Mustafa Tanıl cinayeti ile ilgili verilen iki mahkumiyet kararı ile ilgili AİHM ayrı ayrı açılan davalarda Türkiye aleyhine AİHS’in 6. Maddesi ihlal edildiğine karar verdi.
Sudan vatandaşı olan ve 1997’de ailesi ile birlikte KKTC’ye yerleşen Yassir Amer, 29 Mayıs 2001 tarihinde Mustafa Tanıl isimli işadamını boğazını keserek öldürdüğü iddiası ile tutuklanarak aleyhine 13 adet dava getirilmiştir.
Amer v. Turkey (no. 25720/02) 13 Ocak 2009’da ve Elawa v. Turkey (no. 36772/02) 25 Ocak 2011 tarihlerinde karara bağlandı. Kararı 20 Haziran 2011 tarihinde AİHM Yüksek Dairesi kesinleştirdi.
Konu ile ilgili Barış Mamalı’nın açıklaması şöyle:
Mısır uyruklu Elawa’nın şüpheli sıfatıyla tutuklanması ve avukatı olmadan polis tarafından sorgulanması üzerine Av. Barış Mamalı’nın Türkiye Cumhuriyeti aleyhine AİHM’de açtığı dava sonuçlandı. AİHM, “Elawa v.Turkey” davasında verdiği kararla KKTC’de avukat huzurunda yapılmayan polis sorgulamalarının ve alınan ifadelerin hukuken meşru olmadığına karar verdi. Konuyla ilgili Barış Mamalı’nın açıklamasının tam metni şöyle:
“Mısır uyruklu Mohammad Elawa KKTC’ye eğitim amaçlı olarak geldiği bir sırada, Mustafa Tanıl isimli dövizcinin işyerinde ölü bulunması ile ilgili olarak 30/5/2001 tarihinde şüpheli sıfatıyla tutuklanmıştı. Elawa 22/06/2001 tarihinde itham edildiği adam öldürme de dahil olmak üzere tüm suçlar için yargılaması gerçekleştirilinceye kadar cezaevinde tutuklu kaldı ve yine poliste gözaltında tutuldu. Poliste gözaltında tutulduğu sırada, sorgulandı. Bu sorgulamalar esnasında Elawa’nın yanında bir avukat mevcut değildi. Elawa poliste kötü muamele gördüğü, hapishanede yetersiz ve hijyenik olmayan koşullarda tutulduğunu da iddia etmişti. Yine ifadeler alındığı sırada yanında bir avukat bulunmadığını, Türkçe bilmediği için tutulan ifadelerin içeriğini anlayamadığını, bilahare bu ifadelerin sonradan yargılama aşamasında aleyhine kullanıldığını, kendisinin mahkemede tutukluluk süresinin gözden geçirildiği duruşmalar esnasında yalnızca 11/06/2001 tarihli duruşmada bir avukat vasıtasıyla temsil edildiğini, diğer 3 duruşmada avukatı olmadığını ve talep etmesine rağmen kendisine avukat sağlanmadığını, aleyhine kullanılan bu ifadelerin içeriğini anlamadığını, ifadeleri baskı altında verdiğini ve bu ifadelerin doğruluğunu Ağır Ceza Mahkemesi huzurunda inkâr etmesine rağmen kendisi mahkeme tarafından bu ifadelere dayanılarak Yassir Amer ile birlikte toplam 14 davadan suçlu bulunarak 04/03/2002 tarihinde ömür boyu hapse mahkum edildiğini ve yine bu hüküm aleyhine 22/03/2002 tarihinde istinaf ettiğini istinafın 22/03/2006 da yaklaşık 4 yıl sonra sonuçlandığını ve istinafının da reddedildiğini bilahare, 19/06/2009 da cezasını tamamlayıp Mısır a sınır dışı edildi.
Elawa 2002 yılında Avukatı vasıtasıyla AİHM’de dava açmıştır. Mahkeme kararı 20.6.2011 tarihinde kesinleşmiştir.
