arşivAli SarıtepeORTA-DOĞU’DA KÜRDİSTAN - Ali Sarıtepe
yazarın tüm yazıları:

ORTA-DOĞU’DA KÜRDİSTAN – Ali Sarıtepe

Yeniçağ podcastını dinleyin

Tarihin ona ketum davrandığı Kürdistan, tüm imha ve inkar politikalarına rağmen bağrında büyüttüğü evlatlarının onu hep akıllarında tutmaları ile bugün orta-doğu’nun en önemli sorunu olarak, çözüm imkanlarıyla birlikte sahnede yerini almış bulunmaktadır. Onun bu hali Mahamad Kürt Cumhuriyeti ile taçlanırken boğdurulan bu Cumhuriyet; Kürdistan topraklarında kendini yeniden ve yeniden üreterek yeni bir düzlemle de yeniden ifadelerini yaratmakta çaresiz kalmamıştır.

Esas olarak 1.Paylaşım savaşının yaratmış olduğu orta-doğu’daki devletlerinin baskıcı karakterleri kendisinde yaşayan tüm toplumları cenderesinde ezerken, bugün şafağa yakın olmalarına engel olamamıştır.

Kürdistan’ın dört parçaya bölüştürülmesi ona zorlukları yaşamada olumsuzlukları katmerleştirirken, parçalara egemen devletlerin ortak düşmanı olmaktan kendini kurtaramamıştır. Bu devletlerin kendi aralarındaki tüm ilişkilerin bam teli olası Kürt örgütlenme ve direnmelerine karşı ortaklıklar çoğaltmaları şeklinde olmuştur. Bu devletlerin kendi aralarındaki siyasi çatışma noktaları; diğer parçalardaki Kürt ulusal-demokratik talepleri örgütlenmelerinin  kontrol altına alınması çabası şeklinde olmuştur. Bu kimi zaman parça örgütlenmelerinin birbirleriyle çatışmasına vesile olurken, bugün gelinen noktada bu olumsuzluklarını aşmaları sonucu Kürdistan toplumunun ve örgütlenmelerinin yan yana durma imkanlarını çoğaltmış bulunmaktadırlar.

Emperyalizm açısından; onun yer altı zenginliği tek bir devlet olarak kalmasına/bırakılmasına en büyük engelken, bugün bu sorun çok daha doğru bir şekilde aşılmanın eşiğine gelmeyi de beraberinde getirmiştir.

Siyasetlerinde demokratik bir arada yaşama ilkesini başa alarak, bir devlet daha yaratma yanlışlarından kendilerini azade tutmaya çalışmaktadırlar. Bu mücadele düzlemi içerisinde Kürdistan coğrafyası siyaset yapmaları aynı zamanda orta-doğu’da bilinç duyarlılığı en yüksek toplum kategorisinin ona teslim edilmesini de beraberinde getirmiştir. Onun bu hali; onu egemenliğinde tutan devletler açısından da baskının ve şiddetin çoğaltılması anlamına gelmektedir ki bugün olanlar bunlardır.

Arap baharı pratikleri, ayaklanmanın gerçekleştiği devletlerde çeşitli biçimlerde sonuçlar ortaya çıkarırken bu baharı yaşayan en son ülkelerden olan Suriye’de; Kürtlerin payına, vatandaşlık bile verilmeyen ülkelerini terk etmek zorunda kalma pratiği düşürülmüştür.

Yakın dönem orta-doğu tarihi Kürtlerin siyasi mücadele tarihi olduğu gerçeğidir de. Kürtlerin siyasal uyanışlarında  geldikleri nokta onların zor unsuruyla bastırılamayacak konumda oldukları, yaşanmışlıkların bize göstermiş olduğu sonuçlardır.

Şüphesiz ki, dört parçadaki Kürt siyasal uyanışları aynı siyasal sonuçlara ulaşmış değildir. Irak Kürdistan’ı bunu Özerk Bölgesel Kürdistan olarak sonuçlandırmış durumdadır. Türkiye Kürdistan’ı mücadelesi gelinen noktada, gerek Türkiye ve gerekse orta-doğu’dan anti-sömürgeci mücadeleye yeni mesajlar verme potansiyelini oldukça fazla taşımaktadır. Anti-sömürgeci mücadelenin eşittir bağımsızlık mücadelesi olacağı akla ilk gelmelere yeni anlatımlar sunmaktadır.

Devlet olgusunun; mücadelesinde ulaşılması gereken bir hedef olmadığı çünkü, devlet olgusunun özünde şiddet olgusunun organize edilmesi olduğu dolayısıyla, kendilerinin de devlet olgusunu varılması gereken siyasal hedef olarak ortaya koymaları durumunda, kendilerinde şiddetin organizasyonunun yeni biçimini savunmuş olacakları ifadeleridir.

Devletin demokratikleştirilmesi hedeflemesini yaptıklarını, bu hedeflemeyi yasalarla güvenceye alma gerekir tespiti yaparken; esas olarak toplumun demokratik örgütlenmesinin esas alınması gerektiğini ve dolayısıyla demokratik toplum örgütlenmeleri yaratmanın bir zorunluluk olduğu siyasi tespitidir. Bunun kendisinin de içerisinde tutulduğu Türkiye sınırları kapsamında programlanması gerektiği ve bir anlamayla akla Paris Komünü pratik sonuçlarını hatırlatmasıdır.

Devletin, üstü noktada kendisini her seferinde yeniden örgütlemesinin/üretmesinin önüne geçmenin en güvenilir yolunun yerel iktidar odakları/meclislerinin çoğaltılması ve bu anlamıyla merkezi otoriteleri güçsüzleştirmek olması gerekliliğidir. Ve bunu Türkiye siyasi hedeflemesi olarak kristalize ederken bunu sadece kendisinin de bulunduğu ülkeyle de sınırlı tutmamasıdır.

Geleceğin siyasi şeması bu şekilde yapılırken aynı zamanda güçsüz bırakılmış olan merkezi devlet yapılanmasının; toplumun demokratik özerk yönetimleri vasıtasıyla da sınıf mücadelelerinin de demokratik karakterlerle güçlendirilmesi ve sınıf mücadelesinin şiddet karakteriyle örtüşmesinin zeminin azaltılmasının yaratılacağı sonuçlar olarak da algılamak gerekmektedir.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
327AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin