DAÜ Kolej, İlkokul ve Kreşinin Doğa Kolejlerine kiralanması ile ilgili ön protokol imzalandığı ortaya çıkması ile DAÜ-SEN bir mücadele süreci başlattı. Hızlı gelişen süreçte Sendikal Platform ve siyasi partiler de DAÜ-SEN’in eylem ve çalışmalarına destek verdi. 8 Haziran itibari ile İrsen Küçük ön protokolun bağlayıcılığı olmadığını açıkladı. DAÜ-SEN süreci yakından takip etme kararı aldı…
Eylem
Doğu Akdeniz Üniversitesi Akademik Personel Sendikası (DAÜ-SEN), üniversite bünyesindeki üniversite öncesi okulların işletmelerinin devredilmesini protesto amacıyla 8 Haziran, Çarşamba günü Bakanlar Kurulu toplantısı sürerken Başbakanlık önünde eylem düzenledi.
Eyleme Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP), Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP), Birleşik Kıbrıs Partisi (BKP) ve Yeni Kıbrıs Partisi (YKP) ile Sendikal Platform ve Baraka Kültür Merkezi de destek verdi.
Yaklaşık 100 kadar eylemci düdükleri ve DAÜ-SEN bayraklarıyla Başbakanlık önünde “DAÜ’yü Satanlar Yargılanacak…Eşber Serakıncı Hesap Verecek”, “DAİ-DAK Kreşi Kurtardılar, Sıra Üniversitede”, “Cumhurbaşkanı Göreve”, “Özelleştirmeye Hayır” yazılı pankartlar taşıdılar.
Bakanlar Kurulu toplantısı sonrası resmi araçlarıyla Başbakanlıktan ayrılmak isteyen bakanların araçları da, eylemcilerin pet su şişelerine hedef oldu.
ÖZKARAMANLI
DAÜ-SEN Başkanı Hüseyin Özkaramanlı eylem sırasında basına yaptığı açıklamada, “UBP hükümetin ülkenin tüm kurumlarını parça parça peşkeş çekmeye çalıştığını” söyledi.
DAÜ’de güvenlik, kitap satışı ve temizlik hizmetlerinin de bir süre önce özele devredildiğini kaydeden Özkaramanlı, geçtiğimiz pazartesi ise DAİ, DAK ve üniversite bünyesindeki kreşin “kâr etmiyor” denilerek kiralanmaya çalışıldığını ifade etti.
Özkaramanlı, Başbakan İrsen Küçük’ü, “DAÜ’deki kurumları parça parça el değiştirme politikasından vazgeçmeye, hazırlanan ön protokolü geri çekmeye ve Kıbrıs Türk halkına yapılan ihanete son vermeye” çağırdı.
Başbakan Küçük’ü, “üniversitecilikten anlamadığı” iddiasıyla Vakıf Yönetim Kurulu’nu da görevden almaya çağıran Özkaramanlı, “bu isteklerin karşılanamayacak olması durumunda Başbakan’ın halkın sesine kulak vererek koltuğu bırakmasını” istedi.
ATAKAN
HAVA-SEN Başkanı Buran Atakan da eylemdeki konuşmasında, “’Vatan, millet, sakarya’ derken mangalda kül bırakmayanlar 600 kişiyi 2000 kişiyle sokağa attı, emekliyi sokağa döktü, eşel-mobil’i kaldırdı ve tarihe ‘7 buçuk- 8’lik Başbakan’ yazdırdı” ifadelerini kullandı.
“Çocuklarımıza bir şeyler bırakmak istiyorsak, bunlara artık izin vermemeliyiz” diyen Atakan, UBP hükümetine dur demenin boyunlarının borcu olduğunu ve daha büyük eylemlerle Sendikal Platform’la birlikte hükümetin devrileceğini söyledi.
ELCİL
Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası Genel Sekreteri Şener Elcil de, “1974’te ülkeye barış ve özgürlük getirecek olanların ülkeye ne getirdiğinin bugün ortada olduğunu” söyledi.
Yapılmakta olanı “sivil işgal” diye niteleyen Elcil, Sanayi Holding’le turizm işletmelerinin ardından artık yavaş yavaş toplumun tasfiyesinin gündeme geldiğini ve Kıbrıs Türklerinin artık kendi vatanlarında istenmediğini savunarak “Birileri ülkeyi pazarlıyor” ifadelerini kullandı.
GÖKÇEBEL
Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası Başkanı Tahir Gökçebel ise, “meşruiyetini kaybetmiş hükümetin meşruluğunu ispatlamaya çalıştığını, fakat şu an artık uzatmaları oynadığını” söyledi.
