Birçok farklı örgütten aktivistlerin oluşturduğu “Kıbrıs Feminist İnsiyatifi”, Recep Tayyip Erdoğan’ın Kıbrıs gezisi öncesinde Kıbrıslı Türk gazetecilerle yaptığı görüşmede yaptığı “Hem doğurmuyorsunuz, hem de oraya nüfus götürmemize karşı çıkıyorsunuz. Madem nüfus aktarmamızı istemiyorsunuz, siz de doğurun. Burada 3 ama Kıbrıs için 4 çocuk öngörüyorum çünkü nüfusa ihtiyacımız var” açıklamasına, işgal, neoliberalizm, militarizm, milliyetçilik ve polis şiddetine karşı protesto yürüyüşü gerçekleştirdiler.
Eylemde “BEDENİMDEN VE ÜLKEMDEN ELİNİ ÇEK”, “Federasyon Feminizm HEMEN ŞİMDİ”, “WOMEN RESIST MAKE WAVES, WOMEN LET’S MISBEHAVE” ve “BEDENİM BENİMDİR NE AYŞE NE MEHMETÇİK KİMSE İŞGAL EDEMEZ” yazılı pankartlar taşındı. Dövizlerde ve tişörtlerde işgale, beden politikalarına ve Recep Tayyip Erdoğan’nın Kıbrıslı Türklere ‘besleme’ hitabına tepki gösterildi.
Bedenimiz bizimdir!
Bilindiği üzere Recep Tayyip Erdoğan, Kıbrıs ziyareti öncesi Kıbrıslı gazetecilerle bir konuşma yapmış ve ‘Doğurmuyorsunuz ne yapalım biz da nüfus taşıyoruz’ deyip, bir kez daha kadınlara bakış açısını da ortaya koyacak şekilde 4 çocuk isterim fetvasını vererek, emekçilerin haklarının gasp edilmesi, kurumların da yeşil sermayeye peşkeş çekilmesinden sonra elini kadınların çocuk doğurma haklarına atmıştı. Böylelikle bu coğrafyada yaşayan kadınları birey olarak dahi görmediğini ortaya koymuştur. Erdoğan’ın kadınların esas görevini Türk milletinin soyunu devam ettirmek-çoğaltmak olarak gören ve ulus devlet kavramını yüceleştiren tavrının yanı sıra, kurumların peşkeş çekilmesi ve göç yasası ile şiddetlenen geçim derdini yok saymasına tepki verildi.
Kadın eylemcilere kadın polis
Eylemcilere eşlik eden polisler arasında kadın polislerin de olması dikkat çekti. 19 Temmuz 2011 tarihinde KTHY çadırı önünde kadın eylemcilerin erkek polisler tarafından sürüklenmesi ve taciz edilmesi olaylarından sonra kadın aktivistlerin yer aldığı eylemde, kadın polis sayısının fazlalığı dikkatlerden kaçmadı. Polis Müdürlüğü’nün bu kararının, polis şiddetini sonlandırmak yerine görüntüyü düzeltmek üzerinden alınan yüzeysel bir karar mı yoksa kadın kadını taciz edemez gibi heteronormatif bir mantık ile alınan bir önlem mi olduğu, akıllarda soru işareti bıraktı.
Hamile feminist de olurmuş
Polislerden birinin, hamile bir eylemciyi görünce verdiği “hamile feminist de olurmuş?” tepkisi, feminizmin bu coğrafyada ne kadar yanlış anlaşıldığının da bir yansıması olarak not edildi. Feminizmi kötülemeye çalışan iktidarın eşit işe eşit ücret, kadına yönelik şiddetin son bulması, gibi feminist politika taleplerini kötülemeyi başaramaması fakat feminizmin adını kirletmeyi başarmasını yansıtan bu sözler bu coğrafyada bu tür eylemlerin artarak yapılması gerekliliğini de gösterdi.
