İrsen Küçük, Eğitim Bakanı Kemal Dürüst, Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Ali Yönel, Eğitim Bakanlığı İlköğretim Dairesi Müdürü Bumin Paşa, Orta Öğretim Dairesi Müdürü Mehmet Kortay ve Özel Okullar Dersaneler ve Kurs Yerleri Şube Amiri Aksel Tatlısu’ya açık mektup. Açıklamanın tam metni şöyle:
Bildiğiniz gibi DAÜ Üniversite Öncesi Eğitim Kurumları sizlerin de bilgisi dışında kapalı kapılar arkasında hukuka aykırı bir şekilde kapatılmış ve Doğa Kolejine üstünden para da vererek peşkeş çekilmiştir. Bu süreçte sizlerle üç kez görüşme fırsatımız oldu. Her görüşmede olup bitenlerden haberiniz olmadığını ve arzu ettiğiniz, destekleyeceğiniz çözümün DAÜ içinde tüm paydaşların biraraya gelerek varacakları uzlaşı olduğunu söylediniz.
Ancak belli ki bu ülkede onlarca milyon dolarlık öz kuruluşlarımızın satılması konusunda sizin haberinizin olması dahi gerekmiyor. Tek gerekli olan: peşkeş bittikten sonra sizin imzanız. Bu kadar aciz, edilgen, dünyadan bihaber bir hükümeti yalnızca ülke tarihi değil uygarlık tarihi görmemiştir. Taşıdığınız BAŞBAKAN ve BAKAN unvanları gerçekten de bakan ama bakmaktan başka da bir şey yapamayan olarak hakettiğiniz anlaşılıyor.
Haberiniz olmadan kuruluşlarımız satılıyor ancak buna rağmen hala daha elinizde herhangi bir erk varmış gibi iddialısınız. Bunu 21 Haziran 2011 tarihinde yapmış olduğunuz Bakanlar Kurulu toplantısı ardından yapılan basın açıklamasından anlıyoruz. Bu açıklamada DAÜ Yönetiminin almış olduğu karara tüm yasal süreçler tam anlamıyla tamamlandıktan sonra Üniversite Öncesi Eğitim Kurumları’nın Doğa Koleji’ne devrinin yapılabileceğine vurgu yapmaktasınız.
Öncelikle 23.06.2011 tarihinde Sayın Eğitim Bakanı Meclis Genel Kurulunda Sayıştay ve Başsavcılıktan görüş alacağını söylemiştir. Gerçekten de böylesi bir icraat yapılacağı zaman görüş alınması en doğru hareket tarzıdır. Ancak Eğitim Bakanının Kemal Dürüst YALAN söylüyor. Ne Hükümetiniz ne de onun üyesi Kemal Dürüst Başsavcılıktan veya Sayıştaydan görüş istedi. Bir öğretmen olarak Dürüst’ün bu yalanını büyük bir ayıp olarak kabul ediyoruz.
Eğer Hükümet veya Kemal Dürüst Başsavcılıktan görüş isteseydi şunları öğrenecekti:
1. DAÜ VYK ve Rektörlüğü Kreş, DAİ ve DAK’ın kapatılmasında yetkili değildir. Böyle bir teşebbüs yetki aşımı ve görevi kötüye kullanmadır.
2. DAÜ Yönetimi 20 Haziran 2011 tarihinde sözkonusu okullarımızı kapattığını belirtmiş ve tüm öğretmenlerimizin de bu tarihten itibaren iş ilişkilerini sona erdirmiştir. Sizin de çok iyi bildiğiniz gibi bu kapatma usulsüz ve hukuksuzdur. Sayın Eğitim bakanının yürüttüğü Milli Eğitim yasası ve ona bağlı özel okullar dershaneler ve kurs yerleri tüzüğünün 19. maddesi bu kurumların nasıl kapatılacağını düzenlemektedir. Buna göre DAÜ yönetiminin kapatma yetkisi olmuş olsaydı bile okulların kapatılması için en az bir yıl önceden Eğitim Bakanlığına başvuru yapılması, tüm öğrenciler, öğretmenler ve velilerin bilgilendirilmesi gerekmektedir. Ayrıca tüm öğrencilerin dengi bir okula yerleştirileceğinin belgelenmesi şartı vardı. Açıkça görülmektedir ki zaten yetkisiz olan DAÜ yönetiminin almış olduğu kapatma kararı aynı zamanda da usülsüzdür.