DAÜ’deki kurumların kiralanması muhasebesini hem Başbakan hem de hükümetin çok iyi yapması gerektiğini kaydeden Gökçebel, ülkede yüzyıllardan beridir var olma mücadelesi veren bir halka bunların reva görülmemesi gerektiğini söyledi.
Gökçebel, “Fiyatı belli olmayan bir şeyi satıyorsunuz… Yarın ülkenin fiyatını belirleseler onu da mı satacaksınız” diye sordu.
Konuşmaların ardından saat 16.00 sıralarında Başbakan Küçük, sendika ve ilgili okulların okul aile birlikleri yetkililerinden 5 kişilik bir heyeti görüşmeye çağırdı.
Yaklaşık yarım saat süren görüşmenin ardından DAÜ-SEN Başkanı Hüseyin Özkaramanlı basına açıklamada bulundu.
Özkaramanlı, Başbakan İrsen Küçük’le yaşanan sorunların görüşüldüğünü söyledi.
Özkaramanlı Başbakan Küçük’ün “İmzalanan ön protokolün herhangi bağlayıcılığı olmadığını, verilen bilgiler ışığında bu kurumlarda yaşanan problemlerin çözümüne yönelik DAÜ’deki tüm paydaşların bir araya gelerek denk bütçe yapması yönüne gidilmesini desteklediğini, bunun için de girişim yapacağını” söylediğini bildirdi.
“EYLEMLERE DEVAM… BAŞBAKAN’LA SÜREKLİ TEMAS”
Özkaramanlı, geçmişteki tecrübelerinden dolayı bu konunun yine muallakta olduğunu düşündüklerini, daha önceden planlanan eylemlerini devam ettireceklerini ve Başbakan Küçük ile sürekli temas halinde olacaklarını söyledi.
Özkaramanlı, Başbakan’ın yaptığı açıklamanın arkasında durmasını ve söz konusu kurumların DAÜ bünyesinde kalmasına yönelik girişimlerini somuta dönüştürmesini ümit ettiklerini de ekledi.
Basın toplantısı
DAÜ-SEN Başkanı Hüseyin Özkaramanlı, 7 Haziran, Salı günü KTÖS Lokalinde basın toplantısı düzenleyerek, DAÜ Kolej, İlkokul ve Kreşinin Doğa Kolejlerine habersiz gizli ve kapalı kapılar ardında anlaşılarak 10 yıllığına kiralandığını belirterek, bunu protesto etti.
Sendikal Platformun da destek verdiği Özkaramanlı, basın toplantısında bir gazetecinin “DAÜ’nün de bu şekilde devredilmesinden korkuyor musunuz?” sorusu üzerine, parça parça özelleştirmenin, “peşkeşin devamı” olduğunu ve kurumların ciddi bir tehlikede olduğunu, sermaye gruplarının sadece kreşle kalmayacağını, arka planda “büyük bir pasta olan” DAÜ’nün bulunduğunu savundu.
Özkaramanlı, bu durumun artık toplumsal bir konu olduğunu ve sadece DAÜ veya telefon ya da elektrik dairesi ile süt kurumunu ilgilendirmediğini ifade ederek, “yok oluşa sürüklenen Kıbrıs Türk halkından” destek istedi.
DAÜ-SEN Başkanı Özkaramanlı, DAÜ üniversite öncesi eğitim kurumlarının “mali sıkıntıdan” dolayı kiralanmasını eleştirerek, çalışanların her zaman fedakarlık yaptığını, bu durumda da fedakarlıktan kaçmayacağını herkesin bildiğini ancak gizli yapılan devrin kendilerinden onay almayacağını kaydetti.
Özkaramanlı, bu kurumların geri gitmesinin ve sıkıntıya girmesinin ne sendikanın ne de çalışanların suçu olduğunu, tek sorumlunun siyasiler olduğunu iddia ederek, bu konudan Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanı Kemal Dürüst’ün de haberi olmadığını, izin vermediğini ve bu konuyu inceleyeceğini kendisinin söylediğini savundu.
Başbakan İrsen Küçük’ün ise okullarla ilgili olarak “ben olsam kapatırdım” dediğini anımsatan Özkaramanlı, bunu talihsiz bir açıklama olarak nitelediklerini söyledi.
Küçük’ün “DAÜ özerk bir yapıdır” sözünü de eleştiren Özkaramanlı, “bu nasıl bir özerkliktir, yönetim kurulunu oraya kim atıyor, bu konuları kamuoyuna doğru aktarın, bu devri haklı çıkaracak hiçbir gerekçe yoktur ve bunu hiçbir zaman kabul etmiyoruz” dedi.