Konuyu İnceleyen Mahkemenin Yaptığı Tespitler Şöyledir:
1- Mahkeme yapılan başvuruyu kabul edilebilir bulduktan sonra, başvuranın aleyhindeki cezai işlemlerin polis tarafından tutuklandığı 30/05/2001 tarihinde başlamış olduğunu kabul ettiğini ve 02/03/2006 tarihinde İstinaf Mahkemesinin kararını açıklamasına kadar polis ve mahkeme aşaması olarak iki farklı düzeydeki adli yetki organında toplamda 4 yıl 9 ay sürdüğü bulgusuna vardı.
2- Yargılama işlemlerinin uzunluğunun makuliyetini değerlendirirken; davanın karmaşıklığı, ve başvuran ile iligili makamların davranışlarının dikkate alınması gerektiğini geçmiş tarihlerde verdiği kararlarına da atıfta bulunarak istinafın 22/03/2002 – 02/03/2006 tarihleri arasında yaklaşık 4 yıl sürdüğü gerçeğinin gözardı edilemez olduğunu, bu uzun süre dikkate alındığında AİHS’nin 6. maddesinin 1. fıkrası anlamında yargılama işlemlerinin KKTC deki mahkemeler tarafından makul sürede yerine getirilmemesi dolayısıyla bir ihlal olduğunu belirtmiştir.
3- Polis sorgusunda (yani yargılama öncesi aşamada) bir avukata ulaşılmadan yapılacak bir suç kabul beyanının veya suçluluk ifadelerinin mahkumiyet için kullanılması gibi bir durumda savunma hakkının telafi edilemeyecek biçimde haleldar olacağını daha önceden verdiği kararlarına da dayandırarak Mahkemedeki emare polis ifadelerinde hukuki yardıma ilişkin herhangi bir kaydın bulunmamasının anlaşılmaz olduğunu, başvuranın Türkçe bilmeyen yabancı bir kişi olduğunu ve yine yabancı oluşu ve yabancı bir ülkede bulunuşu dolayısıyla bu ülkenin yerel hukuki prosedürleri hakkında bilgi sahibi olmaması sebebine binaen kendisine bir avukat temininin daha da önemli bir hale gelmesi gerektiğini,
4- Tüm bu sebepler dikkate alındığında başvuranın AİHS’nin 6. maddesinin koruyucu hükmünden mahrum bulunduğu bir sırada kendisine zarar verecek ifadeler vermek zorunda kaldığı ve bu ifadelerden ötürü mahkum olduğu, dolayısıyla savunma hakkının telafisi imkansız bir biçimde olumsuz etkilendiği sonucuna varan mahkeme AİHS’nin 6. maddesinin 1. ve 3. fıkralarının ihlal edildiği bulgusuna varmıştır.
TÜM BUNLAR IŞIĞINDA MAHKEME AŞAĞIDAKİ SONUCA VARMIŞTIR:
A) Mahkeme, AİHS’nin 6. maddesinin 1. ve 3. fıkrasının ihlal edildiği bulgusuna oy birliği ile vardı ve kararında sanığın talep etmesi halinde 6. maddenin 1. fıkrası gereğince tekrar yargılanmasının uygun olduğu görüşünü kararında belirtti.
B) Mahkeme ayrıca 5000EURO da manevi teminata hükmetmiştir.
3.8.2011 tarihinde ELAWA, avukatı vasıtasıyla “Tekrar Yargılanmak” istemiyle Yüksek Mahkemeye yazılı başvuruda bulunmuştur.
Mahkeme Bilgileri:
Davacının Hukuki Temsilcisi: Av. Barış Mamalı ve Av. Yusuf Tekinay
Davalı: Türkiye Cumhuriyeti
Kararı Veren Yargıçlar: 5 farklı ülke yargıcı tarafından karar oybirliği ile verilmiştir. Yargıçlardan biri Türkiye’yi temsil etmekte idi (Işıl Karakaş).
