yaklaşımlarYılmaz ParlanDEMOKRATİK KÜLTÜR VE UTANMA! - Yılmaz Parlan
yazarın tüm yazıları:

DEMOKRATİK KÜLTÜR VE UTANMA! – Yılmaz Parlan

Yeniçağ podcastını dinleyin

Batı Demokrasilerini Muz cumhuriyetlerinden ayıran temel nokta istifa müesesesidir.

Örneğin bir Parlamenter şeçim meydanlarında veya Medyada seçmenlere vadettiği bir şeyi yerine getiremiyorsa istifa eder.

Ama yazılı olmayan bir ikinci kural daha vardır ki bu hepsinden daha önemlidir:

Bu nedir derseniz, ahlakla ilgili olup siyaset dünyasında ve yaşamın her alanında maksimumda olması gereken bir kavramdır-öğedir…

İsterseniz bir kaç örnek vererek bunu somutlaştıralım! Japonya’da yıllar önce Kobe depremi diye bilinen ciddi deprem sonrası kentin belediye başkanı tahrip olan altyapı sistemini öngörülenden daha önce bitiremediği için özür dilemiş ve ardından bu utançla yaşayamayacağını ifade ederek intihar etmiştir… Tabii ki kimseye yapamadığı, yerine getiremediği bir söz veya durumdan dolayı intihar etmeyi önermem amma istifa etmeyi ciddi şekilde öneririm. İstifa etmekle insanlığın önünün açılacağı unutulmamalıdır!

 

Kimseye yalan söylemedim

İkinci örnek ise bir kaç gün önce yaşandığı için yazıyorum: Almanya’da iktidar partisi olan ve Merkel’in de sağ kolu diye tabir edilen Schleswig-Holstein’dan başbakan adaylığı ve Merkel sonrası liderliği söz konusu olan 40 yaşındaki bir vekil 16 yaşında bir kızla geçmişte aşk yaşadığı için Medya önünde göz yaşları içinde tüm görevlerinden istifa ettiğini açıkladı. Kısaca bakın ne dedi: Kimseye yalan söylemedim, kimseyle zorla ilişkiye de girmedim sadece bir insani değer olan duygu yüklü temiz bir ilişki yaşadım. Bu ilişkideki tek sorun aşk yaşadığım kızın benden yaşça çok küçük olmasıydı… Bu kadar işte! Bu açıklaması onu kamuoyunda küçültmüyor, bilakis yüceltip var olan demokrasinin değerine de değer katıyordu.

 

Başkan olmasına kesin gözle bakılan bir adamın hazin hikayesi

Ya bizde? Tek ayağı üzerinde 32 yalan söyleyen sözde sivil toplum lideri Oda başkanları mı istersiniz…Ya da sabah akşam toplumuna yalan söyleyen bunu bir marifet sayan siyasetçi mi istersiniz… Özel sohbetlerde sorduğunuzda size şöyle yanıt verirler: Politika eski Yunancada “yalan” demekmiş. Onun için de samimiyetten yoksun gözünüzün içine baka baka yalan söylerler sonunda da söyledikleri yalan içerisinde boğulup giderler… 90’lı yıllarda Amerika’da Başkan adayı olan Gary Hart’ı belki şimdiki nesil bilmez. Ama benim neslim çok iyi hatırlayacaktır. Tüm anketlerde önde görülen ve Başkan olmasına kesin gözle bakılan bir adamın hazin hikayesidir bu. Bir basın toplantısında kendisine metresi olup olmadığı sorulduğunda “Hayır” demişti. Akabinde bir teknede sevgilisi ile görüntülenince de kendi delegeleri tarafından diskalifiye edilmişti. Yapılan ankette ise delegelere şu soruluyordu: Yalan söylediği için mi yoksa metresi olduğu için mi tasfiye ettiniz? Cevap netti: “Yalan” söylediği için Gary Hart daha yolun başından halkını yanıltma yolunu seçmişti. Bu kabul edilmezdi, yoksa Amerika gibi bir ülkede sizin kiminle ilişki yaşadığınızın çok da bir önemi yok aslında!