Bildiri metni
Dereboyu’nda başlayan yürüyüş, KTHY direniş çadırında son buldu. Eylem çadırı önünde İnisiyatif adına Aslı Murat tarafından okunan bildiride, “Kıbrıs’ı yurt bilen feministler olarak bizler, ülkemizde yaşayan tüm insanların, dini, dili, ırkı, milliyeti, fiziksel farklılıkları, cinsiyeti veya cinsel yönelimi dolayısıyla ayrımcılığa maruz kalmadığı; milli hamasetler ve militarizm ile bezenmiş Türkleştirme politikalarının son bulduğu; ve barış içinde yaşayacağımız Federal bir Kıbrıs’ın mümkün olduğunu hep birlikte haykırmanın zamanın geldiğini düşündüğümüz için güçlerimizi birleştirdik. Kıbrıs Feminist İnisiyatifi olarak, 1974’ten beri süregelen ve toprak-nüfus aktarımı- asimilasyon politikaları üçgeninde yaşadığımız kolonileştirilmenin, son dönemde Türkiye Cumhuriyeti tarafından dayatılan ekonomik paket ile birlikte korkunç bir noktaya vardığını düşünüyoruz. Eğitimden enerjiye, ulaşımdan iletişime kadar, ülkemizde bulunan tüm sektörleri yeşil sermayeye devretmeyi planlayan bu paketin, varlığımızı ve bugüne dek verdiğimiz eşitlik, adalet, demokrasi ve barış mücadelesini yok etmeye yönelik bir girişim olduğunu düşünüyoruz. Feminist politikanın toplumsal cinsiyet eşitliği ekseninde yürütülen bir adalet arayışı olduğu kadar, ırkçılığa, militarizme, sömürüye, milliyetçiliğe, ayrımcılığa ve şiddete karşı da mücadele etmeyi öngören bir politika olduğunun bilinciyle bizler KTHY ve DAİ-DAK başta olmak üzere, ülkemizdeki tüm kurumları usulsüz bir şekilde neoliberalizmin ellerine teslim eden; “Güzelyurt’u ve Karpaz’ı vermem, Maraş’ı da açmam” efelenmeleri ile federasyon görüşmelerini dinamitleyen; Protesto düzenleyen eylemcilere polis şiddeti uygulayan; Emekçilerin %80’inin örgütlü olduğu sendikaları ve örgütleri “marjinal” ilan ederek onları “sığınmacılar” olarak tanımlayan; Yurdumuzdaki tüm sahilleri devasa otellere peşkeş çekerek çevre katliamı yapan; Bu ülkeyi kumar, mafya ve insan ticareti cennetine çeviren; Kıbrıslı kadınlara “4 çocuk doğurun yoksa nüfus aktarırız” ültimatomları savurarak sadece ülkemizi değil, bedenlerimizi de işgale heveslenen; Ve sessiz kalarak bunların hepsine destek veren tüm kesimlere seslenerek diyoruz ki: Kıbrıs’ı yurt bilen feministler olarak ülkemize sahip çıkıyor, yıllardır sistematik bir şekilde üretim kapasitemiz yok edilirken, neoliberal politikalar ile ülkemizin satılığa çıkarılmasına HAYIR diyoruz! Bizlerin mücadelesi milli hamasetlerle bezenmiş bir ulus-devlet için değil, barış içinde yaşanan ortak bir yurt içindir. Bu yüzden de Kıbrıs’ta yaşayan tüm kesimlerin dini, dili, ırkı, fiziksel özellikleri, cinsiyeti veya cinsel yönelimi dolayısıyla ötekileştirilip dışlanmayacağı Federal bir Kıbrıs için mücadele etmeye devam edeceğiz! Bedenlerimiz ne ulusal nüfusu üreten aygıtlar ne de militarist nüfus savaşlarınızın araçlarıdır! Kıbrıs Feminist İnisiyatifi olarak maço söylemlerinizin ve siyasetinizin ülkemizi ve bedenlerimizi daha fazla işgal etmesine izin vermeyeceğiz! Milliyetçi, Militarist, Ataerkil ve Sömürgeci Ellerinizi Bedenimizden ve Ülkemizden Çekin!” denildi.