Av. Barış Mamalı (Muhammed Elawa’nın Yasal Temsilcisi sıffatıyla)”
AİHM kararları üzerine makale
Avukat Gizem Telgrafçıoğlu 2009 yılında Mehmet Ali Şefik Makale Yarışmasını “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuru şartlarının KKTC hukuk sistemi dikkate alınarak incelenmesi” başlıklı makalesi ile kazanmıştı. İki dava ile ilgili Gizem Telgrafçıoğlu makalesine değinmişti. İlgili bölüm şöyle:
- AMER v. TURKEY
Sudan vatandaşı olan ve 1997’de ailesi ile birlikte KKTC’ye yerleşen Yassir Amer, 29 Mayıs 2001 tarihinde Mustafa Tanıl isimli işadamını boğazını keserek öldürdüğü iddiası ile tutuklanarak aleyhine 13 adet dava getirilmiştir. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yargılanan Amer, yapılan duruşma neticesinde Mahkeme’nin 4 Mart 2002 tarihli kararı ile suçlu bulunarak ömür boyu hapis cezasına mahkum edilmiştir. O tarihte yürürlükte bulunan Cezaların İnfazı ile ilgili uygulama uyarınca 8 yıl boyunca cezaevinde kalacak olan Amer, bu kararı istinaf ederek Yüksek Mahkeme’ye başvuruda bulunmuştur. Meseleyi inceleyen Yüksek Mahkeme, kararında sair şeyler yanında, Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilmiş olan ceza miktarı aleyhine olan istinafı reddederek ceza ile ilgili olan kararı kesinleştirmiştir.
Bu meselede başvuru sahibi yukarıda özeti verilmiş olan kararın verilmesinden önceki tutuklama ve yargılama aşamasında AİHS’in 3., 5 (2). ve 6. maddelerinin ihlal edilmiş olduğu iddiası ile mahkemeye başvurmuştur. Başvuru sahibinin yakınma konuları ve iddiaları aşağıdaki gibidir;
(…)
- AİHS’in 6. maddesinin ihlal edildiği iddiası, iddiaya verilen cevap ve Mahkeme’nin kararı
Başvuru sahibi, aleyhine getirilen ithamların neler olduğunu anlayabilmesi için kendisine bir tercüman sağlanmadığı, İstinaf Mahkemesi tarafından karar verilinceye kadar geçen sürenin aşırı derecede uzun olduğu, Ağır Ceza Mahkemesinin başkanının duruşmayı tarafsız olarak yürütmediğini ve sanığın suçun işlendiği sırada başka yerde bulunduğu yönündeki iddiasını (alibi) yeterli derecede değerlendirmediği ve mahkemenin cinayeti kimin işlediği yönünde bulgu yapamamış olmasına rağmen, hem kendisini hem de kendisi ile birlikte yargılanan diğer sanığı ayni suçtan suçlu bulup mahkum ettiği iddiasıyla, adil yargılama hakkını koruyan AİHS’in 6. maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Hükümet, yapılan başvurunun iç hukuk yolları henüz tüketilmeden (başvuruda bulunan tarafından yapılan istinafın, konu ile ilgili iç hukukumuzdaki son yargı mercii olan Yargıtay/Ceza mahkemesi tarafından nihai karar açıklanmadan) başvurulduğunu iddia ederek ihlal iddiasının reddedilmesini talep etmiştir.
AİHM, söz konusu başvuru ile ilgili kabul edilebilirlik kararının verildiği tarihte, iç hukuk yollarının tüketildiğini yani Yargıtay/Ceza Mahkemesi’nin nihai kararını açıkladığını, dolayısıyla hükümetin iddiasını reddederek konunun esasını incelemeye geçmiştir.
AİHM, başvuruda bulunan aleyhine KKTC’de başlatılan cezai yargılama işlemlerinin veya prosedürünün 29 Mayıs 2001’de başlamış olmasına rağmen nihai yargı mercii olan Yargıtay/Ceza Mahkemesi’nin kararını 2 Mart 2006’da açıkladığını, ikinci derece mahkemesinin kararını açıklayıncaya kadar ilk tutuklamadan itibaren 4 yıl 9 aylık bir sürenin geçmiş olduğu ve nihai karar tarihinde başvuruda bulunanın halihazırda cezasının 5 yılını çekmiş olduğu konusunda bulgu yaparak, yargılama süresinin aşırı derecede uzun olduğunu ve yargılama süresinin makul bir süre içerisinde neticelendirilmesi gerektiği kuralının, dolayısıyla adil yargılama hakkının, ihlal edilmiş olduğuna aşağıdaki ifadeleri kullanarak karar vermiştir;
“Having regard to its case-law on the subject, the Court finds that the length of the proceedings was excessive and failed to meet the “reasonable time” requirement. There has accordingly been a breach of Article 6 § 1 of the Convention.”
AİHM, başvuruda bulunanın mahkum edilmesi sonucuna varan Ağır Ceza Mahkemesinin, bu sonuca varırken başvuruda bulunanın 30 Mayıs ve 2 Haziran 2001 tarihli yazılı ifadelerine ağırlıklı olarak dayanarak kendisini mahkum ettiğini, başvuruda bulunanın Türkçe lisanına tam hakim birisi olmadığını, kaldı ki sözkonusu yazılı ifadelerin ana dili Türkçe olan birisi tarafından bile okunamayacağını, dolayısıyla başvuruda bulunana mahkemede sözlü şahadet verirken olduğu gibi yazılı ifadesini verirken de bir tercüman sağlanması gerektiğini ve başvuruda bulunanın ifadesini verirken avukatının yanında olması gerektiği halde olmadığını dolayısıyla adil yargılamanın yapılmadığını ve sözleşmenin ihlal edilmiş olduğunu hükme bağlamıştır.
AİH Mahkemesi, başvuruda bulunanı KKTC’de ilk yargılamasını yapan mahkemenin sanığın suçun işlendiği sırada başka yerde bulunduğu yönündeki iddiasını (alibi) yeterli derecede değerlendirmediği ve sair diğer iddialarını ise adil yargılama hakkının ihlal edildiği yönünde bulgu yapmış olunduğundan ayni madde ile ilgili olan bu iddiaları ayrı olarak incelemeye gerek olmadığına karar vermiştir.
Sonuç olarak AİHM, sözleşmenin adil yargılama (fair trial) hakkını koruyan 6. maddesinin ihlal edildiğinden dolayı, Türkiye’nin başvuru sahibine manevi tazminat olarak 5,000 Euro ödemesine, KKTC’deki avukat masrafları ve harcamaları ile ilgili makbuz sunulmadığından dolayı, makul olarak belirlediği 2,000 Euro’nun masraf ödenmesine karar vermiştir.
AİHM kararında, adil yargılama hakkının ihlal edildiği durumlarda en iyi çarenin başvuru sahibinin bu hakkı ihlal edilmemiş şekilde nasıl bir yargılama yapılacak ise idi, bu şekilde tekrardan yargılama (retrial) yoluna gidilmesi gerektiği olduğunu da kararında belirtmiştir.
Bizim hukuk sistemimizde AİH Mahkemesi kararlarının uygulanabilirliğini sağlayan veya AİH Mahkemesinin iç hukukumuzdaki en yüksek yargılama mercilerimizin vermiş oldukları kararları denetleyebileceğini ve AİHM kararlarının bizim hukukumuz bakımından bağlayıcı olduğunu düzenleyen herhangi bir yasa olmadığından dolayı, AİHM’in iç hukuk yollarının tüketilmesi sırasında yargılama süresinin makul sayılamayacak kadar uzun olması ve tercüman ile avukatın hazır bulunmadığı bir zamanda alınan ifadelerin sanıkların mahkum edilmesi sırasında ağırlıklı olarak dikkate alınıp değerlendirilmesi nedeni ile başvuru sahibinin adil yargılama hakkının ihlal edildiğini ve en iyi çarenin de yeniden yargılama olacağı yönündeki kararının, KKTC’de uygulanabilir olduğu söylenemez. KKTC’de tekrardan yargılama yapılmasına olanak verecek bir düzenleme olsaydı dahi, AİH Mahkemesi’nin 2002 tarihinde yapılmış olan başvurunun neticesini makul sayılamayacak, aşırı derecede uzun bir süre sonunda, başvuru süresinden 7 yıl sonra, 2009’da, açıklaması nedeni ile, bu meseledeki başvuru sahibi (ki cezasının tamamlanmasına takribi 5 aylık bir zaman kalmıştır) tekrar yargılanıp beraat etmesine karar verilse dahi, maddi tazminat alma ve adının temize çıkabilmesi olasılığı dışında, cezaevinde tutuklu olarak kaldığı süre bakımından herhangi bir değişiklik oluşturacak değildir.
