Yaşadığımız günlerin tarihsel yeniden hatırlanma dönemi olduğu da istemesek de bize anımsatılacaktır. Resmi görüş şovlarından gürültü törenler ve feryatlar hepsi Kıbrıs’ta temmuz ayında 74 tarihinde önemli gelişmelerin olduğunu belirtecektir. Hatta biraz düşünenlerin bu tarihin yeniden altüst olma süreci olup yeniden eskinin olmadığı dönemeç olduğu da anlaşılacaktır. Darbeyle başlayıp müdahale ile devam edilen ve sonuçta ada fiilen ikiye ayrılan siyasal hareketlilik oldu. İşin travması ise şudur: 1974 döneminde yaşanan olayların tetikleme ve sürdürme sürecinde en net rolü garantörler alırken bunların adanın bağımsızlık koruyucusu da oldukları anlaşmalar da var olmaktadır. Halla bizim eksenden Garantörlük istenci ise işin gelişme ve algılanış çelişkisini yeniden ortaya koyuyor.
74 tarihinde Kıbrıs’ta 15 Temmuz darbesiyle başlayan süreç oldukça ilginç olmaktadır. Adayı bağımsız olarak garanti eden Yunanistan yönetimi darbeyle deviriyor: Sora Garantörlük anlaşmasına dayanan Türkiye müdahale ediyor. Ama garantörlük anlaşmasının gereksinimlerini yerine getirme değil adayı resmen ikiye ayırarak yeni bir sürece Kıbrıs oturuyordu. Konunun daha net kavranması için biraz o döneme yeniden gidelim: Özelikle tekil yakalayan ve sadece resmi görüşle adayı algılayanlar hep yanıltılma tehlikesinde oldukları da yeniden kanıtlandı. Şimdi şöylesi bir o döneme gidelim:
74 tarihinde Adada özelikle iki toplum arasındaki ilişkiler beklide en az gerilim olan süreçten geçiyordu. Sadece iki kesimde siyasal ayarlar vardı. Rumlarda yumuşayan zeminle siyasal iç süreç oynuyordu. Yapılan seçimlerde AKEL ilk kez gösterdiği 9 adayın hepsini seçtirerek yönetsel güce doğru gidiyordu. Makarios oturttuğu Bloksuz NATO ve Sovyet dengesiyle oldukça karizmatik bir yere doğru geldi. Ekonomide ise oldukça canlanma olup karma ekonomik modelde iyi örnek oluyordu. Türklerde ise siyasal ayar daha bir başka oluyordu. Denktaş Doktor Küçüğü resmen baskılarla tavsiye ederek yerine oturdu. Burada elbet Türkiye gerçeği vardır. Ayrıca yumuşayan ilişkiler sonucu özelikle Öğretmen hareketi ile sendikalaşmalar da zayıf olsa da gelişiyordu. Bunlar olurken beklide Kıbrıs’ta toplumlar arası o denli yumuşama oluyordu. Bunlar adada gelişirken yine de farklılıklar vardı ve Kıbrıs sorunu üzerine de görüşmeler yapılıyordu. Demek oluyor ki 2 toplum ilişkileri direk müdahale etme koşullarında değildi. Peki ya Garantörlerle ilişkiler nasıl oluyordu?
Yunanistan askeri darbe sonucu dünyadan soyutlanıyordu. Sadece Amerika dışında iyi direk ilişkisi olan ülke nerde ise kalmadı. Garantörü olduğu Kıbrısın çok gerisine düştü. Ekonomisi kötü ve siyasal olarak da sıkışan aşamada bulunuyordu. Kıbrıs’ta Makarios ise tam aksi hem ekonomik gelişme hem de dış siyasal bakımdan oldukça önemli yerde bulunuyordu. Bu Yunanistan çekici gücünü de zayıflıyordu. Kıbrıs’ta bulunan Yunan askerleri de artık sorun oluyordu. Bundan dolayı 77 sorası Kıbrıs’ta iki toplum gerilimi yerine giderek Kıbrıs Yunanistan gerilimine doğru kayıyordu. Hatta Makarios’u öldürtme çabaları oldu. Makarios da Grivas’tan Yorgacis’e Yunan yakın siyasetçileri öldürttü. Böylesi bir gerilim yaşanıyordu. Üstelik son hamle olarak da Yunan askerlerinin adadan ayrılmasını Makarios resmen istedi. Böylesi bir çelişki tırmanıyordu. Ayni zamanda Makarios Türkiye’yi dahi yaptığı bazı Türklere yönelik sınır dışı etmeleri de kınadı. Böylesi bir Kıbrıs gelişiyordu. Türkiye de o dönemde 12 Mart dönemini yaşayarak onlarda sistem içinde yeniden bir yörüngeye oturuyorlardı.