Sendikal Platform adına KTÖS Genel Sekreteri Şener Elcil ile KTOEÖS Başkanı Tahir Gökçebel de, ülkenin öz kurumlarının “peşkeş” çekilmesindeki esas yapılmak istenenin Kıbrıs Türk halkının yaşam şansını ortadan kaldırma olduğunu savunarak, “bundan sonra artık her türlü sürpriz eylemin olacağını” bildirdi.
KTOEÖS Başkanı Tahir Gökçebel, esas yapılmak istenenin sosyal devletin tasfiye edilmesi ve Kıbrıs Türk halkının yaşama şansının ortadan kaldırılması olduğunu iddia ederek, ülkede sorunlar yumağı bulunduğunu, işsizliğin artırılması, alım gücünün de azaltılması için çalışıldığını savundu.
KTÖS Genel Sekreteri Şener Elcil de, Başbakan Küçük’ün açıklamalarının “bilgisizliğini ve cehaletini” gösterdiğini iddia ederek, “Bir eğitim kurumu sıkıntıda diye satılamaz… devlet bu kuruma sahip çıkarak devlet okulu yapabilir, Mağusa’da ihtiyacı olan eğitim kurumu peşkeş çekmez” dedi.
DAÜ-BİR-SEN
Sendikadan yapılan yazılı açıklamada, “söz konusu kurumların dışarıdan alınan talimatlar doğrultusunda özelleştirilmesine başlandığı” savunularak, “üniversitede her türlü alım ve kiralama işlemini yasa gereği ihaleyle yapan DAÜ yönetimin, çok sayıda yerli veya yabancı talibi olabilecek DAK, DAİ ve Kreş’i kapalı kapılar ardında birilerine bir şeyler karşılığında kiraladığı” söyledi.
Açıklamada, ülke kamu oyunda yükselen tepkilere karşın, yetkili sendika olan Personel Sendikası ( DAÜ-PER-SEN)’in sessiz kaldığı belirtilerek, eleştirildi.
Açıklamanın tamamı şöyle:
Ve beklenen en nihayet oldu. Doğu Akdeniz Üniverisitesi, geçmişte başlatılan yönetsel/idari destek birimlerinin peyderpey özelleştirilmesiyle yetinmeyerek, dışarıdan aldığı talimatlar doğrultusunda DAÜ’deki eğitim birimlerini de özelleştirmeye başladı. DAÜ Kitap Satış merkezinin özelleştirilmesi için ihale çalışmaları yapıldığı bilgileri ortada dolaşırken, Kreş, Anaokulu, İlkokul ve Kolejden oluşan DAÜ Üniversite Öncesi Eğitim Kurumlarının TC hükümetine yakınlığıyla bilinen Doğa Kolejine gizlice devredildiği veya kiralandığı DAÜ Rektörlüğü tarafından itiraf edildi. İtiraf o kadar kötü ki, oyunları akademik personelin sendikası DAÜ SEN tarafından deşifre edildikten sonra, apar topar, gece saat 19.00 civarinda bir elektronik posta mesajıyla yapılıyor ve durumu önemsizleştirmeye çalışıyor. Fakat bildiride (6 Haziran akşamı) “Doğa Okulları DAK, DAİ ve Kreşten oluşan DAÜ Üniversite Öncesi Eğitim Kurumlarını 17.06.2011 tarihi itibarıyla belirlenen koşullarla 10 yıllık süre için “Doğu Akdeniz Doğa Koleji” adı altında işletme hakkını elde etmiştir” deniliyor. Peki bu olay su yüzüne çıkmış olmasaydı bu kararı Üniversite yönetimi çalışanları, velileri ve kamuoyuyla ne zaman paylaşacaktı? Doğa okulları yöneticileri kendi tabelalarını astıktan sonra mı?
Tuvalet kağıdı alımından çay ocaklarının kiralanmasına kadar her türlü alım ve kiralama işlemini yasası gereği ihale yöntemiyle ve de şeffaf bir şekilde yapan DAÜ yönetimi her nedense, pek çok yerli ve yabancı talibi olabilecek bu güzide kurumları, kapalı kapılar arkasında birilerine, birşeyler karşılığında kiralamıştır.