Aşağıda içeriği açıklanmış olan başvurular ise kararları henüz AİHM tarafından açıklanmamış olan ve yine KKTC iç hukuk sistemi ve yargı mekanizmalarını konu alan başvurulardır.
- ELAWA v. TURKEY
Yukarıda ayrıntısı verilmiş olan davadaki başvuru sahibi Yassir Amer ile birlikte yargılanan, Mısır vatandaşı olan ve KKTC’ye tutuklanmadan 3 ay önce eğitim maksatları için gelen Mohamed Elawa isimli şahıs, Amer davası ile hemen hemen ayni hukuki ve olgusal içerikte olan bir başvuru yaparak, KKTC’deki yargılanma süreci içerisine ve sonrasında AİH Sözleşmesinin 3., 5 (2). ve 6. maddelerinin ihlal edilmiş olduğu iddiası ile AİHM’e şikayette bulunmuştur. Başvurusundaki iddiaları özetle aşağıdaki gibidir;
- Mohamed Elawa gerek polis karakoluna celbi, gerek karakoldaki tutukluluğu sırasında kendisine fiili şiddet ve işkence uygulandığını gerekse 7 yıldan beri bulunduğu cezaevinde çok kötü şartlar altında yaşadığı ve burada da fiili şiddete maruz kaldığı nedeniyle, işkenceyi yasaklayan AİHS’in 3. maddesinin ihlal edildiğini,
- Polis tarafından celbedilmesi sırasında ve hakkında tutukluluk emri verilen duruşmalar sırasında ne ile suçlandığının dahi kendisine anlayabileceği bir dilde açıkça anlatılmamış olmasından dolayı, özgürlük ve güvenlik hakkı’nı koruyan AİHS’in 5. maddesinin 2. fıkrasının ihlal ediliğini,
- Tutuklandığı tarihten itibaren yaklaşık 15-20 gün süreyle bir hukukçunun yardımından mahrum bırakıldığı, ifadelerinin avukat huzurunda alınmadığı, gerek ifadeleri verilirken tarafsız olmayan bir tercüman sağlanması ve şahadeti sırasındaki tercümanın da Türkçe diline tam hakim olmadığı nedeniyle, adil yargılanma hakkını koruyan AİHS’in 6. maddesinin 3. fıkrasının ihlal edildiğini,
- Yargılama süresince yaptığı şikayetlere itibar edilmediği ve sanık haklarından kasten mahrum bırakıldığı iddiası ile, adil yargılanma hakkını koruyan AİHS’in 6. maddesinin 1. fıkrasının ihlal edildiğini,
- Avukat talep ettiği halde tutukluluk karanının alınacağı safhalarda kendisine bir avukat çağrılmaması iddiası ile adil yargılanma hakkını koruyan AİHS’in 6. maddesinin 3. fıkrasının ihlal edildiğini,
- İstinaf mahkemesine yapılan başvuru neticesindeki yargılama sürecinin makul olmayacak kadar uzun bir süre sonunda neticelendiği iddiası ile, adil yargılama hakkını düzenleyen AİHS’in 6. maddesinin 1. fıkrasının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Keza 2002 yılında yapılan bu başvuruya 6 yıl sonra 24 Nisan 2008 tarihinde yanıt gelerek şikayetin ayrıntılı içeriği ve gerekli dökümanlar talep edilmesi üzerine şikayetçinin konu ile ilgili şikayetlerinin ayrıntılı olarak anlatıldığı ve tüm delilleri içeren bir nevi hitap niteliğinde bir döküman ilgili makama gönderilmiş ancak henüz bu konuda bir yanıt veya karar açıklanmamıştır. Yukarıda incelenmiş olan ve konusu, olguları ve hukuki içeriği hemen hemen ayni olan Amer v. Turkey kararından hareketle, bu meselede de özellikle AİHS’in 6. maddesinin ihlal edilmiş olduğunun hükme bağlanacağı ihtimalinin kuvvetle muhtemel olduğunu söylemek mümkündür.