YKP Yürütme Kurulu üyesi Alpay Durduran Cenevre önce gelişmeleri değerlendirdi. Konu ile ilgili açıklama şöyle:
Cenevre buluşmasına zaman yaklaştıkça antlaşma olabileceği düşüncesine kapılan bazı Kıbrıslı Rum partiler telaşa kapıldılar ama Türk tarafında ‘antlaşma olmayacak ve Rum tarafının siyasi sorunları yüzünden olmayacak bu da yabancılar tarafından böyle değerlendirilecek’ diye memnun olanlar var. Sonuçta olmamasını sağlamaya çalışanlar çoğunlukta ve ne yazık ki Türk tarafında memnun olmayacağını umduğumuz muhalefet partilerinden Türkiye’nin tutumunu desteklediği izlenimini verenler var.
Rum tarafında Türkiye’nin uyuşmacı imajı vermeme çabasını tespit edip bundan endişe eden ve bu taktiği boşa çıkarma gayreti önerenler görülmektedir. Ancak EDEK ve DİKO’nun da aralarına katıldığı dönüşümlü başkanlık, ağırlıklı oy (çapraz oy) ve 50 000 yerleşiğin yurttaş olması konularında öneri veren Hristofiyas’a geri çekme baskısı yapanlar Türkiye’nin imaj çabasına başarı şansı veriyor. Bu da Hristofiyas’ı telaşlandırıyor.
DİSİ’nin Hristofiyas’ı desteklemekten vazgeçmesi onları bunaltıyor.
Eroğlu bu şartlarda çözümü sağlamadan paçayı kurtarma umudunu açıkça gösteriyor. Çözümün umurunda olmadığı aşikârdır. Muhalefetin ona destek verir gibi görünmesi ve çözüm hakkında değerlendirmelerde bulunup kabul edilebilecek bir antlaşma için baskı unsuru olması gerekirken Eroğlu’na umutlar veren Rum tarafındaki durumun çıkmaza neden olmasına yardımcı oluyor. YKP federasyona taraflar kabul ettiği için destek olurken federasyonun bazı biçimlerinin ihtilaf yaratıp çözümü engellemesine karşıdır ve Rum tarafının da tatmin edilmesini talep eder. BM kararlarındaki karşılıklı kabul edilebilir bir antlaşma ilkesinin hatırlanmasını ister.
İşin esası kaçırılmamalıdır. Dünya Kıbrıs’ta bir antlaşma yapılmasını ister ve bu dünya barışına katkıda bulunacaktır. Kıbrıslı Türklerin Kıbrıs birleşmeden sorunlarının giderilemeyeceği ve bir azınlık durumuna düşmek üzere olduğu bellidir ve genel bir kanıdır. Türkiye burada Kıbrıslıların egemen olmasına tahammül edememektedir. Türkiyelilerde Kıbrıslılara karşı bir tepki oluşmaktadır ve bunun için kültürümüzü planlı olarak yok etme çabasına girenler çok güçlüdürler. Onun için görüşmelerde manevra alanını daraltacak ısrarlar çok büyük zararlar verecektir. Artık Türk tarafını yabancılara karşı desteklerim diye görünerek parsa toplamanın olguları ortadan kaldırma şansını kazandırmayacağı anlaşılmalıdır. Bu yolun geri dönüşü yoktur.
BM ve AB baskı yapıp yolu açmaya veya Kıbrıslı Türklere dayanma gücü verecek bir ortam yaratmaya mecburdur. Dünya barışının buna ihtiyacı vardır.