Peki garantörler ve Kıbrıs ekseninde bunlar olurken dünya nasıldı? Bu soruyu iyi bilmek gerekir. Ada emperyalist eksende olmaktaydı. Onun için sistemsel siyasetler oldukça önemli oluyordu. Hele de garantörlerin sistemin önemli askeri merkezleri olması da unutulamayacak önemli kuram olmaktadır. Nitekim o dönemde işler oldukça karışık oluyordu. Orta doğuda başta Filistin hareketi olmak üzere yeni dalga gelişiyordu. Amerika Çin Hindinde resmen yenilgiye gidiyordu. Ekonomide kriz yaşanıp petrol ambargosu önemli etki yapıyordu. Bu nedenle bir çok batı yanlısı ülke de stoklarını korurken doğu bloğu ülkelerden petrol benzin alarak ihtiyaçlarına yöneliş yapıyordu. Sanırım o dönemin petrol krizini unutanlar Türkiye’nin Bulgaristan’dan benzin alma olayını sanki Amerikan müdahalesine karşı olduğuna yorumlama yanlışına getirdi. En son olan ise Amerika’da Volturgeyt skandalı sonucu Beyaz saray siyasal dışlatma sonucu Ksincer ve CİA direk dünya siyasetine hakim oluyorlardı.
Tüm bunlara ek bir paranoyal siyasete de değinelim: Sol paranoyası öylesine yerleşti ve korku olarak algılatıldı ki en ufak sözcükten canavar karşıt yaratma düşüncesi yayıldı. Makarios da dengeli siyaset uygulaması ve Küba korku paranoyası sonucu ona da yerine göre bakma çelişkisi oluşturdu. Oysa Makarios sistem ne istediyse yaptı. Ama sol paranoyası ve Küba korkusuyla adayı Akdeniz’in Küba’sı olarak sunma düşüncesi bazen ayar yapmada neden oldu. O dönemde sadece Makarios değil bir çok Amerikancı siyasetçi darbelere uğradı. O dönemki emperyalist paranoyanın siyasal yenilgilerin bir anlamda patlayan düşünce travması oluyordu. Kıbrıs’ın batı kesiminde olan yer olması da gözden kaçırılmasın. Nitekim 74 tarihinde Türkiye genel kurmayı Özel Harp Dairesi’ne fazla kaynak ayrılmasını resmen Ecevit’den istedi. Bunlar o dönemin daha aralanan örtüsünden çıkan ilk bilgiler olmaktadır.
Bir genel siyasal bakışı da ekleyim: 70’ler ortasında devrimci sosyalist hareketlerde şu düşünce de ideolojik olgu olarak ekleniyordu. Emperyalist yeni sömürge taktiklerinden biri de sistemin bir ülkesini başka yeni Sömürge ülke tarafından işgal ettirilmesi de mümkün oluyordu. Sadece Kıbrıs değil; aynı kısa dönemde benzer şu gelişmeler de oldu: Suriye yine onaylanarak Lübnan’ı işgal edip meşhur Telzaatar katliamını yaptı. İran Uman’daki Dofar hareketini bastırmak için ülkeye girdi. Fas Batı Sahra’yı işgal etti. Endonezya Doğu Timoru işgal etti. Tüm bunlar sözünü ettiğim dönemde ardı ardına gerçekleştirildi.
Kısaca yeniden darbe ve sonrasını hatırlarken tarih ilgili süreci yeniden yazma zorlamasını da getirdi. Hep karşıta suçla aslında genel resmi görme uzaklaşması ve belek silinmesi sonucu bu gün Kıbrısın o dönemini konuşurken de sistemden yalıtılarak ve işimize gelen bu günkü gözlükle bakarak ele alınca çok başka resim ortaya çıkar. Ama gerçek olan Kıbrıs o dönemin paranoyal sol kurbanı olan adalardan biri oldu. Ama sonuçta herkes bir şeyler alırken de kaybeden ada ikiye fiilen ayrılıp yeni bir çizgide sıçrama yaptırıldı. Yazılan garanti denilen belgelerin nasıl yırtılıp yeniden yok edildiğinin de resmi oldu.