yaklaşımlarÖzkan YıkıcıTEMMUZ SICAĞINDAN TARİH YAŞARKEN GÜNÜMÜZ NEREYE GELDİ? - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

TEMMUZ SICAĞINDAN TARİH YAŞARKEN GÜNÜMÜZ NEREYE GELDİ? – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Bir 15 ve 20 Temuz tarihlerinden daha geçtik. Bir yılı daha geride bırakıp tarihle günümüzü anlayan yeniden gördü. Atılan nutuklar ve şaşalar yine de gerçeği örtmedi. Kıbrıs’a ne kadar barış geldi deseler de, bir yanda feryat diğer yanda resmi törenler yapıldı. Yapıldı yapılmasına ama başka genel madalyonda sırıttı: Konu sadece Kıbrıs değil, hatta Türkiye Yunanistan da olamazdı. Bize yeni madalyon parıltısı gibi emperyalist olguyu da anlayana anlattı. Türkiye’nin daha bir bölgesel sistem merkezine oturması ve yeni Osmanlı idolojisi sonucu söylemler dahi bir başka oldu. Artık ne kadar yalanla örtülse de adı 2 toplum lideri konulan olaya direk Erdoğan kendi sesini de yükselterek “ben ne Güzelyurt’u ne de Maraş’ı veririm: Benden iyilik beklemesinler” mesajını net verdi. Net verdi vermesine ama yine şu garip aldatmaca devam ediyordu: “2 toplum lideri daha sık buluşmaya karar verip, görüşmeleri hızlandırdı” haberi önde duruyordu. Dahası; Kısa zamanda çözüm lafları da sadece bizde değil Türkiye ziyaretinde olan Amerikan Dışişleri bakanı da tekrarlıyordu. Ne garip senaryo oynanıyor değil mi?

Bu yıl 20 Temmuz bir başka oluyordu. Bir anda herkes Barış Havarisi kesildi. Hem kısa zaman çözümünden söz edilirken, diğer yandan da tehditler uçuşuyordu. Türkiye’nin yeni Orta Doğu projesinde merkeze konduğu ve Libya ve Suriye muhaliflerinin toplandığı yer olması, Amerikan yeni CİE başkanının Ankara’da olması, bunlara ek Türkiye’de yeniden yapılanma ile din sermaye kardeşlik ekseninin daha bir kaynaşması oluşyordu. Artık bunların yansıması da Kuzey Kıbrısta direk oluyordu. En ufak gizleme ihtiyacı duyulmadan sermaye dilediği yeri alıyor, istenilenler direk haykırılıyordu. Hatta Taner Yıldız gibi bakan da genel Kıbrıs için enerji projesinden söz etmektedir. Bunlar elbet talimatla paketlerden diğer olgulara da yansıyordu. Ama hala Kuzey Kıbrısta bu gerçeklerden pay alma hesabı nedeniyle de iyi bir işbirlikciler de vardı. Bunlar koltuk alma veya pazardan pay kapma, ayrıcalıklarla öne çıkma  ile avantacılık paylaşımları sonucu sisteme sadece alma algısıyla bakmaktadırlar. Yine de bu yıl Temuz sıcağında birileri çıkıp bu yanlışları vurguladı. Yanıt ise daha önce yazdığımız Hopa’dan farksız oldu. Baskılar ve dövmeler tutuklamalar. Gösterildi ki onca “Çağdaş” denilen demokrasinin de sınırı buraya kadar oluyordu. Hele taşıma nüfusun ne demek olduğu da ortaya tartışılmasız kondu.

Bir 20 Temmuz daha yaşadık: Bu kez hamaset ve yoldan geçen tanklarla bol bol törenlerin imajı değildi: Çelik kuvvetler ve dövülen insanlar da vardı. Besleme denilen veya kendilerine Özgürlük getirdik diye övünenlerin nasıl en ufak ifade etmelerinin yanıtsal yönetim şekli veriliyordu. Demek oluyor ki özgürlük ve demokrasinin sınırı yağdan ve yalakadan çıkınca bitiyordu. Üstelik hazırdaki paramiliter denilecek kesimler ve toplumsal ayrıştırma araçları da hemen kulanılıyor. Bakın nüfus taşıma olayı nasıl kulanıldığı veya işbirlikcilerin bir yerde kalma adına saldırganlaşma davranışları hepsi sergilendi. Tipik ilhak siyasetinin sadece damlacıkları uygulanıyordu. Kıbrıs’ta barış diye bağıran, bu konuda karar alan BM ve AKP övgüleriyle adım atıldığını savunanların sesi çıkmadı. Oysa olanlar beliydi. Şüpesiz bu konuda yazacak arkadaş olacaktır: Ben sizi konuşturulmayan şu tarih denilen bir belgeyle baş başa brakacam:

Kıbrıs’ta sadece konuya 2 toplumla bakanlar hep yanıldı. Hatta 74 darbesiyle aslında alınması gereken mesaj alınmalıydı. Çünkü o tarihte yaşanan olayları resmen Kıbrıs Cumhuriyeti’nin garantörleri yaptı. Yunanistan darbe yaptı, Türkiye de müdahale edrek resmen ikiye ayırdı. Oysa garanti anlaşmaları der ki “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin korunması temel amaçtır”. Sanki tam aksi yazıldı ve bu gün ayni yanlış söylenmektedir. Dahası var; Çünkü Kıbrıst’a hep ayrılmaları adanın garantörleri tartıştılar. Darbe dahi planladılar. Konuşulmayan birini de yazalım:

1964-65 yıllarında yapılan ve adı gizli konulan Kıbrısla ilgili toplantılarda Garantörler ve Makariyos bulunuyordu. Amerika’nın önerisi ile Kıbrıs Yunanistan’a bağlanacak ve Türkiye’ye Karpazda bir üst kiralanacaktı. Kıbrıslı Türkler de Yuanista’nın bir adasına taşınacaktı. Ancak Makariyos bunu reddetti: Bunun üzerine Kıbrıs’ta darbe yaparak Kypriyanou’yu başkan yapma seçeneği oluşturuldu. Kleridis’i Amerika istemiyordu: çünkü babası solcuları savundu. Bunun üzerine Kypriyanou tercih edildi. Üstelik kiliseye de yakındı. Ancak Makariyos faktörü ve İngiltere’de oluşan hükümet bunalımları ve seçim süreci nedeniyle bu karar ertelendi.

Bu bilgi ilk önce Kıbrıs dosyası tartışıldığı yetmişler sonunda Lefkoşa ve daha sora Atina’da çıktı. Ancak Yunanistan’ın hızla NATO ve AET alımı ile Kıbrıs’ta yeniden yakınlaşma sonucu konu orda kaldı. Doksanlarda açılan ingilteredeki arşivlerde de ayni bilgiler çıktı. Bu kez pek ses çıkaran olmadı. Yalnız bize şu yanıtı da verdi: Türkiye’nin neden Karpaz istediği ortaya serildi. Bazı Türkiye resmi eksenli adını da bilimci koyanlar bu gerçek karşısında saçmalamaya dek giden açıklama da yaptı. Neymiş; Karpaz kelimesinden tüm Kuzey Kıyıları kapzanmaktadır yalanını da uydurdular. Ama tartışma burada kaldı. Her tarafın sistem içinde olma sonucu kendi yüzlerinin açığa çıkmaması için sustular. Hatta açerson planını tarihte pek duymazsınız.

İşte size tarihten bir belge daha. Ne dersiniz hala 2 toplum liderinin cesaretlendirilip BM teşvik için çabalarımıza devam mı? Yoksa bazı hazır gazeteciler gibi medyalarının gülü olup Rumlara akıl vererek “AKP çok iyi niyetlidir. Sizde biraz taviz verin de bu iş bitsin” mi diyelim. Ne kadar gerçekten uzaklaşır ve işbirlikci olursak saçamalamaya devam ederiz. Ama egemen sistem de böyle olunca adınız Marjinal olur: Sahi şu bizde bazı güzel sesliler Marjinalı çok kulanırlar: O zaman etik bir uyarı: Rumlarda ufak bir kesim gösteri yapınca hemen tüm Rumlara indirgeyip karşıtı suçluyorsunuz. Elam örgütü bunun örneği oluyor: Oysa bizde sayısal çok daha kalabalık gösteri olmasına karşın bu kesime de Marjinal diyorsunuz. Bir zahmet olmazsa sayısal bir derece koyun da bu kadar komik olmayın: Bir de ezberlediğiniz Marjinalı da açıklayın: yağcılık ve saptırma süslenmesi ve otoriter örtüsünü de ekleyin. Haydi kolay gelsin.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
327AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin