Biz oturalım Kuzey Kıbrıs’ta. Etrafımıza bir başka bakalım. Hemen söyleyelim: “Bizim demokrasimiz dünyaya örnektir. Çağdaş ve özgür yaşıyoruz. Uygulanan politikayla ilerisi oldukça parlak olacaktır” ve dahasını tekrarlayalım. Unutalım Emperyalist çağda yaşadığımızı: Ağzımıza ülkemizin yeni sömürgeden neolibelalist kıskaçta ilhak politikalarının oynandığından haberimiz hiç olmasın. Genel neoliebralist sermaye kurallarını ve Türkiye’deki Yeni Osmanlı veya emperyalist yumuşatılmış Ilımlı islamı başka hamaset gözle anlatalım. Yok resmi siyasal eksende olmazsak, o zaman da ilgisiz ve konuşmaktan uzak kalalım. “Beni ilgilendirmez” görülmez zırhla kendimizi koruyalım. Buna daha nicelerini ekleyelim: Bu yanlışlar ve takınılan duruşlar sonuçta ne gelecek olanı engelliyor, nede bilmeme sonucu esecek rüzgardan kurtulunur. Hele de merkezci olup farklıyım kandırmacası ile dışta kalma lüksü de hiç yoktur. Bunlar ardı ardına gelişirken ve bazen bunları öven bazen de sesiz kalınan yaşam bir gün gelip sizi de vurur. O zaman da hazırlıksız ve biliniz olduğunuz için de travfma yaşarsınız. Daha acısı eleştirdiğiniz yanlış dediğiniz kesimin diliyle de olaylara bakarsınız. Son günler özetlediğim genel dünyanın bizdeki aynası oluyor.
Bilmeme ve hamaset bizde hep birilerini bir yerlere getirdi. Bakan yaptı, tüccar mevkisine ulaştırdı, adını başka yaftalara dek ulaştırdı. Bile bile yanlışları en doğru diğe savundurulduk. Sistemi sistem gibi ezberlerle savunduruldu. Kelimeleri çok güzle de kulandık. Hatta resmen yeni hegemonya olan Ilımlı islamı en ileri demokrasi diye savunduk, elde güç olmadığı halde sırf yandaşa pay vermekle güçlü egemenlik söylemleri yapıldı. Yazılı belgelere rağmen yok gibi kendi yalanımızı bilimsel olarak zorla dayatıldı. Bunlar olup giderken bir gün ezberletilen olguların nasıl bizi de vuracağını hiç hesaplamadık. Hatta yanlışları söyleyenlere “aman söylemeğin” tehdidiyle en basit insan hakkından mahrum yapılacağı kılıcını salladılar. Ama şimdilerde hep ezberletilen bazen yanlış, bazen de kılıf olan kelimeler gelip bizim yaşamımıza “şap” diye oturdu. Kendimizle örtüşünce iş daha bir acı oluyor.
Son dönemde sistem veya devlet baskılarına saldırılarına konulan yumuşatılmış ifadeler aynen bize de ithal edildi. Hani Amerika ve genelde NATO işgaller yaparken adı özgürlük ve başarı konulan, İsrail aylarca en modern silahlarla Lübnan’dan Gazze’yi vururken sadece “orantılımı” sorgusuyla bırakılan ama Filistin kazara bir bomba atınca en acımasız terörist olup güvenliği yıkan taraf olarak sunulan şu gariplikler hep yaşandı. Şimdilerde ise Libya’ya tonlarca bomba atılıp şimdiden on yıllık petrol üretimi tahrip edilen alt yapının tamirine mahkum edilirken kimse bunun oranını dahi konuşmuyor. Tabi Libya’dan Amerikan İngiliz cesetleri de gitseydi öldürülen nice sivil ve yapılan yıkılmadan daha etkili olacaktı.
Aynı manzara Türkiye’den Avrupa’ya da yansıyor. Devletler protestoculara biber gazından gaz bombasına şiddet kullanırken, hep şu yumuşak olguyla sorguluyor “orantılı güç mü”? işte bize yabancı gelen içerik ama ezberletilen neoliberal siyasal olgu şimdi burada da kullanılıyor. Sanki polis veya başkaları şiddet kullanınca normal olup sadece şiddetin dozuyla “orantılı” olup olmadığı tartışılıyor. Demek oluyor ki siz bilmeseniz de fark etmez. Bir gün sizde aynisini yaşamaya her an adaysınız.