Başbakan Küçük, Bakan Dürüst, Müsteşar Yönel, Müdür Paşa, Müdür Kortay ve Şube Amiri Tatlısu;
Bu vicdansızlığa, usülsüzlüğe ve hukuksuzluğa alet olmaktasınız. Alet olmaktasınız çünkü bir yıl önceden tüm öğrencilere ve öğretmenlere bildirimde bulunulması gerekmekte idi. Bildirimler yapıldıktan ve dengi okullara yerleştirmeler belgelendikten sonra Sayın Eğitim bakanının izniyle okullarımız kapatılabilir. Sayın Eğitim bakanımız: siz bu kurumların kapatıldığını biliyor muydunuz? Eğer biliyorsanız ne yaptınız? Ne yapacaksınız? Siz bütün bu usülsüzlüklere ve hukuksuzluklara rağmen bu kurumların kapatılmasına müsade edecek misiniz? Siz Eğitim Bakanı ve müdürler olarak göz göre göre usülsüzlük ve hukuksuzluk yapacak mısınız? Usülsüzlük ve hukuksuzluk yapılmasını teşvik edip göz yumacak mısınız? Yasal olarak bu kapatma/devrin/satışın yapılamayacağını siz Eğitim bakanı olarak hala daha idrak edemediniz mi?
Başsavcılığın ve Sayıştayın görüşü olmaksızın ve hiçbir yasal süreç tamamlanmamış olmasına rağmen bugün itibarı ile Doğa Koleji yetkilileri Üniversite Yönetimi himayesi ve polis koruması altında öğretmenlerimizle mülakatlar yapmakta, veli görüşmeleri düzenlemekte, okullarımızın kilitlerini değiştirip sınıfların yeniden düzenlenmesi için ciddi çalışmalar yapmakta, Rektörlükte ofis işletmekte, Üniversitenin personelini ve arabalarını kullanmaktadır. Başka bir ülkede izni olmaksızın bu denli yoğun ve somut uğraşlar içinde olan bir kişi tutuklanır ve hapse gönderilirdi. Ülkemizin sorma gir hanı olması ve kurum yöneticilerimizin ve hükümetimizin bu denli umarsız, duyarsız ve hukuksuzluğu teşvik eder bir pozisyonda olması ülkemiz için bir utançtır.
Sayın Küçük, Dürüst, Yönel, Paşa, Kortay, Aksel ve Tatlısu;
Bu aşamada yapılması gereken açıktır. Toplum vicdanını daha fazla yaralamadan bir an önce bu hatadan geri dönülmesi için ciddi adımlar atın. Bu aşamada bunu yapamıyorsanız Sayıştay ve Başsavcılık gibi devlet kurumlarımızın topluma mal olmuş bu olayda konu ile ilgili bağımsız görüşlerini açıklamalarına fırsat tanıyın veya engel olmayın!
Unutmayın! Gün gelecek bu toplumla yüzleşmek zorunda kalacaksınız.
DEMOKRASİ VE HUKUK DEVLETİ ADINA, MAĞUSA- DOĞU AKDENİZDEN GELMEKTE OLAN SESE KULAK VERMELİYİZ
Barolar Birliği ve Baro Konseyi Başkanı Hasan Sözmener’in açıklaması şöyle:
Doğu Akdeniz Üniversitesine bağlı Üniversite öncesi eğitim kurumlarının, ( Doğu Akdeniz Kreşi, İlkokulu ve Koleji) yabancı sermayeye veya Doğa Kolejine devredilmesine, orada çalışanların, öğretmenlerin, velilerin, öğrencilerin, sendikaların, birçok sivil toplum örgütlerinin ve egemenliğin sahibi halkın büyük bir çoğunluğunun karşı çıkmakta olduğu ve bu karşı çıkışın birçok demokratik yöntemlerle dile getirilmekte olduğu ve bu konuda yargı yoluna da başvurulduğu gözlemlenmektedir.
