Geçen hafta Eylülde olan birkaç olayın anımsatmasını yaptım. Bu hafta da yine birkaç tarihsel olaydan söz edecem. İstedim ki okuyucunun daha sağlıklı yorum yapma ve günümüzü anlama bakımından daha geniş alan göstermek gerektiğine inandım. Bundan dolayı bu hafta da önemli tarih sayfasında dolaşmaya devam edecem. Ekleyim; Konu çok geçmişe deyil, günümüzde hala sancıları ve yaşamsal kurumsalaşması devam eden günlerden söz edecem.
Geçen hafta 11 Eylüle dek geldik. Bu hafta zaten tarihsel rakam bizi 12 Eylüle getiriyor. 12 Eylül denilince de biraz ürperti de duymak gerekir. Çünkü tanık olmakla kalmayıp nice tanıdıklarının da ilgili tarihsel süreçte nasıl kötü olgularla karşılaştığının da belleklerde oldukça derin yeri oldu. Bu izler hatırladıkça tiksinilecek davranışların adeta ürpertisinde kalıyorum. Gerçi diyer olayların da tanığı olduk. Siyasal kuşatmadan diyer etkilerini de yaşadık. Ama Türkiye 12 Eylülü bir başka içsel tahribat travması yarattı. Hele 11 Eylül gecesi uyurken ansızın donuk ve ürperten sesle uuyandırlıp gözlerine ışık tutulup sorular sorulmasıyla başlayan darbe alma haberi kolay kolay beyinden çıkmaz. Sora tanıdık nice insanın kaybolması veya tutuklanıp korkunç işkenceden geçirilmesi ilgili siyasal olayı değerlendirme bakımından yeter ve artan tarihsel done olmaktadır.
12 Eylül Darbesi resmen kurulduğu dönemden sora Türkiye Cumhuriyetinin en altüst olduğu dönem olmaktadır. Yeniden yapılanma yaşayarak toplumsal altüstlerle daha dengesiz ve yabancı sermaye bağımlı ülke oluştu. Herkes darbeyi eleştirirken ne yazık ki önemli gerçek olan sistemin teşviki desteği ve çıkarına olan bu siaysal davranışı pek söyleyen yoktur. Buda aslında gerçek siyasal özün konuşulmadan geçiştirilmesi anlamına geliyor. Oysa darbe herkesin bildiği ve göstere göstere gelinen karar oldu. Oluşturduğu yapısal anayasadan devlet örgütlenmesi bir yana ekonomik olarak Neoliberalist kurumsallaşma da yerleştirildi. Türkiyede 12 Eylül konusunda bu ekonomik kararda konuşturulmaz. Ancak öylesi yıkım yaratıldı ki artık yapılan işkenceler istenmese de konuşuluyor. Ancak şundan kopmayalım: Bu gün resmi eksende tartışılan darbe olayı yetersiz kalan sistemsel ayarın yeniden yapılanması olmaktadır. Gerçeğin tartışılması ancak sistemin değişimi veya sosyal siyasal toplumsal direnç dayatmasıyla mümkün olacaktır.
Eylül daha nice kara tarihe tanık oldu. Türkiye 12 Eylül dönemini yeniden anımsarken dikkat edilirse bu darbenin de artık resmi eksende de sorgulanma aşamasına gelmesidir. Ancak etraf sadece bu kirli sayfayla yetinmedi. Yine Yetmişlerde Filistin kanlı tarihi için de önemli sayfa vardır. Yükselen Filistin hareketinin özelikle sol eksenli de olan gurupların olması sadece israili değil Arapları da rahatsız yaptı. Ürdünde Kıral Hüseyin özelikle FHKC Ürdünde güçlü olması nedeniyle korkunç katliam yapıldı. Filistinliler sürüldü veya katledildi. Tarih önemli ilk arap Filistin katliamını da eylülde yazdı. Tarihe bu sayfa Kara Eylül olarak geçti.
Bir dram da Eylülde yaşandı: Türkiyenin ünlü Sanatcısı Ruhi Suyun da ölüm yıl dönümü. Kanser olmasına karşın izin verilmeyerek yurt dışına çıkamadığı için ölen Ruhi Sudan söz ediyoruz. Buda 12 Eylül darbesinin önemli halkalarından biri olarak tarihe geçti. Musa Anteri de unutmadan ekleyelim.
Kıbrıs yakın tarihinden unutulan bir yaprak da ekleyim: Yeni yeni oluşan Devrimci Gurup hareketinin 78 senesinde öğürenci yurtlarının kapatılmaması için Türkiyede okuyan öğrencilerin Kıbrısa gelip eylem yaptıkları olayın karar alındığı tarih de bu süreçte olmaktadır. Bunu hatırlatalım.
Eylül tarihinden sözler yaptık. Şimdi bazı net sonuçları verelim. Şilide darbeyle yüzleşildi ve oldukça karanlık sayfalar çıktı. Darbeciler yargılanırken Amerikanın da direk etkisi açığa çıktı. Neoliberalist anlayışda eleştiriliyor. Türkiyede ise hala bu aşamaya gelinmedi. Öyle gelinmedi ki hala darbenin temel dayanağı Amerika hiç konuşulmaz, neoliberalist getiri de eklenmez aşamasındadır. Ancak değindiyim gibi artık tıkanan ve resmi devlet ekseninde ayar gerektiği için yeni egemen aygıtlar için bu konuda sesler çıkıyor. Anayasası, YÖKÜ ve Neoliberalist ekonomi kültürüyle Türkiye 12 eylül kısgacını yaşıyor. Ya 11 Eylül; Hani yeni dünya düzenli siyasetin aynası şimdilerde Orta doğuda kol geziyor. Bunlar çıkışıyla geliş noktasıyla artık Kıral Çıplaktan çok daha öteye geçti.
İki haftadır kısa Eylül tarihi yazdım. Anlayan anlar. Eğer değerlendirmek veya anımsamak isteyen olduysa bende başarılı oldum. Bu gün günümüzle değil yaşanan süreçle oluştu. Bağdaşlama ve yorumlama konuyu anlamada önemli yeri vardır. Bunu unutmayalım. Bakalım bu kaynayan eylül bize tarihsel olarak neleri? katacaktır