Bu durum karşısında ülke kamuoyunda yükselen ve sendikalar ve siyasi partiler aracılığıyla seslendirilen tepkilere ve itirazlara karşın, Üniversitemizde (maalesef) “yetkili” bulunan Yönetsel ve İşci personeli temsil edermiş gibi yapan Sarı sendika DAÜ PER SEN, bu kez de tam bir sessizlik içerisindedir. Özel bir cep telefonu şirketi ile üyeleri için yaptığını iddia ettiği sözde avantajlı kampanyalar hariç, pek tabii. Çünkü telefon işleri sendikanın en asli ve en acil görevidir. Ancak şundan emin olabilirsiniz. Birkaç günlük sessizlikten sonra yine bir gazete ilanı ile Türkiye Cumhuriyetini ve dolayısıyla onun bir şirketi olan Doğa Okullarını çok sevdiklerini ilan edecekler ve bu sevgilerinden dolayı kendi öz kurumlarımızın yandaş firmalara ödül olarak satılmalarını veya kiralanmalarını alkışlayacaktır.
Bunca yıl, Kıbrısta özgürce varolmak ve insanca yaşamak için her türlü mücadeleyi veren tüm emekçi kesimin kazanmış olduğu en temel hakları elinden bircik bircik alma yönünde kararlı bir şekilde saldıran sipariş hükümet ve atadıkları yöneticileri uyarıyoruz. Halkımızın öz değerlerinden ve öz kurumlarından ellerinizi çekiniz. Ne yapmaya çalıştığınız ortadadır. Bir bir kurumlarımızı özelleştirerek, biz çalışanların özlük haklarını gasp ederek (bunu yapmayı çok iyi bilirsiniz), bizleri işsiz bırakarak Kıbrıs’ta etnik ve sendikal temizlik yapmaya çalışıyorsunuz. Ustalarınızın hayallerindeki “Cennet adayı!” yaratmalarına hizmet ediyorsunuz. Ancak bu çabalarınız boşa çıkacaktır.
Vakit geç olmadan harekete geçiniz ve
1. DAÜ Vakıf Yöneticiler Kurulu Başkan ve üyelerini hemen görevden alınız,
2. Doğa okulları şirketiyle yapılan “ön!” protokolü iptal ediniz,
3. Doğu Akdeniz Üniversitesinin sürdürülebilir varoluşunu güvence altına alacak olan özerk ve demokratik yapıyı oluşturmak için gerekli yasa değişikliğini hemen yapınız,
4. Tüm dayatma özelleştirme çalışmalarınızı iptal edip, ülkemiz ekonomik sorunlarına samimi ve yurtsever bir anlayışla çareler üretmek için gerek mecliste gerekse sivil toplum örgütleriyle işbirliği içerisinde çareler projeler üretiniz
5. Eğer çare üretmekte kendinizi yeterli görmüyorsanız gecikmeden hükümetten ve millet vekilliğinden istifa ediniz.
KTÖS ve KTOEÖS
Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS) ve Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası, yaptıkları ortak basın açıklamasında DAÜ’ye ait kurumların özele devredilmesini kınadı. Açıklamanın tam metni şöyle:
Ülkeye Türkiye’den nüfus aktarılıp vatandaşlık dağıtılırken, bir yandan da Kıbrıslı Türkler’e ait kurumlar AKP hükümetine yakın odaklara peşkeş çekilmektedir. “Özelleştirme” yalanının arkasına saklanarak yapılmak istenen aslında Kıbrıslı Türkler’in toplumsal varlığını tasviye etmek ve kurumlarını da ele geçirmektir. Sanayi Holding, Turizm İşletmeleri ve K.T.Hava Yolları’nın başına gelenlere Doğu Akdeniz Üniversitesi İlkokulu ve Koleji de dahil edilmiştir. Tüm kurumlarda ayni yöntem uygulanmaktadır. Önce kurum bilinçli olarak zarara uğratılmakta daha sonra ise işbirlikçi hükümetler eli ile AKP’li “yeşil sermayeye” peşkeş çekilmektedir. Ülkeyi yönettiğini iddia eden ancak icraatları ile tam bir kukla olan işbirlikçi UBP hükümeti, Kıbrıs Türk toplumunun varlığını yok etmeye yönelik yaptıkları ile suç işlemektedir.
Doğu Akdeniz Üniversitesi’ne bağlı bu kurumların yeşil sermayeye devredilmesi, art niyet taşıyan bir uygulamadır. Mağusa bölgesinde okul ihtiyacı olduğu açıktır ve bu kurumlar Eğitim Bakanlığı tarafından devralınmalıdır. Bu gerçek ortada dururken, Eğitim Bakanlığı’nın olaya duyarsız kalması ve habersiz gibi davranması aslında bu okulların ideolojik olarak yeşil sermayeye peşkeş çekilmek istendiğinin açık bir göstergesidir.
