14 Haziran, Salı günü seferberliğe katılmadığı iddiası ile açılan bir dava öncesi Kıbrıs’ta Vicdani Ret İnisiyatifi adına Nevzat Hami ve Murat Kanatlı birer açıklama yaptı. Dava 5 Temmuz, Salı gününe ertelendi… Açıklamalar şöyle:
Kıbrıs’ta Vicdani Ret İnisiyatifi
Bundan 4 yıl önce Kıbrıs’ta Vicdani Ret İnisiyatifini kurarken,”Yurt ödevimiz barış, vicdani ret hakkımız olsun” demiştik, militarizmin yarattığı etkileri kabul etmeyen, militarizmi, barışın, demokratikleşmenin ve sivilleşmenin önündeki engel olarak gören tüm bireylerin yanında olacağımızı ve sorunlarının giderilmesi için çalışacağımızı söylemiştik.
Militarizme karşı durmayı “Halkı Askerlikten Soğutmak” olarak suçlayan yasalara karşı olduğumuzu yeniler, bir yaşam savunusu olan vicdani ret hakkının, militarizm tarafından yargılama konusu yapılmasını ve cezalandırmasını hiçbir koşulda kabul etmeyeceğimizi, bir kez daha vurgularız. Askerlerin de layık olmadıkları askeri yargıya karşı olduğumuzu ve hukukun tekliğine dikkat çekerek askeri yargının da kaldırılmasını talep ediyoruz.
Kıbrıs, savaşın acılarını çok yaşadı… Bundan sonra, bu coğrafyada ve dünyada daha fazla savaşlar olmasın diye sesimizi yükseltiyoruz, savaşın insan kaynaklarını kurutmak için vicdani ret hakkımızı kullanıyor, savaşı ve hazırlıklarını reddediyoruz…
Savaş hazırlıklarını reddediyoruz derken her şeyi ile reddettiğimizi açıklıyoruz. Yani zorunlu askerlik yanında seferberlik adı altında her yıl yeniden ve bir gün, bir saat, bir dakika da olsa askeri kamplara toplanıp, savaş hazırlığı yapılmasını da reddetmiyoruz, çünkü Kıbrıs’ta ve dünyada yapılacak bir savaşta taraf olmayacağımızı açıkladık, savaş hazırlıklarına katılmak da bu nedenle anlamsızlaşmaktadır…
Birazdan, savaş hazırlıklarına yani seferberliğe katılmayı reddeden aktivistlerin yargılanma süreci başlayacak. Basın toplantısında aktivistler vicdani retlerini kamuoyuna açıklayıp, davaya girecekler, anti-militarist, savaş karşıtı aktivistler olarak buradayız ve dayanışmamızı yükselteceğiz.
Kıbrıs’ta Vicdani Ret İnisiyatifi olarak herkesi, vicdani ret hakkı çerçevesinde; egemenlerle, sistemle ve savaşla yüzleşmeye çağırıyoruz.
Bu çağrı, Kıbrıs’ta yıllarca süren savaşlarda kendinden bir parça kaybedenlere, askere evlat göndererek acılar çeken annelere, askerlik yüzünden geleceği göremeyen tüm genç bireylere, yurdundan uzakta yaşamaya mecbur bırakılan tüm Kıbrıslılara kısacası kadın-erkek ayrımı yapmaksızın tüm bireyleredir.
Zorlukları göze alarak “savaşa, savaş hazırlıklarına, işgallere ve militarizme karşı örgütlen” çağrısıdır.
Murat Kanatlı’nın vicdani ret açıklaması şöyle:
Savaşta taraf olmayacağız, bu nedenle savaş hazırlıklarında da taraf değiliz!
Kıbrıs, yüz yıllardır savaşın ve savaşın getirdiklerinin acısını yaşadı…
Kıbrıs, yüz yıllardır militarizmin acısını yaşadı, yaşamaya devam ediyor…
Biz anti-militaristler, dünyanın neresinde olursa olsun savaşın ve savaşın getirdiklerini görenler olarak en az savaşlar kadar eski ret mücadelemizle yüz yıllarıdır direnmekteyiz…
Yüz yıllardır insanlık, dini, vicdani veya ideolojik gerekçelerle savaşa katılmayı, savaşın bir aracına dönüşmeyi reddetmektedirler… Vicdanen reddettikleri savaşın aracı olmamak içinse birçok savaş karşıtı birey çok farklı zeminlerde uzun bir mücadele tarihi sonucunda ciddi kazanımlarda elde ettiler…
Savaşın yıkıcılığı karşısında vicdani ret bir düşünce özgürlüğü mücadelesi de oldu…
Avrupa Konseyi, Avrupa Parlamentosu gibi uluslararası zeminlerde bu konu ile ilgili binlerce sayfalık karar ve tavsiye kararları yayınlandı. Bu kararların sonucunda ise dünyanın birçok yerinde mecburi askerlik, askerlik hizmetleri şekil değiştirdi, bunun için yasalar, anayasalar değişti. Tüm mücadeleye rağmen vicdani ret hakkı üzerinden ciddi kazanımlar elde edilse de, dünyadaki savaşlar ve savaşların getirdiği yıkımlar durdurulamadı.