 

Çok insandan duymuşumdur; iyi politikacıdır iyi yalan söyler

Bir de isterseniz siyasette ihtiras noktasına parmak basalım: AB’nin AET olarak anıldığı bir dönemde en yüksek organ olan Komisyon Başkanlığında oturan Jack Dellors’a Fransa Devlet Başkanı olması için teklif götürüldüğünde teşekkür etmiş, ömrümün kalan kısmını karıma ve gül bahçemize ayırmak istiyorum deyip reddetmişti.

Ya bizdeki siyasetçilerin bitmek tükenmek bilmeyen ihtiraslarına ne demeli? En yakın arkadaşlarına bile yalan söyleyen, kazık atan, halka ve seçmene verdiği sözleri tutmayan, aleni zamparalık yapan ve bunun için onore edilen bir yapı! İlginç olan insanların da bu tarz insanları benimsemesi, sahip çıkmasıdır. Çok insandan duymuşumdur; iyi politikacıdır iyi yalan söyler. Politikayı erken öğrendi, maalesef acı gerçeğimiz bu: Siyasetçilerimiz de toplumun bir yansımasıdır.

Batıda, her seçim sonrası kaybeden siyasi parti liderlerinin de demokrasinin gereği istifa edip yerlerini bir başkalarına bıraktıklarını da unutmamak lazım.

Bu arada İngilterede 3 dönem üst üste seçim kazanan İşçi Partisi lideri Tony Blair’in zirvedeyken siyaseti bıraktığınıda hatırlatmakta fayda var…

 

Utanma olmayınca arlanmada olmuyor

Değerli okurlar, isterseniz saadede gelelim: Batı demokrasilerini muz cumhuriyetlerinden ayıran yukarıda saydığımız bu temel özelliklerdir işte. Bana göre ana muhalefet partisi de hükümet partisi de sınıfta kalmışlardır ve tasfiye edilmelidir. Demokratik kültürümüzün gelişmesi için bunu mutlaka yapmalıyız… Bu siyasi partilerimiz muhalefette iken, topluma verdikleri hiçbir sözü hükümet olunca tutmamış, anavatan-yavruvatan edebiyatıyla toplumu arkadan hançerlemiş, taşıdıkları taşıma nüfus ve yasal düzenlemelerle Kıbrıslılığın köküne kezzap suyu dökmüşlerdir. Yetmez, ucube rejimin yaşaması için de dünyada var olan standardların 4 katı Polis istihdam etmişlerdir. Ama nedense kamuda şişkinlikten bahsedip dururlar, bunun ekonomiye olumsuz etkilerini de dillerinden hiç düşürmezler. Çünkü bu coğrafyada utanma-arlanma, onur denen şeyler de maalesef Ayşe gibi uzun bir tatile çıkmışa benziyor! Bu gibi değerlerin olmadığı yerde parlak bir gelecek de olmuyor maalesef.

 

GÖZDEN KAÇMAYANLAR!

Geçen hafta Borsayı yazmış ve sözde güçlü Türk ekonomisinin nasıl bir gecede eridiğini yazmış Erdoğanın “Teğet bile geçmeyecek” sözüne rağmen krizin her evi onikiden vurduğunu yazmıştım. Takiyye’nin lideri Başbakan Erdoğan ekonomi büyüyor derken ekonomiden sorumlu Ali Babacan 1-5 milyar doların bir gecede nasıl buharlaştığını anlatıyordu. Aradan bir hafta sonra Türk jetlerinin Kandili bombalamasından hemen sonra İMKB yani borsa bir gecede çökmüş tam 10 milyar $ kusur para buharlaşmıştı, milliyetçilik rüzgarları ortalığı kasıp kavururken çok hızlı büyüdüğü iddia edilen türk ekonomisi yine ayni hızda eriyordu. Bir tarafta şehit haberleri düştüğü yeri yakarken diğer tarafta borsanın çökmesi ile cepler ve cüzdanlar eriyor ocaklar ekonomik olarak yanıyordu. Anlaşılan Kandili vurmak için havalanan F-16 uçakları yanlışlıkla borsayı vurmuş ekonomide kaosa sebebiyet vermişti. Tarih tekerrürden ibaret olsa gerek! Bugüne kadar milliyetçilik rüzgarlarının peşine kim düştü ise kaybetmiş hazin sonla yüzleşmişti sorunların çözümünde bir panzehir olan demokrasi tercih edilmeyince geriye maalesef barut kokusu kan ve göz yaşı kalıyordu!

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
322AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin