Özellikle son on yılın en çok ziyaret edilen ‘sosyal’ paylaşım sitesi: facebook.com… Belki de aklımıza gelebilecek herşeyin parayla satın alınabileceğini gördüğümüz bu rezalet sistemde bile, kâr’a/ paraya dayandırılamayacak tek şey ise: zaman…
Facebook deyince benim aklıma nedense “like” veya “bildirim”lerden ziyade ‘zaman’ geliyor. Nitekim bu lanet olası site hakkında, kötü bir şekilde eleştiren; yerden yere vuran bir yazı yazmayacağım; ki elbet “yere-göğe” sığmayan bir yazı da olmayacak… Sadece bu haftaki yazımı son saate bıraktığım için, öylesine yazıyorum… Samimi olmak gerekirse içimde yazı yazmak gibi bir heveste yok. Şimdiden okumayı bırakabilirsiniz. Belki kendimi “çok okunan bir yazar” gibi pazarlayıp, “mütevazı” bir şekilde saçmalamış olabilir: Fakat –her zaman olduğu gibi- yanlış anladınız. Bunu kendimi çok okunan bir yazar gördüğümden dolayı değil de; çok kişi okuyormuş gibi bir umuda kapıldığım için yazdım. Ayrıca ne güzel de konu değişti. Bir takdiri hak ederim herhalde…
***
Muhtemelen konunun nasıl toparlanacağı ile ilgili şüpheleriniz olabilir. Ama üzülmeyin, öyle bir gayem de yok! Gerçi olması da iyi olurdu sanki, sonuçta düşünceler de, hele kafan biraz doluysa tıkanmaya müsait… Neyse, bu facebook denilen illetin hayatıma ne zaman girdiğini tam olarak hatırlamıyorum. Kesin olarak söyleyebilirim; bağımlılık konusunda sigaradan daha etkili. Ve ayrıca küresel bir bela olduğu kesin. Dünya genelinde düşünürsek, her vicdan sahibi insanın düşünmesi gerektiği gibi; Afrika ve Ortadoğu gibi sömürge ülkelerindeki insanların durumlarını düşünürsek; insanlık açısından korkutucu gelebilir. Sonuç olarak; sen nette karıların peşinde koşarken, birileri ya açlıktan ya da bombalardan hayatını kaybediyor. Bu gibi trajedileri zaten sistem, hayatın hiçbir alanında düşünmeye fırsat vermediği için; eh biraz da eğlenmek işimize geliyor tabi: facebook gibi bir çok ‘sosyal’ paylaşım sitesinin insanlık açısından, ne kadar kötü bir bela olduğunu düşünenler için büyük haklılık payı var. Bazen Afrika’daki insanların kurtuluşu açısından umutsuzluk içerisinde olan arkadaşlar saçma eleştirilerle kendilerini soyutlamaya çalışıyorlar. Keşke durum bu kadar basit olsa; kendi ülkesinde bile yüzlerce bela diplomasi ağızlarıyla ekranlardan okunarak, ya da buna bile gerek duymadan geleceğin başına çöreklendi bile! Biz ise gelecekte başımıza gelenleri görmeksizin, her şeyi çok biliyoruz havasında, facebook gibi bir kerhanede durmadan birilerini ‘like’lıyoruz…
***
Yukarıda her ne kadar yerden yere vurmayacağımı söylesem de, farkında olmadan yazmışız bir şeyler. Yani anlayacağınız şu facebook denilen şey, kötü bir şey… Fakat içerisinde Can YÜCEL’e yer verebilecek kadar nazik olabilen bu gibi oluşumlara da acımasızca davranmamak gerekir. Elbette insanlığın zamanını çalıp, çocukça oyalanmasını sağlayan kötü tarafları varsa da- yukarıda çokça bahsettik zaten- insanların da takkesini önüne koyup düşünmesi gerekiyor azıcık. Kimsenin hakkını yememek gerekiyor, Sonuçta bunu araç olarak kullananlarımız da çok. Nitekim, fırsat buldukça, eş aramak veya oyun oynamak dışında madem sanatsal,siyasal, kültürel alanda da aktif olabileceğimiz bir tarafı var, değerlendirmek gerekiyor…
Başımıza çöreklenenlere en azından dur diyebilecek nezaketi gösterelim. Sonuçta gerçekler değişmiyor: Yarın çok geç olabilir…