Anti-militaristler ve savaş karşıtları, yaşanan bu acıların sonucunda haklılıklarının bir kez daha ispatlanmış olması ama haklı olmanın savaşları durdurmaya yetmediği bu koşullarda, dünyanın her yerinde mücadelelerini sürdürüyorlar. Ekonomik krizin bu kadar derinden yaşandığı koşullarda askeri bütçelerin azaltılması için kampanyalar örgütlerken, savaş çığırtkanlıkların sürdüğü her zeminde insanlığın vicdanına seslenerek savaşı ve savaşın getirdiklerini hatırlatarak ret mücadelelerini yükseltiyorlar…
Savaşı yaşayan bir coğrafya olarak Kıbrıs’ta anti-militarist mücadele de yıllardır sürmektedir… Savaşın insan kaynaklarını kurutma talebi de olan vicdani ret talebini ve bu hakkının kazanılması için mücadelesi de yıllardır sürmektedir. Kıbrıs’ta Vicdani Ret İnisiyatifi yıllardır bunun için çeşitli çalışmalar yapmaktadır.
Ben, Murat Kanatlı, son 20 yıl içinde anti-militarist mücadelede aktif olan biri olarak 1993 yılındaki Kıbrıs’ın kuzeyindeki Salih Askeroğlu’nun vicdani ret kampanyasında aktif görev aldım. Bu hakkının Kıbrıs’ın kuzeyinde de yasallaşması talebini o tarihten itibaren çeşitli düzeylerde birçok aktivist ile birlikte dile getirdik… Bu mücadeleyi 2007 Aralık ayında Kıbrıs’ta Vicdani Ret İnisiyatif’inin ilanı ile bir adım öteye taşıdık…
15 Mayıs 2008 tarihinde Kıbrıs Gazetesinde yayınlanan röportajımızda vicdani retçilerin barış zamanında değil tam da savaş anında, taraf olmamayı deklare ederek barış çağrısı yapan kişiler olduğunu söylemiştik…
Bu mücadelenin uluslararası alanda da sürmesi gerektiği gerçeği ile 15 Mayıs 2009 tarihindeki Vicdani Ret İçin Avrupa Bürosu (EBCO) yıllık toplantısının Kıbrıs’ta organizasyonunu Kıbrıs’ta Vicdani Ret İnisiyatifi yapmış, o tarihte gerçekleşen toplantında hem EBCO’nun tüm Kıbrıs temsilciliğini üstlenmiş, hem de EBCO Yürütme Kurulu üyeliğine seçilmiştik…
Böylesi koşullarda taraf olmayacağımız bir savaş için hazırlıklara katılmak da anlamsızlaşmaktadır.
Tüm Kıbrıs’tan binlerce tanıdığımızın olduğu koşullarda dini, dili, rengini, cinsiyeti ne olursa olsun bu coğrafyadaki bir savaşta insanlarımızın, insanlığın bir kez daha acı çekmesine taraf olamayacağımız çok nettir.
Bizim için düşman kim? Telin diğer tarafındaki herhangi biri mi? Ledra Caddesinde her gün gördüğün, birlikte kahve içtiğin biri mi? Birlikte İsrail, ABD ve diğer elçilikler önünde defalarca savaşlara karşı mücadele ettiğimiz insanlar mı düşman? Başka coğrafyalardaki savaşlara birlikte karşı çıkarken kendi yurdumuzda mı birbirimize silah mı çekeceğiz? Kıbrıs’ın birleşmesi için iğneyle kuyu kazar gibi iki toplumlu etkinlik düzenlediğimiz insanlar mı düşmanımız olacak?
Kayıp yakınları öyküleri ile aslında acının çok da ırksal veya dinsel ayrılığı olmadığını öğrendik. Onlar hala acı çekmekte. Böylesi bir savaşa taraf olup bu acılara yenilerini mi ekleyeceğiz?
Savaş dünyada hangi soruna kalıcı çözüm bulabildi ki?
Yurt savunması denen şey, bizim yurdumuz tüm Kıbrıs olunca nasıl olurda ortasından çekilmiş telin arkasına karşı savunma yaparız?!
Zaten Kıbrıs’ın her iki yanından binlerce genç şu veya bu gerekçe ile bu savaş mekanizmasına katılmıyor, bu savaşta taraf olmayacaklarını net olarak gösterirken, bu talebe göz kapamak niye?
Kıbrıs’ın kuzeyinin tamamen askersizleştirileceğinin birçok uluslararası resmi toplantıda defalarca kayıt altına alınmasına rağmen savaşa ve savaşın kaynaklarına hala çılgınca yatırım yapılması niye?
Savaş bütçelerinin azaltılması ile sağlık ve eğitime yapılacak katkılarla nice hayatların değiştirileceğini göremiyor muyuz?
Sorunların savaşız ve şiddetsiz çözülebileceği ve bu çözümlerin çok daha kalıcı olduğu bilinen bir gerçekken, savaşta ısrar niye? Savaş ile yaratılan her de-facto durumun hala da acı ve kan ürettiği koşullarda vicdani ret ile savaşın insan kaynağını kurutma talebini mi suç sayılacak?
Öldürmeyi reddetmek mi suç?
Evet, biz bu savaşların; bu, yani bu coğrafyadaki veya dünyanın herhangi bir yerindeki savaşın tarafı olmayacağız ve düşüncelerimizi özgürce ifade etmeye devam edeceğiz…
Bu koşullarda 2009 yılından beri reddettiğimiz seferberliğin bugünkü davasında bu düşüncelerle savunma yapacağız çünkü savaşın hazırlıklarına katılmayı vicdanen ret ediyoruz ve mahkemede düşünce özgürlüğü hakkımızı savunacağız…
Evet, öldürmeyi ret etmek suç değildir…