlik Konseyi’ne de müzakerelerde uzlaşıya varıldığı tescili yapılan 1977 – 79 (Denktaş – Makarios ve Kiprianu) doruk anlaşmaları ile daha sonra (Talat – Hristofyas) müzakerede kabul edilen “uluslararasında tek egemenlik, tek kimlik, iki bölgeli ve siyasal eşitliğe dayalı iki toplumlu federasyon” çözümünden BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’un haberdar olmaması mümkün mü? Kıbrıslıca söylersek; “Ma nedir daha neyi gonuşursunuz, Lefkoşa’yı bıraktınız… habire yok Newyork, yok Cenevre’de toplantılar” tabii ki fırsat bu fırsat seyahatler, yeme içmeler ve alışveriş! Bari bizim meselede bir milimcik ileri adım atsanız ya be, gumbarolar!” Yaşadığı dönemde yaptıklarıyla her ne kadar “gurur” verici olduğuna kendilerini inandırsalar bile, doğru “iş” görmeyi yitirenler, daha sonraki – suçluluk – pişmanlıkları toplumlara verilen zararı telafi etmeyecektir.

 

SONUÇ YOKSA KARŞIMIZDAKİ SORUN MU?

Devlet “gücünü” toplumun yaşam düzeyini iyileştirme yerine, “hak” arayan vatandaşlarını sindirmeye kullanmaktadır… Bizde sendikacı ve basın mensuplarına uygulanan şiddet örnektir. Bunu gören bazı “imtiyazlı” (Cratos gibi) özel güvenlik güçleri de boş durmaz, Allah vermedi der o da basıyor sopayı!  Hükümet ise bunları görmezden gelir, Hristofyas ciddi ciddi yurtdışı (Avustralya vd) temaslar yaparken bizim başbakan ise Londra’da orada yaşayan Kıbrıslıtürk toplumunun sorunlarını yerinde inceleyecek(miş)! Duyanlar bu sorunları sanki İngiliz başbakanı ve bizzat  kraliçeyle ele alacak galiba mı diyecek zanedilir, ne bileyim? İngitere’den gelip mal alanların “soygun” perişanlığı haber yapılması neden kızdırıyor… yoksa “eline bayrak alıp şükran mı çeksinler” istiyorsunuz! Ülke sorunlarına ne denli önem verildiğine başka bir örnek! Bir çok siyasetçimiz (sadece hükümet üyeleri değil, meclisteki partilerden oluşan heyetler) ülkesinde yakalamadığı “formu” korumak için sık sık ve uzun yurtdışı yoğun temas ve ziyaretlerde araması artık bir “KKTC dış politikası” haline getirilmiştir. Yahu sormazlar mı; “siz 40 yıldır KKTC’yi Türkiye’ye dahi tanıtamadınız, nedir söylediğiniz?” Tanıtma yılınız da (bu kafayla) aynen “yeme, işmeden ve gezmeden ibaret” olacaktır!

Güney’deki seçimde “oy” kullanan Kıbrıslıtürkler “vatandaşlıktan” atılacakmış, böyle bir “hukuk / insan hakkı ihlali” olabilir mi… orada yaşayıp da “oy” hakkından mahrum edilince başvulan uluslararası mahkeme kararıyla kazanıldığını çoğu bilemez! Bizde, ülkeyi “sormagir” hanına benzeten anlayış yüzünden – tamamen ayrı kültüre sahip – yüzbinlerin akın ettiği ve vatandaşlık verilmek istenen ortamda, bırakın atılmayı düşünmenin bile hangi “zihniyeti” taşıdığı ortada değil mi? Kimilerin Kuzey’e geçişi ise yasaklandı, hangi akla hizmet / ziyandır… AİHM kararlarının neyi ifade ettiğini anlamayanlardan esasen bu beklenemez!

Bizim mesele “masal” oluyorken hükümet edenlerce hala daha “yok yok, her şey yolunda, nurlu ufuklar yakın! KKTC’yi sonsuza kadar yaşatacağız” demelerinin ne anlama geldiğini herhalde siz de anlıyorsunuz?

 

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
351AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin