YKP Yürütme Kurulu Sekreteri Murat Kanatlı, AİHM’in aldığı son kararlara dikkat çekti. Konu ile ilgili açıklama şöyle:
Mustafa Tanıl cinayeti ile ilgili verilen iki mahkumiyet kararı ile ilgili AİHM, ayrı ayrı açılan davalarda Türkiye aleyhine AİHS’in 6. Maddesi ihlal edildiğine karar verdi.
Bu kararlar önemlidir. Daha önce adli konularda polisin her istediğine olumlu cevap verip, polisin işkence ve kötü muamelesini görmeyen, ısrarla “itiraf”lar üzerinden kararlar üreten mahkemelerin bir anlamı ile tarafsızlığı yitirdiğini, adalet dağıtmadığı birçok kesim tarafından kabullenilmişti.
Bunun yanında mahkemeler bir süredir siyasi iktidarın daha fazla yörüngesine girmiş, insan hak ve özgürlüklerinin çiğnenmesine ya taraf olmakta ya da göz yummaktadır.
Geçen aylarda hatırlanacağı gibi KTOEÖS başkanı, sendikanın eğitim çalışmasından apar topar çıkarılarak hakkında alelacele mahkemeye aldırılan tutuklama kararı ile gözaltına alınmaya çalışılmış, bunun üzerine sendikalar ve örgütler tepki göstererek tutuklamaya karşı çıkınca bundan geri adım atmışlardır. Ancak aynı gece mahkeme kararını da göz önüne alarak ifade vermek için Mağusa Polis Müdürlüğüne giden sendika başkanı gözaltına alınmıştır. Ancak gözaltı sırasında herhangi bir ifade alınmamıştı. Yani bireylerin özgürlükleri keyfi olarak mahkeme kararı ile ihlal edilmiştir.
Benzer bir mahkeme kararı süreci son 19 Temmuz tarihinde KTAMS için verilen arama emrinde yaşanmıştı. Hiçbir güçlü kanıtın bulunmadığı koşullarda, mahkeme polisin talebi üzerine doğru düzgün bir araştırma yapmadan bir sendika binası için arama emri vermişti. Eğer mahkemeye “güçlü bir kanıt” diye yalan beyan verildiyse, yalan beyan verenlerin yargılanması gerekir. Ancak bununla ilgili tüm resmi taraflar sessizliğini korumaktadır.
Bunlar ilk değildir. Sendikacıların ve siyasi parti temsilcilerinin yargılandığı davanın Ekim 2010 tarihli celsesinde yaşananlarla ilgili YKP olarak açıklama yapıp, adil yargılanma hakkının ve silahların eşitliği ilkesinin açıkça ihlal edildiğini belirtip, ‘hukuk yara aldı’ demiştik. Tıpkı AİHM’in Amer ve Elawa için verdiği iki kararda olduğu gibi biz de 2010 Ekim’inde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. Maddesinin ihlal edildiğini söylemiş ve tüm hukuk çevrelerini taraf olmaya çağırmıştık.
Yine aynı dava, haftada iki gün polise ispatı vücut eden bir kişiye davanın tebliğ edilmemesi sebebiyle defalarca ertelenmiştir. Yine aynı şekilde, dava zabıtlarının hazırlanıp verilememesi sebebiyle ertelenmeye devam etmektedir.
Adil yargılanma hakkı Kıbrıs’ın kuzeyindeki yaşayan herkesin elinden alınmış, siyasi erk tarafından ayaklar altında ezilmektedir, mahkemeler de bu süreçte masum değildir.
Yalnız adil yargılanma hakkı değil, AİHS belirtilen birçok madde ayaklar altındadır.
7. Madde “hiç kimse, işlendiği zaman ulusal veya uluslararası hukuka göre suç oluşturmayan bir eylem veya ihmalden dolayı suçlu bulunamaz” derken polis 2011 yılı başından beri eylemlerde kendinin seçtiği pankart ve tabelaları toplamakta, kendince “Türkiye aleyhtarı pankartları” suç saymaktadır. Ama bu pankartları taşımak “suç oluşturmayan bir eylem” olduğundan dolayı, bu yapılanlar açıkça AİHS’ın 7. Maddesinin ihlalidir. Umarız mahkemeler suç oluşturmayan bu eylemlerle ilgili AİHS’in bu maddesi ihlal edecek bir karar üretmezler…
10. madde de açıkça “herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar” demesine rağmen özellikle 19 Temmuz’da çok açık şekilde ama yılın başından itibaren yapılan her eylemde pankartlara ve bayraklara, basın emekçilerine polisin yaptığı müdahalelerle açıkça ihlal edilmektedir. Bu durum sürekliliği olan bir hal almıştır.
Ayni şekilde 11. Madde “herkes barışçıl olarak toplanma ve dernek kurma hakkına sahiptir”, derken 11 Temmuz’da bu hak açıkça Polis Teşkilatı tarafından bireysel değil, kurumsal olarak ihlal edilmiştir.
Yalnızca insan hak ve özgürlükler ihlal edilmemektedir. 19 Temmuz’da Polis Teşkilatı ayrımcılık yapmış ve yol boyunca bazı gruplara eylem yapma hakkı tanımıştır. Bu 14. Maddedeki “bu Sözleşmede tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal veya diğer kanaatler, ulusal veya toplumsal köken, ulusal bir azınlığa aidiyet, servet, doğum başta olmak üzere herhangi başka bir duruma dayalı hiçbir ayrımcılık gözetilmeksizin sağlanmalıdır” açıklaması ile birebir çelişmektedir.
14. Madde “siyasal (..) duruma dayalı hiçbir ayrımcılık gözetilmeksizin sağlanmalıdır” demesine rağmen, keyfi olarak Polis Teşkilatı açıkça ayrımcılık yapmıştır.
AİHS’ın birçok maddesinin ihlal edildiği böylesi bir süreç tek bir eylem veya etkinlik değildir. Bu devamlılığı olan bir süreçtir.
Böylesi ortamda bizlerin sığınabileceği tek yer hukuk sistemidir. Hukuk sisteminin de Madde 6’taki adil yargılanmadan AİHM tarafından mahkum edildiği düşünüldüğünde durumun trajedisi ortaya çıkmaktadır.
YKP bir kez daha hukuk sisteminin yaralı olduğunun altını çizer. YKP başta baro ve ilgili hukuk organlarını gereğini yapmaları ve hukukun saygınlığının ve tarafsızlığının yeniden tesis edilmesi için harekete geçilmesini acil olarak talep etmektedir.
Adalet bir gün herkese lazım olacaktır!