Bu köşede hep yazdık; Çırpınarak en azından buranın ilhak siyasetiyle neo-liberalist bütünleşme kısgacında olma gerçeklerini yazdık. Bunun önemli ayağı olan yabancı sermaye gelişinin de neleri birlikte yaratacaklarını sıraladık. Ama dinletemedik. Dahası hala onca net adımlara karşın neo-liberalist çizgiden kopuk, Yeni Osmanlı ideolojisinden bağımsız sadece buradaki işbirlikçilerle sınırlı bırakılıp anlık öfkeyle yazılıp konuşulmaktadır. Halbuki çok değil ayni dönemde Yunanistan ve Türkiye garantörlerimizdeki gerçekler dahi şok tedavisinde olan beyinleri uyarmaya yetiyor. Hele çok övülen İngiltere’de olanlar bildik ezberleri bozmaya yetiyor. Ama öyle bir şok tedavi düşünsel dönemden geçtik ve bununla dar faydacılık oldu ki bunlar dahi bitkisel hayat konumunda olan hücreleri canlandıramadı.
Bir yanda var olan yanlışlarla oluşan yapılanış, öte tarafta tetiklenen ve ayni siyasetin el değiştirme ile dış dinamiklerin yerleşme süreci adamızda hızla yaşanıyor. Kamusal ne varsa devir sürecindeyken hala bunun farkını dahi anlamayanlar oluyor. Daha travmatik olanı bunun iyi bir şey olduğunu ve ekonominin canlanacağını savunan şanlı ekonomistlerimiz de altın rüyalı masalar anlatıyor. Bunları istemesek de yaşıyoruz. Şimdi herhalde DAÜ ve diğer bazı şiddeti yaşayanlar biraz olsun Orantı kelimeyle yedikleri dayakları, biber gazlarına rağmen ayni kelimelerle konuyu savunamayacaklar. Ama örgütsüz olma kadar gerçekler değil fantaziler ve güçlü egemen çıkarla aynisine devam diyen garip döngüde yaşıyoruz.
İlginç kandırmaya değinmeden yazımı bitiremeyeceğim: Tüm bunlar net olarak yaşanırken ve buradaki yöneticilerin duruşları yeri beliyken şu görüşmelerde söylenen konuya bakın: Yapılacak B.M. sekreteriyle toplantıda Ercan hava alanının uluslar arası uçuşlara açılmasına karşılık Türkiye Güneye bazı limanları açacak konusu da vardır. Allah aşkına Eroğlu onca güçlümü ki iki toplumlu lider toplantısında Türkiye adına karar verme veya pazarlık yapma yetkisine sahip mi? Böylesi saçmalıklar dahi normal ve mutluluk simgesi olarak konuşturuluyor. Ne diyelim?
Bu hafta durmadan yeni olaylar yaşadık. Dünya Orta doğu projesinden Avrupa’daki ekonomik krizlerle çalkalanıyor. Türkiye’de yeni Osmanlı ideolojisini daha seçim sorası Balkanlardan Orta doğuya mesaj vererek ilan edip Tüm Türklerin olimpiyatlarıyla da taşlandırırken burada daha ülkenin kendi gerçeği dahi konuşulmaktan uzak. Sadece acı gelince şöylesine de acıtan feryatla bir şeyler söyleniyor. Hatta ayni acıları yaşayanlar dahi bir ortak yerde buluşamadı. Sora döneriz bunları yaratanlardan “çözüm” diye beklentilerimiz vardır. Ne Türkiye medyaları buradaki sosyal huzursuzlukları söylüyor, nede bizdeki şanlı yayınla övünenler Türkiye’deki sosyal tepkileri haber yapıyor. Böylesi yabancılaşan ortamda Türkiye medyası Dervişin görüşme “Barışçılıklarını” dizip orda kalıyor ve DAÜ gerçeğini dahi söylemezken, bizde de AKP zafer çığlıkları altında Hopa gibi sosyal patlamaları da yazmıyor. Bunlar bizim resmen ilhak mı ne olduğu artık önemli olmayan sonuçların sadece basit bir garip ironisi oluyor. Bakalım mevlam daha bize ne gösterecek.