Sırada Ercan Havaalanı, Mağusa limanı, Telefon Dairesi, Elektrik Kurumu ve Doğu Akdeniz ve Lefke Üniversiteleri vardır. Anlaşılan odur ki Türkiye’yi kara çarşafa ve türbana sardıran “imamın ordusu”, sahte Atatürkçü UBP ile birlikte Kıbrıslı Türkler’i yok etmek için kararlılıkla üzerimize gelmeye devam edecektir. Bütçedeki %30 açığı kapatmak için toplumun siyasi iradesini AKP’ye teslim eden bu anlayışa karşı mücadelemiz kararlılıkla devam ederken, DAÜ’nün devredilen bölümlerinde çocuğu olan velileri de mücadeleye destek vermeye davet ederiz.
SENDİKAL PLATFORM
Doğu Akdeniz Üniversitesi’ne bağlı Doğu Akdeniz İlkokulu, Koleji ve Kreşinde (Üniversite Öncesi Eğitim Kurumları-ÜÖEK) işbilmez DAÜ Yönetimi yüzünden uzun bir süreden beridir mali ve idari sorunlar yaşanmaktaydı.
Yakın dönemde Kreş, DAK ve DAİ’de çalışanlarımızın maaşlarını yasadışı olarak %27 kesen VYK, bir kısım çalışanımızın işine son vermiş, böylelikle veli, öğretmen ve öğrenciler oldukça mutsuz edilmiş, bununla da kalmayıp yüksek ücretlerle yeni personel istihdamı yapıp buna paralel olarak da tüm öğrenci harçlarını %10 oranında aşağıya çekmiştir. Tüm bunların bir sonucu olarak da ÜÖEK bütçe açığı 1,700,000 TL artırılmıştır. Bunlar yaşanırken VYK, ÜÖEK çalışanlarını şu mesajı vermektedir: ya [kendi yarattığım] açığı sizin maaşlarınızla veya başka manüpülasyonlarla kapatırım ya da bu okulları tümden kapatırım. Bu kabul edilemez bir yaklaşım, kötü ve işbilmez bir yönetim anlayışıdır.
Kendi yarattığı açığı örtbas etme arzusunda olan VYK tüm Kıbrıs Türkünün öz malı olan DAÜ Kreş, İlkokul ve Kolejini, Türkiye Hükümetine yakın Doğa Koleji’ne devretmek için geçtiğimiz hafta sonu bir antlaşma imzalamıştır. Anlaşmaya göre onlarca milyon Türk Lirası eden bu değerli eğitim kurumlarımız bir özel kuruluşa devredilirken bu kurumlarda çalışan yüz kadar meslektaşımızın da işine son verilmek istenmektedir. VYK üyesi Sayın Ata Sami’nin verdiği bilgiye göre Ü.Ö.E.K’da çalışan meslektaşlarımız, Doğa Koleji tarafından bir sınava sokulacak, sınavı geçenler işlerinde kalacaklar ve 2000 TL civarında bir maaşla çalışmaya devam edeceklerdir.
Bugün satılmak istenen DAÜ kuruluşları tüm Kıbrıs Türküne aittir. Bu kurumlarda çalışan meslektaşlarımız bu ülkenin yetiştirdiği en fedakar ve iyi öğretmenleridirler. Bu kurumları bilinçli olarak zarara uğratan zihniyetin tek bir amacı vardır: Kreş, DAK ve DAİ’yi satarak hem siyasi hem de mali olarak nemalanmak.
Kıbrıslı Türkler, bu kurumlarımızı sattırmadıkları sürece varlıklarını koruyabilme yolunda büyük bir adım atabileceklerdir.
DAÜ çalışanları bu kurumlara sahip çıktıkları sürece kendi geleceklerini koruyabileceklerdir.
Vicdan ve akıl sahibi tüm kesimleri ses vermeye davet ediyoruz.
KÜÇÜK: Bana kalsa koleji de ortaokulu da kapatırım
Meclis Genel Kurulu’nun 6 Haziran’daki birleşimde DAÜ Kolejinin, Doğa Koleji’ne satıldığı ya da kiralandığına ilişkin tartışmalar yaşandı. Küçük, muhalefetin bu yöndeki sorularına karşılık, “Bana kalsa koleji de ortaokulu da kapatırım. O çatı altında olmaması gerekir. Eğer DAÜ Yönetim Kurulu böyle bir kararı ürettiyse saygımız var. Hükümetin bu kararın neresinde olduğunu sorgulamak yersizdir. Ya bağımsız olsun dersiniz, ya da her yaptıklarına müdahale edelim. Biz güveniyoruz ve aldığı kararları da destekliyoruz” dedi.