Yeniçağ: Doğu Akdeniz’i bir güzel dalgalandırdıktan sonra BM genel kurulu yıllık toplantılarının başlaması nedeniyle yapılan tantanalı toplantısı için New York’a taşındılar.
BM toplantısından ziyade dünyanın patronu ABD’nin başkanı Obama’ya dert anlatmaya gittiler.
New York’a sadece Erdoğan, Hristofyas ve Eoğlu değil, bölgede sorunu olan Netanyahu, Abbas ve diğerleri de giderek patronlarının sözünden çıkmayacaklarını bir kez daha österdiler.
Halbuki BM Kıbrıs sorunu nedeniyle sözde tarafların görüşmelerde mesafe kat edip etmedikleriyle meşgul ve işin ilginç tarafı sözde onlar anlaşırsa Obama’ya anlatılacak olan denizdeki petrol çıkarma sorunu da halledilmiş olacak ve Obama’ya dert anlatmak gerekmeyecekti. Çünkü ihtilaf Türkiye’nin ileri sürdüğü gibi denizdeki kaynakların Kıbrıslılar arasında paylaşılması ise ve Türkiye’nin aslan payı alması değilse ortak hükümet payını alacak ve iki toplum da yararlanmış olacak. Amma BM ilerleme tespit edemedi.
Hidrokarbon yatakları dedikleri kadar büyük miktarda ise iki taraf da büyük kaz elde edecek olduğu için görüşmelerde ilerlemek için ekstra çaba harcamak akıl işi. Ancak tarafların akıllarını kullandıklarına şahit olan yok.
Obama ne yapsın ki bunlara, Çok çok savaş çıkarmayın diyecek.
Eroğlu New York yolunda Hıristofias’tan sondaj yaptırmayı ertelemesini istediğini ama onun laf anlamadığını ileri sürdü. Hristofias da ben anlamam başladım bitireceğim dedi. Halk da acaba silah da kullanılır mı diye endişeye kapıldı. Obama, Erdoğan’la görüştü ve onun askeri harekat kastetmediğini Erdoğan’a söyletti.
Ancak Türkiye Kıbrıs’ın batısındaki denizde Baf açıklarında sondaj yaptıracağını ve bir hafta içinde başlayacağını ilan etti. Gerginlik tabii ki denizlerimizde Türkiye ve İsrail’in de askeri hareketliliğine neden oldu. Kıbrıs da arada kaldı.
İşin diğer ilginç yanı da Kıbrıs’ta meclisteki siyasi partilere bile Türkiye’nin denizlerde ne olduğunu sandığı ve nerelerde ne gibi enerji kaynakları umut edip sondaj yapacağı hakkında bilgi vermedi. Tam tersine “biz de bize ait münhasır ekonomik alanda sondaj yaptıracağız” dedi. Bu arada da kuzeyin Türkiye’nin şirketine çoktan her türlü arama ve çıkarma hakkını tanıdığını haber yapanlar oldu.
Kişi başına birkaç milyon Dolarlık servetin söz konusu olduğu bu MEA’da bilgi ve ilişkisi olmayan tek Kuzey Kıbrıs kaldı.
Kıbrıs birleşse Türkiye ile Kıbrıs bölgede Münhasır ekonomik alanını saptamak durumunda kalacak ama Kıbrıs cumhuriyetinin bir ortağı haline gelecek olan Kuzey Kıbrıs o zaman mı uyanıp Ada’nın haklarını Türkiye ile müzakere edecek sorusu sorulduğunda bugünkü tutumu örnek olarak değerlendirilmeyecek mi? O zaman da Türkiye’ye devrettiği hakları geri alacak mı yoksa ortağına karşı Türkiye’nin haklarını mı savunacak!
Erdoğan ve Davutoğlu’nun yedeğinde ya ertelersin ya da görüşmeler donar diye konuşan Eroğlu, Hıristofias’tan ne bekliyor? Görüşmelerin kısa zamanda sonuç vermesi için çalışan BM genel sekreterliğinden ne bekliyor? Sondajı ertele sorunu çözün ve ortak devlette kuzey ile beraber bölgeyi tayin etmeye çalışın derse Hıristofias o zaman kuzey Türkiye’ye istediklerini vermeye çalışacak Kıbrıs da karar alamayacak durumuna düşecek demeyecek mi?
Yani Hıristofias petrol dese çözüm görüşmeleri duracak, görüşmeler sonuç verdikten sonraya kalsın dese petrolün çoğunu Türkiye’ye kaptırma riskini göze alacak!
Kıbrıslı Türkler sondajı seyretse çözüm olmayacağı için pay alamayacak, erteleme olsa ve çözüm bulunsa çözümden sonra Eroğlu Türkiye’nin haklarını savunacağı için gene pay alamayacak. Veya batı denizindeki yataklardan mahrum olacağı için sadece doğuda Kıbrıs’a kalacak olan yataklarda Rumlarla paylaşmaya girecek. Rumlar sadece doğudaki denizde olan yataklardan istifade edecek ve çözümü kabul ederse onu da Türklerle paylaşacak. Çözüm olmamasını Rum tarafı içine sindirirse tek başına doğudaki yataklardan yararlanacak.
New York temasları devam ediyorken hazırlanan bu haber gelişmelere kısmen ışık tutuyor ama sonuçta Türkiye’nin istediği ihtilaflı durum yaratılmış bulunuyor ve sondaj devam edecek, Türkiye de sondajlara başlama çalışmalarını ilerletecek ve görüşmeler can çekişerek yürüyecek.
Çıkmazın devam edeceği sadece silahlı çatışmadan uzak durulacağı anlaşılıyor.
Patronun patronluğu ise sürüyor. Ufaklar ihtilaf yarattıkça patronun borusu da yüksek perdeden ötüyor.