NİÇİN DEMOKRASİ KURALLARINA AYKIRI OLABİLİR
Çünkü demokrasilerde, egemenlik kayıtsız şartsız halka aittir. Yasama yetkisi de, yürütme yetkisi de, yargı yetkisi de, halk adına kullanılmaktadır. Dolayısı ile halk adına kullanılmakta olan bu yetkilerin kullanılması neticesinde yapılacak olan işlemlerin ve alınacak olan kararların açıklık ilkesine uygun olarak yapılması veya alınması gerekmektedir. Yani bu işlemlerin veya kararların halktan gizli olarak yapılmaması veya alınmaması gerekmektedir. Demokrasilerde, kamuya ait veya kamuya mal olmuş bir kurumun ve özellikle bir eğitim kurumunun , açılması veya kapatılması veya devredilmesi halktan gizli olarak ve halka rağmen yapılamaz. Yapılırsa, yapılanlar doğru olsa dahi, bu demokrasi kurallarına aykırı olur. Doğu Akdeniz Üniversitesine bağlı üniversite öncesi eğitim kuruluşları iddia edildiği şekilde, halktan gizli olarak ve halka rağmen kapatılmışsa veya başkalarına devri veya başkaları adına yeniden açılması işlemleri veya kararları veya girişimleri halktan gizli olarak yapılmışsa veya yapılmaya çalışılmışsa veya halka rağmen yapılmışsa veya yapılmaya çalışılmışsa , (ki ilk nazarda öyle yapıldığı görülmektedir) yapılanlar veya yapılmaya çalışılanlar demokrasi kurallarına aykırıdır.
NİÇİN HUKUK DEVLETİ İLKELERİNE AYKIRI OLABİLİR
Çünkü devlet ve idare tüm işlemlerinde ve kararlarında insan haklarına saygı göstermek ve anayasaya, yasalara ve hukuk kurallarına uygun olarak hareket etmek zorundadır. Bahse konu eğitim kuruluşları, özel eğitim kuruluşlarıdır. özel eğitim kuruluşlarının hangi hukuk kurallarına uygun olarak açılacağı, hangi hukuk kurallarına uygun olarak kapatılacağı mevzuattla belirlenmiştir. Doğu Akdeniz Üniversitesine bağlı üniversite öncesi eğitim kuruluşlarının açılmasında bu hukuk kurallarına uyulmuştur, ancak bu kuruluşların devrinin mümkün olabileceğine ilişkin herhangi bir hukuki düzenlemeye rastlanmamıştır. Dolayısı ile, yapılanlar veya yapılmaya çalışılanlar bir kapatma işlemi idi ise, idare, kapatma konusundaki hukuk kurallarına uygun olarak hareket etmekzorunda idi. Eğer bu kurallara aykırı davranılmışsa, (ki ilk nazarda uyulmadığı görülmektedir) kapatma işlemleri hukuka aykırı olmuştur. Eğer yapılanlar bir devir işlemi ise, devir işlemlerine ilişkin bir düzenlemenin yokluğunda, devir işlemleri hukuka aykırı olmuştur.
İDARENİN TÜM IŞLEMLERİNİN VE KARARLARININ YARGI DENETİMİNE TABİ OLMASI GEREKİR
Hukuk devleti ilkesi gereği, idarenin tüm işlem ve kararlarının yargı denetimine tabi olması gerekir. Son zamanlarda idari davalarda, davacıların dava açmakta meşru menfaatlerinin olup olmadığı hususunun çok tartışılır olduğu müşahade edilmektedir. Meşru menfaat konusunun dar olarak yorumlandığı ülkelerde, birçok idari işlem veya kararın yargı denetiminden kurtulabileceği ortadadır. Böyle bir halde ise bu gibi ülkelerde, hukuk devleti ilkesi gereği, idarenin her türlü işlem ve kararının yargı denetimine tabi olduğunu söylemek hayli zor hatta imkansız olacaktır. modern çağdaş demokrasi ile yönetilen devletlerde yargı organlarının, meşru menfaat konusunu oldukça geniş yorumladıkları hukuk devleti ilkesi açısından büyük bir zevkle ve memnuniyetle izlenmektedir. Bu gibi ülkelerde, idare, meşru menfaat yoktur müdafaasına sığınmamaktadır. KKTC hukukunun ve hukukçularının da idareyi bu tür müdafaalara sığınamayacak hale getirmesini canı gönülden temenni etmekteyiz.